bakın, şöyle de anlatalım:
narcissos, suda yansıyan aksine bakarak kendi kendisine aşık olmuştur. kendisini, aynı zamanda bir başkası olarak da yorumladığı için; narcissos'u tarihteki ilk şizofreni vakalarından biri olarak bile ele alabiliriz.
narcissos kendisine aşık olmuştur, evet. bunu inkâr edemeyiz. o halde, narcissos'un aşkını sizinkinden ayıran şey nedir? hatta, kendi kafasında yarattığı bir düşünceye aşık olan bir şizofrenin aşkı ile, sizinkini ayıran şey nedir?
yaptığınız şey, şehvet ile aşkı karıştırmak. aşk, bir kişiye bedensel olarak sahip olma isteği, cinsel dürtüleri tatmin etme isteği değildir. genellikle ülkemizde "aa şu kadının götü güzelmiş, aşık oldum ben" mantığında olan heyecanlı gençler bulunduğu için,
aşk kavramının suyu çıkarılmış, medyamız sayesinde üç yaşındaki çocukların bile ağzına sakız edilmiştir.
aşk bir çıkar ilişkisi değildir. "ben onu sevdim, o halde o da beni sevmeli", "ben onu aradım, dur bakalım o beni arayacak mı" düşüncesi aşk değildir.
platonik aşk kavramının sahibi
platon, liseli kız muhabbetlerinde "tek taraflı aşk" olarak kullanılsın diye ortaya atmamıştır.
vay benim milletime. yok mazoşizm diyeni mi ararsın, mallık diyeni mi. kendi
tasavvuf edebiyatınıza, evliyalarınıza ayıp ulan, al işte yetişen nesil.