tao, gerçekte kim olduğu hala bilinmeyen
lao tzu tarafından ortaya çıkarılmış bir düşünce sistemidir. bazıları lao-tzu'nun dağlarda yaşayan bir münzevi olduğuna, bazıları ise o zamanlar var olan küçük krallıklarda yaşayan bir alim olduğuna inanır. ayrıca konfüçyus'e, i-ching'in 64 heksagramının derin anlamlarını anlamasına yardım ettiğine inanılır. bu bilinmeyenlerin yanında lao-tzu hakkında bilinen tek şey, taocu düşünceyi anlattığı
tao te ching'i yaratmış olmasıdır.
tao, gücünü doğadan, dünya'nın üzerindeki her hareketin birbiriyle uyumundan alır; evrendeki her şeyin birbiriyle olan çelişkisine ve bu çelişkinin doğurduğu bağlılığa saygı duyar. tao'ya göre insan, doğanın dengesinden yararlanarak kendi iç dengesini bulabilir.
her ne kadar tao'yu bu şekilde tanımlıyor olsak da aslında tao, açıklanabilen bir şey değildir. zaten lao-tzu da tao'yu anlattığı tao te ching'i de mecbur kaldığı için (tibet'e giderken bir sınır bekçisinin eser yazmadığı sürece ona geçit vermeyeceğini söylemesi üzerine) yazmış ve bu nedenle de kitaba şu sözlerle başlamıştır:
"sözle açıklanan tao, gerçek tao değildir. sözler o'nu açıklayamaz. adsız olarak yaratılışın kaynağıdır; bir adla, bütün varlığın ana'sı olur. yoklukla, gizini kavrar; varlıkla, yoluna yaklaşırız."
tao bir din değil; yeryüzü kökenli bir gelenek, bir düşünce sistemidir. bunun yanında tao, herhangi bir yönetici, hükümdar, mimar ya da evrenin yaratıcısı anlamındaki tanrı da değildir. tao, dengedir. yin-yang ikililiğidir. dengeyi ve uyumu, müdahaleci olmadan destekler, izler, besler ve ona saygı duyar. bunun nedeni "bağlantılılık kavramı"ndandır. tao'ya göre her şey birbiriyle bağlantılıdır. ne kadar küçük olursa olsun, bir nesneye etkide bulunulduğu zaman bütün evren fayda veya zarar görür.
"tao varlıkları doğurur,
besler, yaşatır,
şefkat gösterir, rahatlatır, korur.
onları kendilerine döndürür.
yaratmak, sahiplenmeden
davranmak, beklentisizce
yönlendirmek,
yönetmeden."