tıpkı çağdaşları gibi düşüncesini oluşturan
yöntemin arkasında
bütünsellik olgusu yatmaktadır emile durkheim'ın. emile durkheim'ın pek bilinen
organik toplum kuramı; genel hatları ile toplumsal yapının farklı
işlevselliklerden oluştuğunu ve bu farklı işlevler içeren yapıların birbirleri ile karşılıklı ve bütünlüklü birer ilişkisi bulunduğu tespiti ile oluşmuştur. öte yandan emile durkheim, bu düşüncesini oluştururken kullandığı bütünsellik olgusu,
dolayım,
süreklilik ve
kopuş gibi ek olgular ile takviye edilmediği için boşa düşmektedir.
bu durumu şöyle açıklamakta fayda var; farklı işlevlere sahip
toplumsal yapıların,
sınıfların, bulundukları konum itibariyle oluşturdukları
öz ile
biçim arasındaki farklılık nasıl açıklanabilir? hiç şüphesiz bu noktada
egemenlik ve dolayım kavramı girmektedir. egemenlik kavramını açmayacağım; ancak dolayım kavramının üzerinde duymak gerekiyor. dolayım burada farklı toplumsal özlerin belirlenimindeki temel kavram egemenlik kuran yapının kimi siyasal, toplumsal ve ideolojik ögeler ile kurdukları dolayım ilişkisinde yatmaktadır. bu sebepledir ki; toplumun farklı unsurları benzer bir düşüncede, örneğin belli bir
cemaatte, rahatlık içinde yaşayabilmektedir.
aynı şekilde bu dolayım ilişkisinin de, süreklilik ve kopuş
diyalektiği ile beraber almak gerekiyor. süreklilik ve kopuşun tarihsel süreçler içinde birbirinin içine geçmiş olması ve
karmaşık yapısı nedeniyle iyi anlaşılamaması doğaldır. öte yandan en basit tarih okuması bile bazen bu olgunun varlığını rahatlıkla ispatlamaktadır. bunun için devrimci durumları ve devrimleri incelemek yeterlidir kanımca.
bu durumda emile durkheim'ın bütünselliği bu üç olgu ile takviye edildiğinde mecburen toplumu yorumlayışınızda çelişki olgusunun hakkını teslim etmek gerekiyor. aksi taktirde, toplumu
miyop gözle bir okumak körlüğe sebebiyet verebiliyor.
türkiye'deki yakın muadili için: (bkz:
ziya gökalp)