dün, son zamanların en çok merak edilen haftasına başlayan yarışma programı.
hazır ikinci bölüme 3-4 saat kalmışken, ilk günün analizini yapalım.
nil hanım nil hanım... ah ah nil hanım... etrafınızdaki herkesi küçük görürken ve onlarla "eğlencenizi bulduğunuzu" ima ederken, bilmiyorsunuz ki biz de sizinle eğlencemizi buluyoruz...
şeyda hanım ısınamıyorum kendisine bir türlü.
evli ve çocuklu olmasına rağmen, 20'lerinin baharındaymış gibi tavırlarını garip buluyorum. yapmacık gülümsemesi, tanımadığı insanlarla konuşma tarzı ve emr-i vakileri beni cidden, oturduğum yerde rahatsız ediyor. onun yerine ben utanıyorum.
şeyda hanım marketten alışverişini yapıyor. kasaya geliyor. "benim acelem var, önce bana bakacaksınız" deyip sıranın en önüne geçiveriyor.
şimdi şeyda hanım, sizin oğlunuz yaşındayım; o yüzden saygıda kusur etmek istemem. ama nedir bu ukalalığınız? ayıp değil mi böyle hareketler? sofradaki insanların yüzlerine gülüp tek tek "beğendiniz mi şenginarımı, siz ne düşünüyorsunuz?" dedikten sonra mutfakta yüzünüzü ekşiterek "umurumda değil biliyosunuz beni, herkes biliyo" gibi garip garip konuşmalar yapmak ayıp değil mi?
ne istiyorsunuz bizden şeyda hanım?
ama helal olsun kendisine, eli o kadar hızlı ki; ortalama mutfak hakimiyetine sahip en az iki kişinin yarım günde yapabileceği yemekleri kendi başına hızlıca ve birkaç saatte hazırlayıverdi.
sahra hanım sahra teyzecim, yaşınıza hürmeten siz hakkınızda pek bir yorum yapamayacağım. bunda siz konuşurken lafınıza dünyanın oluşma süreciyle başlamanızın da katkısı var. ricam şudur ki, lütfen bir yorum yaparken direkt yapın. 30 dakika sonra yorum yapacağınız olayın heyecanı geçmiş oluyor, etkileyiciliğinizi yitiriyorsunuz.
ümit bey sofrada en sessiz sakin duran adam. tam çözemedim kendisini...
naim adlı yarışmacı önce saçlar hafif kestirilmiş ve renkleri güzelce açılmış. sıhatlar olsun diyoruz ve kızıl rengin gözlerine ne kadar yaskdlaşngaşldfafm.... kaşlarını da alıvermişsin be abi... ne diyeyim ki...
hayır, bir de şu var: sofradayken ağzını bıçak açmıyor naim'in, ama etrafta seyda hanıma lafını yetiştirebilecek insanlar olmadığı zaman o an ne konuşuluyorsa birden o konuyu kapatıp dedikodu yapmaya başlıyor. hani televizyonda izleyenler ne düşünür, bu hipokratlığını nasıl yorumlar; hiç umurunda değil galiba...
ama şeyda hanım tabağını kaldırmaya çalışırken, naim'in "yardım edeyim mi efendim?" demesi, ondan beklemeyeceğim kadar büyük bir kibarlıktı. ah bir de kırıtmasa, ah bir de saçlarının tüm telleri aynı renk, kaşları biraz sonra victoria secret defilesinde sahneye çıkacakmış gibi görünmese, ah bir de dedikodu yapmasa... off...
ve tabii ki, naim'in bir yemeği tadarkenki mimikleri, kaş göz hareketleri, burnunu oynatması... anlatılmaz izlenir...
izlemeyi bırakmayı düşünüyorum programı. her hafta, her gün ve her saat irademi göstermeye çalışıyorum. ama televizyonda jinngle'ını duyduğum an her işimi bırakıp oturuyorum karşısına. hayır, tansiyonum çıkmaya başlıyor programı izlerken...
ve bu şaka değildi. ciddi şekilde kalp atışımı gözümde hissedebiliyorum...