ön not: halk arasında sıkça karıştırılır fakat
asosyal ve
antisosyal eş anlamlı kelimeler değildir. asosyaller yalnızca sosyalleşme zorluğu yaşayan kimselerdir. antisosyallerden ise aşağıdaki satırlarda bahsedeceğim. ama siz onu zaten halk arasında
psikopat ve
sosyopat olarak da biliyorsunuz.
şimdi gelelim konumuza: antisosyaller bir başka kişilik bozukluğu olan
borderline'a doğru çok yüklüdür. çünkü tanımı gereği antisosyal tanısı insanlara bağlanma konusunda temel bir başarısızlığa ve ilkel savunma mekanizmalarının kullanımına gönderme yapar.
çocukluk dönemi
antisosyal kişilerin çocukluk geçmişleri incelendiğinde çoğu kez yetiştikleri ortamın güvensizlik ve kaos durumlarıyla dolu olduğu görülmüştür.
ayrıca literatürde katı disiplin ile aşırı şımartma tutumlarının çocuğu şaşırtan derecede iç içe geçmiş olarak uygulandığı da belirtilmiştir. özellikle de daha tahripkar/suça eğilimli psikopatların tarihçelerinde tutarlı, sevecen ve yeterince koruyucu nitelikte bir aile etkisinin
neredeyse hiç bulunmadığına dikkat çekilir.
bununla birlikte zayıf, depresyonlu, mazoşistik anneler ve patlayıcı, tutarsız, sadistik babalar ile ailenin içerisinde alkolizm ya da başka türde madde kullanımı hikayesi de psikopatinin oluşumu ile
bağlantılı görülmüştür.
bu sebeple de istikrarsız ve korkutucu koşullar altında yetişen kişinin, erken dönemdeki tümgüçlü duyguları ve çocukluğundaki kendiliği koruma gücüne duyacağı güven elbette ki doğal bir seyir halinde gerçekleşmeyecektir.
not: tümgüçlülük bir savunma mekanizmasıdır (bkz:
tümgüçlü kontrol)
gelişimsel olarak uygun zamanlarda çocukların güçlü olduğu duygusunun kurulmaması, çocukların hayatlarının geri kalanını tümgüçlülüklerinin teyit ve kabul edilmesini sağlamak için harcayacakları bir çıkmaza itebilir.
antisosyal kişiler olağan duyguları
zayıf olma ve
korunmasız kalma durumlarıyla ilişkilendirdikleri için tanıyıp kabul etmezler. zaten geçmişlerinde neredeyse hiç kimsenin onlara duygusal deneyimlerini sözcüklerle dile getirmeleri için yardım etmemiş olmalarına da yaygın olarak rastlanabilir.
yani diğer bir ifadeyle antisosyal kişi, hiçbir zaman psikolojik bağlanma yaşamamış, iyi nesneleri içe almamış, bakıcılarıyla
özdeşim kuramamış; sevgiyi tanımamış ve sevilmemiştir. bu yüzden de özdeşim yırtıcı olarak deneyimlenen bir "yabancı kendilik nesnesi" ile gerçekleşmiştir.
dipnot: nörokimya ve hormon araştırmaları antisosyal kişilerde görülen yüksek düzeydeki saldırganlığın nedeni olarak biyolojik alt yapı bulunması olasılığına işaret eder. çünkü psikopat tanısı konmuş kişilerde sinir sisteminin
tepki verirlilik düzeyleri hep
düşük sonuç vermiştir. işte bu bulgu antisosyal kişilerin yüksek düzeyde uyaran arayışına girmelerini ve "bir türlü deneyimlerinden bir şey öğrenememe" durumlarını açıklayan bir bulgudur.
kısaca toparlayacak olursak...
yetişkinliklerinde antisosyal olan kişiler, doğuştan saldırganlığa yönelik eğilimlere ve ortalamadan yüksek düzeyde haz verici uyarılma eşiğine sahip görünmektedirler. bu ne demek? şu demek: çoğumuz iyi müzik, sevgi dolu cinsellik, doğa güzellikleri, zekice yapılan bir şaka gibi deneyim ve etkinliklerden
duygusal doyum sağlayabilirken; antisosyaller
canlı ve
iyi hissetmek için daha keskin, daha sarsıcı deneyimlere ihtiyaç duyarlar.
biraz da bu sebepten antisosyal kişiler konuşmak yerine eylemde bulunurlar.
bir duygu hissettiklerinde ise yaşadıkları deneyim muhtemelen ya kör bir
hınç ya da
manik bir coşkudur.
dipnot: antisosyallerin kullandıkları temel savunma mekanizması
tümgüçlü kontroldür. ayrıca
yansıtmalı özdeşimi, karmaşık birçok
dissosiyatif süreçleri ve
eyleme koymayı da kullanırlar. ayrıca antisosyal kişilik bozukluğu en fazla erkeklerde görülür. kadınlarda en sık görülen kişilik bozukluğu da
borderline kişilik bozukluğudur.
ne öğrendik? antisosyallerin başkaları üzerinde
tesir gücünü hissetme, onları
manipüle etme ve atlatmaya yönelik örgütleyeci bir kişilik yapılanması gösterdiklerini öğrendik. bir de
asosyal ve
antisosyal eş anlamlı değildi.