all alone

1 /
lethe lethe
i look to the sky
the sun has faded away
the moonlight shines on me
the gods play their symphonies
i feel so lost i fall on my knees
i think about times and yesterday

all it does just to me
i can't find it right words to say
i don't know how to find the way

here, here i am
life is right
no sorrow
nothing can stop us
shared us hope
and took my harvest
saw my perfect
and my handsome death
some cheer
that's real painful
???
am i almost dead?
i've, i've lost my hope
my, my will to live
??? however

in my eyes you see no bright
in my eyes you see no light
in my eyes you see your tear
in my eyes you see my fear
in my eyes you ???
in my eyes you see no glow
in my eyes you see my hate
in my eyes you see my fate

forever ???
idja idja
2006 çıkışlı saturnus albümü veronika decides to die'ın en can alıcı parçası. solosu gelmiş geçmiş en duygusal sololar içerisinde yer alır kanımca. adamı öldürmekten beter eder. sözleri deseniz ayrı harikadır,müziği deseniz aşmıştır.kesinlikle bunu yapanlar,bu dünyadan değillerdir..

i'm standing here
watching the clouds float by
wondering why the pain never deserted me
the sadness, sorrow, bewilderness that never left

i'm flying... away
i'm flying... away

holding hands with myself
sharing life with myself
reaping the loneliness i've sown
in these fields i've always grown
digging blackness from my mind
i will die all alone
dream of allegro dream of allegro
mad season ın neredeyse hiç söz barındırmadığı ama çok fazla şey anlattığı şarkısı.
...
lyrics by layne staley
music by staley, mccready, martin, saunders


all alone
we're all alone...
we're all alone...
karyatid karyatid
yalnızlığın içine yüzen bir ruha bir ninni gibi bazen. bazense acılı bir ağıt, uyan der gibi içindekine. dinledikçe insanın içindeki denizi dalgalandıran saturnus şarkısı.
beyaztavşanıtakipet beyaztavşanıtakipet
saturnus'un insana acı veren şarkısı. hani bir insan diyorsa ki ben bu aralar haddinden fazla neşeliyim, çok geliyor bana, bu kadarını da kaldıramıyorum, bu şarkıyı dinlemeli ki psikolojisi dengelensin. üstüne bir de descending, oh, tamamdır.
ninn worx ninn worx
küçüktüm. küçüklüğümün geçtiği evimizin damına çıkar ve otların üzerine uzanıp gökyüzünü seyreylerdim. evet, evimizin damında çimenler vardı. çünkü topraktandı bizim damımız. hatta kış ve sonbaharlarda üzerini komple naylonlarla kapatırdık. babam ve anneme yardım ederdik hepimiz. öyle yapmazsak su damlardı yoksa. neyse... çimenler vardı işte. yemyeşil. uzanırdım üzerlerine, özür dileyerek elbette. biliyorum, onlar da yaşıyolar... sokaktan çocukların oyun sesleri gelirdi. ben sadece dinlerdim. tek katlıydı evimiz. duyardım her şeylerini. ben oynamadım aralarında pek. benim başka işlerim vardı zira. onlardan biri de dama çıkıp gökyüzünü dinlemekti işte ve sesleri görmek.

yeşil bir tarla gibiydi damımız (çatı değil, dam) ve toprak kokuyordu.
yalnızdım. çoğu zaman olduğu gibi.
aslında yalnız olduğum söylenemez. en nihayetinde yalnızlık da vardır. ve "ben yalnızım" diyorsan aslında yalnızlık da seninledir. hem otlar vardı. hem gökyüzü, bulutlar vardı. hem sesler vardı. hem toprak vardı. hem yalnızlık vardı.
yani,
yalnız değildim.

ben o zamanlar müzik dinlemezdim pek. ama kulaklarımda hep melodiler vardı. dudaklarım ve beynim ve ruhum hep melodiler fısıldadı kulaklarıma ve kalbime ve ayaklarıma. gözlerim duydu hepsini ve ellerim sessizce söyledi kimseler duymasın diye. ben yalnızlığımı ve hüznümü ve karanlığımı da paylaşmak istemedim.

ordaydım, yemyeşil otlar arasında, yalnız, uzanmıştım. bulutlar geçip gidiyordu. ben hepsine ayrı ayrı selam veriyor ve hepsinden ayrı ayrı selam alırken oyun oynuyordum kendimle: "aaa bak, işte bu kediye benziyor!", "bu da el gibiymiş, ehm"...
"bu hangisine benziyor peki?"
yine kendim cevap veriyordum: "kuuuuuuş!"

ben göçmen kuşlara da benzedim hep. mevsimler yüzünden değil; ait olmadıkları için. aslında aitler belki de. yuvaları var. ama uçup gidiyorlar işte. ben de uçup gitmek istedim. belki bu yüzden "pikaçuuuu!" diyerek aşağı atlayan o çocukla hiçbir zaman alay edemedim. gülümedim "ahahaha salak" diye.
ben hep uçup gitmek istedim.

kendimle konuştum, dostlar uydurdum hayali. o yüzden yalnız değilim belki de. yalnızlığın elini tutup o yemyeşil otlar üzerine uzanan ve bulutlara selam veren bendim. gördün mü? görmedim. bulutlara sor, söylerler.

ben, orda; küçüklüğümün geçtiği tek katlı evimizin topraktan damında yemyeşil otlar arasına uzanmış bulutları seyrediyor, onlara selam veriyordum. oyunlar oynuyordum hepsiyle teker teker. sokaktan çocukların sesleri geliyordu. hayal meyal duyabiliyordu gözlerim. rüzgar vardı sonra. hafiften ama. dudaklarım ve beynim ve ruhum melodiler fısıldıyordu kulaklarıma ve kalbime ve ayaklarıma.
o zamanlar bilmiyordum.
bu şarkıydı işte.
eminim.

ve elbette ki saturnus:

1 /