sabah gördüğüm saçma sapan rüyanın ardından gözümü açtığımda aklıma şu yaşıma dek sahip olmak istediğim meslekler geldi sevgili günlük. eh aylardır iş istiyorum ben yeaa diye kıvranırken aklıma bunların gelmesi gayet doğal değil mi? neyse günlük gel bakalım ben ne olmak istermişim ne olmuşum, zaman yelpazesinde fiti fiti dolanalım seninle:
-ilkokuldayken
bilim çocuk alırdım her ay. sınıfa götürüp orda okurdum. bu yüzden kendimi sınıfın en entel kızı ilan etmişim bir de. yok lan, aşık olduğum çocuğu etkilemek için sınıfa götürürdüm. yoksa deli miyim külçe gibi ağır çantaya bir de dergi sıkıştırayım? işte o dönem karar verdim, ben
astronot olacağım. uzaya çıkacağım, bulutların üstünde gezeceğim, yıldızlarla sek sek oynayacağım. böyle geçen günlerim oldu be günlük.
-sonra acı gerçeğin farkına vardım. türkiye'de bu meslek iş yapmıyordu. hemen kendime yeni bir meslek bulmalıydım. evraka!
kimyager olacaktım. bu yüzden evde çamaşır suyu, bulaşık deterjanı, kolonya, sabun rendesi ve bilumum gözüme çarpan garip şeyleri maşrapanın içine dökmek suretiyle deneyler yapmaya başladım. amacım o karşımın patlamasıydı. çünkü dünya için çok önemli bir keşif yapmış olacaktım, ah o çizgi filmler beni hep siz yaktınız. ha bir de
hababam sınıfındaki kimyacı
şevket altuğ. ortaokula kadar gitti böyle.
-ortaokulda tam bir maldım be günlük. arkadaşların en acımasız olduğu dönemde bu dertlerle uğraşmaktan ne istediğime karar verememiştim. sadece sayısal okuyacağıma karar vermiştim. sayılar, formüller falan çok çekici gelmeye başlamıştı.
-liseye geldim. sayısal bölümü seçtim. elime bir yerden geçmiş olan öss puan rehberine bakarak kendime meslek seçmeye başladım. o dönemlerde
aktüerya diye bir bölüm vardı, hala var mı bilmiyorum. puanı düşüktü ve ne iş yaptığını kimse bilmediğinden çok gözdeydi. hala da bilmiyorum aktüerya ne lan?! yok yok benim gözüm yoktu o işte, ben
mimar olmaya karar vermiştim. önce iç mimar olayım yeaa çok güzel derken, kendimi sokakta gezerken binaların tasarımına bakarken bulduğumda (evet ben kendimi sık sık kaybeder böyle bir vitrinin önünde içerde yemek yiyenlere bakıp yalanan sezercik gibi bulurdum) vazgeçtim iç mimarlıktan. kendimi mimar olacağım diye o kadar inandırmıştım ki evde çizimler yapmaya başlamıştım. dersanedeki hocama götürüp çizimimin nasıl olduğunu sorardım. o da bana bırak bunları da iki soru daha fazla çöz derdi. eah yemişim soruyu derdim içimden. mal çatapat, çözsene soruları, salak!
-geldi geçti öss. ben yarrak gibi bir puan bekliyorum. bir de girdiğim seneden sonra sınav sistemi değişecek bir okula kapak atayım derdindeyim. yine malım anlayacağın. tercih döneminde yazdım bir sürü mühendislik, mimarlığa puanım yaklaşamıyor bile. eşit ağırlıktan da tercihler yapıyorum. bir baktım,
ekonometri diye bir bölüm var. oha dedim ben bunu istiyorum. neyse yazdık bakalım. nah girersin sen çatapat ekonometriye o puanla. sonuçlar açıklanır,
jeoloji mühendisliği. lan jeoloji nedir, ne iş yapar bu, bilmiyorum. neyse gidince öğrenirim dedim. ne öğrenmesi amına koyim daha ilk dersten başladı adam bir sürü mineral ismi saymaya, formasyonları sıralamaya. sikilmiş götün davası olmaz dedim, paşa paşa gittim okula, bitirince bakarız artık dedim.
-en çok merak ettiğin yere geldik değil mi günlük? evet okul bitti, evde kös kös oturuyorum. jeoloji yapmak istemiyorum diyordum, artık seçme lüksüm olmadığını fark edince ne iş olsa yaparım abi demeye başladım, valla bak, parası iyi olsun tuvalet bile temizlerim. zaten evde her gün temizliyorum, üstüne para alsam fena mı?
kariyer net,
yenibiriş com,
secretcv com falan evim oldu artık. ooo yine mi siz geldiniz çatapat hanım diye uyarı mesajları bekliyorum buralardan. ha bu arada geçenlerde bir seminere gitmiştim de ordan aldığım bir kaç sertifika oldu, onları ekledim cv me. yok yok çok şık olmadı ama en azından bomboş bir cv den iyidir. bir kaç iş görüşmesine gittim, olmadı tabi. şimdi de thy
kabin memuru arıyormuş, onun görüşmesine gideceğim bakalım. benden hostes mi olur lan? yastık isteyeni yastıkla boğarım, öyle lanet biriyim. neyse bakalım göreceğiz. o değil de param olsa aşçılık kursuna giderim, elim yatkın yemek yapmaya. tek korkum mutfakta cinnet geçirip et bıçağıyla birilerini doğramak olur. böyle işte günlük, her günüm bir önceki günümden farklı değil. bir iki dostum dışında benim en büyük dostlarım: çamaşır suyu, bez, bıçak ve kesme tahtası. ev kızı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. sigortası olsa evlere temizliğe giderim bak, onlar iyi kazanıyor. hem 4 bilemedin 5 saat çalışıyorsun günde. ben bunu da bir düşüneyim bence.