polikarbonattan yapılırlar. kıvrımlı, girintili çıkıntılı olanları temizlemede sorun çıkardığından makbul değildir.
damacana deyip geçmemeli insan. onların temizliği,sağlamlığı,ısıya dayanıklılığı ne kadar önemlidir oysa.insanlar seminerler düzenlerler damacana hakkında, üç gün üç gece konuşurlar.rüyalarında da damacana yıkarlar
bizim kimya laboratuvarda kendilerine yapılanı görünce bir daha kullanmamayı düşündüğüm ama su bulamayınca mecburen kullandığım depozitolu kap.
19 litrelik su bidonlarıdır ama neden 20 değil de 19 litredir?
uzun araştırmalarımız sonucu cevabını veriyorum. 19 litre 5 galona eşittir ve bu damacanalar dünya standartlarında üretildiği için içine 5 galon sıvı konulmaktadır.
tepesine takılan pompayla da hayatımzı iyice kolaylaştırmıştır. ancak o alet bi süre sonra aşırı güç kullanımına bağlı olarak, sanki daha hızlı ve güçlü bastırınca ordaki su çoğalcak ya kaynak ya mübarek, bozulur ve sorunlar başlar. damacananın tepesindeki pompa kullanırken abuk sabuk sesler çıkarır ve su damlatır. tam da dışarıya çıkmakta olan aile ferdinin yeni giyilmiş yün çoraplarla o damlayarak oluşmuş su topluluğuna basmasıyla sinirlenip pompaya tekme atması bir olur. neticede de yenisi alınır ve süreç yeniden başlar.
online damacana su siparişi sitesinden eskisiyle yenisini ücretsiz değiştirdiğim 19 litrelik polikarbon şişe. bu tombul nesneyi eski
osmanlı kadınlarına benzetirim hep.
uyku sersemi elimi sürdüğümde etrafı sularla çevrili heybetli bir adaya dönüşendir.
öncelikle (bkz:
#2614007)
...ve tanım: en altının yani
zemine
temas eden yüzeyinin
ev aletleriyle hatta
matkapla bile delinmesi zor olan (o bölüm neredeyse bir
borcam tepsisi kadar kalın) büyük
su şişesi...
pompasıyla bir araya geldi mi öldürücü olan icat. 19 litre olmasından anlamalıydık zaten, kıl bir şey bu.
aylardır kullanmama rağmen pompalama süresi ve şişenin dolma süresi arasında bir uyum sağlayamadım, dolmayacak gibi duruyor, 2-3 basmayla taşıyor. taşma da taşma yani, şarıl şarıl. işte o taşma anında insan evladının ne kadar aciz olduğunu anlıyorum. oradan su geliyor, şişe dolmuş ve su şarıl şarıl taşıyor. kitlenip kalıyorsun, suyun yavaş yavaş terliklere doğru akmasını izliyorsun, şişe hala pompanın ağzına dayanmış duruyor. şişeyi o pompanın ağzından alınca bir şey olacak sanki, inatla suyun şişeden taşmasını izlemek zevk veriyor galiba. bir de bu damacanın altına gazete koyma modası var böylece suyu taşırdığını bütün aile fertleri anlayabiliyor. hayır yani fayansa taşırsak siler kurularız da bu işkence niye. zaten o gazetelerdeki absürt başlıkları okuyacam diye taşırıyorum hep, "öğretmenle müdürün yasak aşkı kanlı bitti" başlığını okuya okuya pompalayınca taşar tabii o su. suya da bir şey denemiyor sonuçta, o da görev adamı. pompa desen o da öyle. neye kızacağımı şaşırdım yeminle.
kendisi su şişesinin büyüğü olmaktan çok brezilya'da bir stadın adına daha çok yakışmaktadır.
sol framede bu kadar yoğun görünmesiyle, ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alındığını sandığım şişe.. bir o kalmıştı..
damacanayla ilgili gelişmeleri yadırgayanlar için çok önemli bir bilgiyi paylaşmak isterim: damacana kelimesi, ilk kez 1694'te fransızcada "
damejeanne" (jeanne hanım) biçiminde görülmüştür. kökeni kesin olarak bilinmese de, damacananın kadın vücuduna benzetilmiş olmasının rolü olsa gerektir.
http://www.nisanyansozluk.com/search.asp?w=damacana
online etymology dictionary
etymonline
bunu bilmeden konu hakkında yorum yapanlar belki artık biraz utanırlar!
genelde su taşımaya-depolamaya kullanılan, son zamanda özel hayatıyla gündeme bomba gibi düşen erotik nesnedir.
mutfak estetiğini yerle bir eden zorunlu demirbaş.
camdan ve küfenin içinde olanları aklıma gelen. omzunda, taşıdığı yerin kirlenip yıprandığı giysileriyle sucular, kapıda suyu boşaltırken, istisnasız hepsi çekici bir ter kokusu yayardı. gelen sucuya içmesi için su vermek hatırladığım tuhaf güzelliklerden biridir.