içinde bir tutam
çaresizlik, biraz
umut ve oldukça fazla
sabır barındıran
kaderci yaklaşımın yan ürünüdür. nasılsa her şey olacağına varır diyerek, belki de rüzgara kendi yön vermektense, rüzgarın onu bilinçsizce savurmasına boyun eğmeyi tercih etmektir aşkı beklemek.
ama ne yazık ki aşk aynı otobüs gibidir, bekleyince gelmemekte ısrar eder.
(bkz:
bekleyince gelmeyen otobüs)
halbuki beklenmese aşk daha çabuk ortaya çıkacaktır.
çünkü ııı keçinin istemediği ot burnunda bitermiş. tabi biz keçi diiliz, ama bu da zaten sadece bi atasözü.
bazen bilinçli bazen bilinçsiz yapılan bir eylemdir.
bilinçli yapılınca insanı romantik olmaya itebilir.
bir bahar akşamı bir bardak şarap sonrası arkadaşları oturduğu yerde bırakıp tek başına yürüyüşe çıkmak gibidir aşkı beklemek.
bir nevi belayı beklemektir.
aşkı beklemek bazen sonsuzluk gibi gelen bir süreçtir.
böyle dönemlerde aşk sokakta gördüğün bir yabancıyı tanıdığın birine benzetip tebessüm etmeye benzer, olmakla olmamak arasında kararsız kalırsın. herhangi birisine aşık oldum diye sevinirken, çok kısa bir süre sonra aşık olduğunu sandığını fakat aşık olmadığını acı bir şekilde anlarsın. zira çelişkiyi barındırmaz ki içinde aşk, içinde çelişki duyumsuyorsan eğer, aşık değilsindir besbelli. hiç bir ikilemde kalmaksızın yaşıyorsan hislerini, her şeyde onu görüp, her yere yanında ondan bir parçayı da götürüyorsan bu kesinliktir işte. aşktır bu. hep bu hissi ararsın bir yerlerde.
doğru zaman, doğru yerin varlığına inanmaktır aşkı beklemek. gerçekte öyle bir şey yoksa bile kalbinin derinliklerinde bir parça tüm içtenliğiyle varlığına inanmak ister. bir gün doğru yerde o'nu bulacağınıza inanır. hep bu umutla yaşar.
esasında ölümü beklemek gibidir aşkı beklemek. hem bir an önce gelsin istersiniz, hem de delicesine kaçar ve korkarsınız.
aşk da ölümün kendisi değil midir zaten? hem acı, hem tatlı...hem de gerçeğin ta kendisi.
romantik ve tek eşli olan bireylerin ruh halidir.
"sürünmek" sözcüğünün anlamdaşıdır. özellikle darbe almış bünyelerde olağanüstü depresif oluşumlara sebebiyet verir. beklenen bu etki görüldüğünde muhakkak, alanında uzman bir psikiyatri hekimine başvurulmalıdır. aksi takdirde hapı yuttuğunuzun resmidir...
doğru aşkı beklediğimi düşündüğüm günlerde izlediğim "göl evi"filiminde geçen bir cümle ile aşkı beklemekten vazgeçtim. filmde kadın ufak bir kıza " annene söyle doğru kişiyi beklerken ömrü beklemekle geçmesin" diyordu. haksızda sayılmazdı.
kimseye tavsiye etmeyeceğim nafile uğraşıdır...
aşkı beklemeyin...
çünkü o sizi bulur...
boşa beklemektir. gelmeyecek yolcuyu limanda beklemekten farksızdır. beklemeyin, özlemeyin... o sizi bulsun bekledikçe daha çok uzaklaşıyormuş sizden şimdi anladım...
üstad bununla ilgili son noktayı koymuş. bize gidip bi çay koymak düşer.
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar,
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.
(bkz:
necip fazıl kısakürek)
avcun en hassas noktalarındaki dil darbelerinin habercisidir.
belki de beklememek lazımdır. kimbilir burnumuzun dibindekini görmüyoruzdur belki, olamaz mı?