dinî söylemin bilimsel metodolojiye uydurulmasıdır. yaratılışın evrim ile birlikte okullarda okutulabilmesi için dikilmiş bir kılıftır. armut ağacına patates aşısı yapmak gibi boş bir çabadır esasında.
temel iddia şu: evren ve içindeki canlılar, zeki bir varlık tarafından tasarlandı. canlılar için doğal süreçler -evrim, adaptasyon, akıllı seçilim- geçerli olabilir fakat bunların ilk aşamada tasarımı
zeki bir varlık -yani tanrı- tarafından yapıldı. çünkü doğada
kusursuz bir mekanizma var ve bunun tesadüfen var olması mümkün değil.
gerçekten öyle mi?
genelde
saat metaforu kullanılır bu teori açıklanırken. aynı metafor üzerinden ilerleyelim.
saatin her parçası belli bir işleve sahiptir. mekanizma, varlığını her biri kendi işlevini yerine getiren bu parçalara borçludur. parçalar bozulmadığı sürece mekanizma sorunsuz işler. işte bu akıllı tasarımdır.
ancak dijital saate tutup da
zemberek takarsanız tasarım o kadar da akıllı olmaz. saat, işlevsiz bir parçayı sahip olur. en kötü ihtimâlle bütün işleyişi bozar, en iyi ihtimâlle zarar vermez ama bir işe de yaramaz.
insan vücudundaki her parça, her organ ayrı bir işlevselliğe sahip değil. işlevini yitirmiş yani körelmiş organlarımız bulunuyor. bu organlar bize fayda sağlamıyor tam aksine bazıları sorun yaratıyor. yani vücudumuz bir saat gibi kusursuzca tasarlanmamış.
demek ki iki ihtimâl var:
-ortada bir tasarım yok.
-tasarımcı o kadar da akıllı değil.
evrim "mükemmel"e giden bir yol değil. derdimiz mükemmel olmak değil hayatta kalmak ve soyumuzu devam ettirmek olduğu için vücudumuz buna göre evrimleşmiş. yani bu körelmiş organların mantıklı bir açıklaması var ve bu açıklama akıllı tasarımın pek mümkün olmadığını gösteriyor.
bu sadece insan vücudundan yola çıkarak bulunabilecek bir örnek ve kesinlikle istisna değil. doğa kaotik bir yer ve doğal seçilim sayesinde bu kaosta hayatta kalabilmişiz. esasında zeki bir tasarımcı kurgulayacak kadar gelişmiş aklımızı da vücudumuzun güçsüzlüğüne ve çaresizliğine borçluyuz.
peki bu kaos, bizzat tasarımcının iradesinin sonucu olabilir mi? yani tasarımcımız insanları sınamak ve kurduğu bir oyunun parçası hâline getirmek için onları kaotik, düzensiz bir evrenin içine atmış olabilir mi?
öne sürülebilir. o zaman bu tasarımcının bir oyun yazılımcısı ya da yazar olması icap eder. fakat böyle iddiayı da bilimsel metodolojiyle öne sürmek mümkün değildir. dolayısıyla, tanrı inancını bilim diliyle kanıtlamaya çalışmak boş bir çaba.