sistem; söylem üretir, sembol üretir, klişe üretir. sistem varsa, orada, kitsch de vardır. hatta sistemin ve organlarının bekası için sisteme tabi bireylerin sahip olması gereken duygusal güç ve devamlılık, kitsch sayesinde sağlanır, diyebiliriz. çünkü kitsch; duyguya yöneliktir, doğrudandır, eğretilemez, ajite eder, birleştirir, slogan üretir, şiir yazdırır, marş söyletir, kitleseldir.
haliyle kitsch, estetik bir biçim/biçimsizlik olmasının yanı sıra, sistemin elinde, çok güçlü bir silaha da dönüşebilir.
yağmurlu yirmi dokuz ekimlerde gözlerinden yaş süzülen atatürk heykeli, ardından, bu heykelin fotoğrafını çeken adam ve belki hafif alaycı bir anıştırma için, heykel fotoğrafı çeken adamın fotoğrafını çeken bir postmodern. "atatürk ağladı" gazete manşeti. gözlüklü ve son derece emekli bir baba. gazeteye bakıyor. duygulandı.
"
bize bunu nasıl yaparsın" kitsch'in dik alası, tek eşli algıyı yücelten, kof ama direkt, duygusal, acıklı, yüksek sesli bir cümle. sistem, tek eşlidir. unutmayalım.
sistem, baskı kurar. bazen süsleyerek, bazen doğrudan. kitsch, bu baskıyı estetize eder ve öyle bir sunar ki, bütün bunları gerçekten hissettiğin yanılgısına kolayca kapılırsın. sistemin kitsch'i aslında, yücelik yanılsamasıyla, oldukça saldırganken; sen, hezeyanlar içinde, kendi kanınla milli bayrak renklendirirken bulabilirsin kendini.
her sistem, kendi kitsch'ini elbet üretir. mutlak bir yokluk var kılınmadığı sürece, bundan ne kadar uzak durabiliriz, emin değilim.
yapmayın öyle şeyler.