90'lı yılların
devrimci hareketini konu edinen, iyi bir senaryo'ya sahip güzel bir
kazım öz filmi.
fragmanı şu linkten görülebilir;
merakla beklediğim kazım öz filmi idi. ancak izmirde hiç bir sinema salonunda gösterilmediğini gördüğümde şaşkınlığımı ve hayal kırıklığımı anlatacak kelime bulamadım.
http://www.firtinafilmi.com/TR/salonlar.aspx
90 larda öğrenci olanların kendinden çok şey bulacağı film.
o dönemlerde öğrenci olanlar bilirler, bir sessiz çoğunluk sesli azınlık hikayesi vardı. ha işte o sesli azınlıktansanız izleyin bu filmi. kendi öğrenciliğinizi göreceksiniz. o siyasi tartışmaları, eğitim programlarını, çatışmaları, polis takibini, gözaltını, eylemleri . kendinizi göreceksiniz. konu daha çok yurtsever gençlik üzerinden gitmiş. özellikle yurtsever gençliğin örgütlenmesini ve kürt hareketini esas almış ancak herkes kendinden birşeyler bulabilir. bu anlamda tabii ki eksikliği var ama bizi anlatan bir film yapılmış işte.
kendimi gördüm orada, arkadaşlarımı gördüm. serseme döndüm bugün, sinemadan çıktığımdan beri toparanamadım daha. çok acayipmiş.
siba yorumu var ki filmde
ciwan hacoyu kıskandıracak güzellikte.
ankarada tabii ki kızılırmak ta gösterimde olan film. galası da iyi geçmiş, giden arkadaşlardan duyduğum kadarıyla.
durup dönüp bu filmi hatırlıyorum kaç gündür ıssız adam diye ağlayanlara inat. o kadar duru ve net anlatılmış ki anlatılmak istenen. neyse; kazım öz le de tanışırım gibi geliyor yakında, hemşeri ortamlarından. o zaman demeyi düşünüyorum naptın sen ya? bitirdin bizi.
açılış da dersim den bir köy sahnesi vardı. yaşlı bir kadın başında puşusu, ayağında şalvarıyla, dedim babaannem karşımda. gözlerim ilk orda dolmaya başladı zaten.
kazım canım benim naptın sen ya?
izlemek için tek şansımın dvd sinin çıkmasını beklemek olarak gördüğüm film.
defalarca izleyebileceğim film.
film; dersim'den gelen cemal'in istanbulda ki örgütlenme sürecine konu ediniyor. daha çok kürt yurtsever hareketine değinilmiş. hatta filmde sadece üniversite sorunlarıya ilgilenen örgütlere gönderme yapılmış. toplumun kanayan yarası kürt sorununa çok güzel parmak basılmış.
filmdeki karakterler o kadar hayatımın içindendi ki bu kadar olur. hayatımdaki herkesin bir yeri vardı filmde. bu kadar içten, bu kadar güzel bir film olamazdı heralde bizi anlatan.
sessizce söylenen kürtçe şarkılar, kurulan hayaller, örgütleme çalışmaları, okunulan kitaplar...
filmi izleyeli 2 ayı geçkin bir süre olmasına rağmen halen hayatımı filmle özdeşleştiriyorum.. film repliklerini sanki arkadaşlarla yazmış gibiydik..
gidilesi hatta arşivlenmesi gereken bir film..
son yıllarda izlediğim en dokunaklı film, kesinlikle.
beyoğlu yeşilçam sinemasının küçük ve sıcak ortamında geçen akşam rastladım bu filme. her ne kadar yaklaşık 5 dakikalık bir rötorla girsemde izlediğim ilk dakikadan itibaren sardı film beni. nitekim ben de doğudan gelmiştim üniversite okumaya, cemal gibi..
üniversite yılları, gençlik, devrim ateşi vs. film de verilen sosyal mesajlarla kasmıyor yeri geliyor mizahı ustaca kullanıyor. politik sahneleriyle ape musa yı hatırlatıyor, bir kürt kimliğini keşfediyor, trt nin eski sunucularından ertürk yöndem in "kürtçe diye bir dil yok.." haykırışı kulaklarımda çınlıyor..
27. uluslararası istanbul film festivali'nde 'altın lale' için yarışan 'bahoz-fırtına' kaba kurgusuyla gösterilmişti. kurgusu elden geçirildi ve şimdi sinemaya aktarıldı. filmin müzikleri vedat yıldırım imzalı.
bu film görülmeli...
fragmanını izleyip, vizyona girmesine rağmen gidip izleyemediğim filmdir. çok üzmüştür. nereden bulacağımı da bilmemekteyim.
nihayet izmirde denk getirip izleyebilmişimdir. ufak ama önemli hataları varmış, eleştirilebilirmiş, falanmış, filanmış ne yazar. güzel film işte be. içine işliyor insanın. müzikler şahane. bekle bizi istanbul vedat yıldırım'la bambaşka güzel olmuş. bir daha, bir daha izlenesi.
kürtçe'de bir erkek ismidir aynı zamanda.
edit:
kar fırtınası anlamına gelmekteymiş.
uzun süre izleyemediğim, dvd sinin çıkmasını beklerken internette denk getirdiğim ancak gece saat 2 de başlayıp sabaha karşı 5 te bitirebildiğim beni hayal kırıklılığına uğratmış kazım öz filmi. her ayrıntıya gireyim şurayada bi göndermeye yapayım derken ara ara sıkmış olan bazı planları gerğinden fazla uzatılmasına bi anlam veremedim. müziklerine gelince gayet başarılı diyebiliriz. oyunculuklar geçer not almıştır. özellikle ali sürmeli, helin ve cemal karetkterini oynayanlar iyiler diyebilirim.
iki fındık faresi bir sinemanın arşivinde eski filmleri kemirirlerken farelerden biri diğerine,
-"tadı nasıl ?" diye sormuş. ikinci fare ise;
-"bu filmin kitabının tadı daha güzeldi". demiş.
yani uzun lafın kısası fragmanlarının tadını filmde bulamadım.
herşeye rağmen emeğe olan saygımdan dolayı ellerine sağlık demek isterim tüm ekibe. "şavaklılar" belgeselinide dört gözle bekliyoruz bu arada.
çok az bölgede vizyona girmesi ve vizyona girdiği gibi de çıkması yüzünden çok fazla sesini duyuramamış filmdir.
ancak dvd'si piyasa düşmüştür.
ankara, kızılay
limon bazaar'dan satın alınabilir.
90'lardan esen bir fırtına. başlarda kimliğini inkar eden ama sonra mücadelenin tam ortasına giren bir hayatın hikayesi. izlemek gerek.
kazım öz'ün birçok konuyu birarada işleme kaygısı nedeniyle yer yer anlaşılmaz bir filme dönüşse de, son 20 dakikası zaten uzadıkça uzamış bir filmi iyice sakıza çevirse de, kimi diyaloglar ve oyunculuklar bu denli toplumsal gerçekçi bir filmin yapısına ters düşse de oldukça önemli bir film olduğu gerçeği yadsınamaz. özellikle de ancak yaşayanların tanıklık edebildiği kapkaranlık bir döneme az da olsa ışık tutması, o dönem sonrasında aslında iyi bir şey yapıldığı yanılgısıyla kahramanlaştırılarak insan vasfından uzaklaştırılan bir yığın insanın da aşık olabildiğini, yalan söyleyebildiğini, ihanet edebildiğini ama tüm bunların yanında ülkesini, insanını, insanlığı çok sevdiğini gösteren bir belge niteliği taşıması filmin izlenmesi için tekbaşına geçerli bir nedendir.