somut gerçeklikten farklı olan bir gerçeklik anlayışına sahip kavramdır.
sanatçı gördüğünü tuvalindeki renk cümbüşüne, sözlerinin arasına, notalarının sesine birebir aktarmak zorunda görmez kendini. bu yüzden sanatçıdır zaten. bizim görmediğimizi görür de onu çizer, onu yazar, onu söyler.
bir öykü anlatılır
picassoyla ilgili. ne kadar doğru ne kadar uyarlama bilinmez; ama tam da yeri gelmişken anlatayım ben de:
picassonun evine hırsız girer. yükte hafif, pahada ağır ne varsa alıp götürürken; ressam, ay aydınlığında hırsızı görür ve eline hemen bir kağıtla kalem alarak başlar karalamaya. hırsız , pencereden atlayıp kaçar tabi alacağını alıp bu sırada. picasso, elindeki desenlerle ertesi gün polis müdürünün yanına varır. çizdiği karalamaları verir müdüre. müdür eşkalleri alır tabi picassodan, sonra da birkaç gün sonra biz size döneceğiz diyerek kibarca uğurlar. aradan zaman geçer; fakat müdüre dair ne bir ses vardır ne de soluk. gün gelir picasso yeniden polise uğrar. polis müdürü gayet sakin picassoya şu yanıtı verir: efendim, verdiğiniz eşkale göre üç kedi, iki at, bir de çalar saat tutuklanmıştır.
şimdi! nasıl somut gerçeklikle sanatın gerçekliği bir tutulabilir ki?