lan günlük;
ulan günlük;
geçen sene bu zamanlardı hatırlar mısın, film, dizi izlemekten, facebook'ta tanımadığım insanların profillerini gezip "vay amına koyayım millet nasıl yaşıyor lan" demekten sıkıldığım artık yavaş yavaş bi işe kapak atayım dediğim dönemler. bir işletme mezunu olarak işe girebilmek için önümde bir adet kpss sınavı bulunmaktaydı. kpss'de iyi puan almanın bi boka yaramadığını ikimiz de biliyorduk aslında, kpss'den sonra iş sınavları, iş sınavlarından sonra mülakatlar, mülakatlardan sonra güvenlik soruşturmaları falan derken uzayıp giden bir süreç vardı. abi halledersin ya dediğinde, seni "siktir lan gaz verme" diye tokatladığım günü de hatırlıyorum dün gibi.
süreç beklendiği gibi geçti, kpss'den sonra kazanılan sınavlar, girilen mülakatlar, açıklanan "kazananlar listesi", ismin orda hiç olmayışı. beraber yola çıktığımız 6-7 arkadaştan ismini kazananlar listesinde hiç görememiş 2 kişi kaldı. biri en çok sınav kazanıp en çok mülakattan elenme rekorunu elinde tutan bahtsız ben biri de bizim mal serhat. hangi serhat mı? serhat'ı nasıl hatırlamazsın lan günlük, hani şu
im juli filmini izledikten sonra "ben de gezgin olacam lan" diye yola çıkıp antep'e giden, 2 gün sonra da bizi arayıp "para yollayın lan kaldım burda" deyip geri dönen serhat. arada sırada onlara gidip film izliyoruz, içiyoruz beraber. ikimizin de işsiz kalması bizi baya yakınlaştırdı, geçen gün odasında bi çekmeceyi açıp "abi ben paralarımı burda saklarım, istediğin zaman alabilirsin" dedi, yanına gidip çekmecenin içine baktım 4 lira 70 kuruş vardı. "sağolasın serhat, lazım olursa alırım" dedim. aslında 10 lirası olduğunu ama eve gelirken kocaman scarface posteri aldığını söyledi. scarface posterini duvara yapıştırırken, "abi yamuk yapıştıralım" dedi, yamuk yapıştırdık ayak üstü marjinal olduk, sonra da altına geçip posterdeki tony montana gibi pozlar vermeye başladık, saat gecenin 3 buçuğuydu. evdeki diğer 2 kişi sabah işe gideceği için uyuyordu, işi olmayan serhat'la ben tony montanacılık oynuyorduk. tam işsiz aktivitesi. tam işsiz eğlencesi. tam bi işsiz gecesi.
25 aralık'ta son mülakat da açıklandıktan sonra üzerimi kaplayan o karamsarlığı atmak için günde 4-5 film izlemeye başladım. geçen gün baktım günde 11 saat film izlemişim. 8 saat uyku. geriye kalan 5 saatte ne yapıyorum onu bilemedim. 1 saatte yemek yesem, geriye kaldı 4 saat. bilgisayar başında mal gibi otururken 4 saat geçiyor demek ki. ne şekilde geçtiğinin önemi yok aslında. aylardır sıradan günler yaşıyorum. hayatımı renklendirmek için bazen erken kalkıyorum, bir şeyler yiyip geri yatıyorum. geçen gün bi çılgınlık yapıp sinemaya gittim, avatar hatta. ulan böyle kalabaklık falan bi tuhaf oldum. kendimi milli eğitim bakanlığı tarafından hakkari'den istanbul'u gezmeye getirilmiş, "biz hiç deniz görmedik" modundaki çılgınlar gibi hissettim. filmin sonunda aylardır uzak olduğum popüler kültüre bi nebze de olsa tutunmanın getirdiği mutluluğu yaşadım, ulan bakıyorum ezeller, geniş aileler, ugg botlar falan. hepsi çok yabancı, sözlüğe yazacak, biriyle oturup konuşacak bi bokum kalmamış. şimdi gene "abi 3 boyut böyle gerçek gibin, gavur yapıyor amına koyim eheh" falan diyorum "avatar abi" diyorum, "titanikin şeysi yapmış" diyorum, ortamlarda tutunmaya çalışıyorum.
şimdi bakıyorum da "geçen sene bu zamanlar" diye nitelediğim boş günlere aynen dönüş yaptım. gene bi işe kapak atayım halet-i ruhiyesi. önümde gene sınavlar, ayrıca askerlik var. o zaman gene "abi gireriz bi yere ya koy götüne" modu vardı şimdi kısa yoldan zengin olma planları yapan gurbetçi yakınsaması. şubatta, martta falan bi ton sınav var gene, kim çalışacak günde 10 saat film izleyip yatmak varken. işe giren arkadaşların artık ders çalışmaya ihtiyacı olmadığı için onların kitaplarına çöktüm, şu an odam hukuk, iktisat kitabından geçilmiyor. yer yer savrulmuş dvd'ler, sınav giriş belgeleri, sınavlara başvurmak için onlarca defa fotokopisi çektirdiğim nüfus cüzdanımın siyah beyaz suretleri de odanın zeminini süsleyen ufak karakterler. nüfus cüzdanındaki halime bakıyorum, katıksız mal. orta 3'e gidiyordum o zaman, dert yok tasa yok. tek derdim championship manager'da takıma aldığım yeni santrforun 6 ay sakatlanması. insan büyüdükçe "keşke büyümeseydik" deme sıklığının artarak arttığı bilinen bi gerçek ama insan işsiz modunda, içinde "keşke" geçen cümleleri daha sık kurmaya başlıyor. keşke o santrforu almasaydım amına koyim.
işsiz de değilim aslında. konduramıyor insan. yapacak işi olmayan aylak, ayak takımı, ibne, godoş gibi bi anlamı var. iş sınavlarına hazırlanıyorum diyerek azıcık yumuşatıyorum birisi ne yaptığımı sorduğunda. çünkü çok işsiz moduna girmek tehlikeli, sinemaya gidelim teklifi geldiğinde "abi işsiz işsiz ne geziyoruz sinema'da ya, oturup ders çalışalım" diye başlayan muhabbet bi süre sonra "abi çay da içmeyelim işsiziz" noktasına kadar gelebiliyor. işsizsek insan da mı değiliz amına koyayım. şurada kaldı 4-5 ay, dananın kuyruğu inceldiği yerden şiddetli biçimde kopacak, ya askere giderim ya da sırf bi işe girmiş olmak için hiç istemediğim bi işe girerim. sağım solum önüm arkam hiç belli olmaz.
öğrenciyken bize hocalar hep bi hikaye anlatırdı, kpss'de türkiye birincisi olan bi herif, her sınavı kazanıp hepsinin mülakatından elenmiş. daha sonra "yeter ulan" deyip, her şeyi bi kenara atıp malatya'da düz memur olarak işe başlamış. sonra bi gün hocası yani bizim de hocamız olan kişi arayıp sormuş "oğlum neden böyle yaptın, bekleseydin güzel bi yere girecektin" o da demiş "hocam çok sıkılmıştım, şimdi iyiyim, hiç olmazsa
kafam rahat".
o zaman baya gülmüştük. şimdi düşünüyorum da hakketen kafa rahatlığı en güzeli. ben de kendimi o senaryoda görüyorum. boktan bir iş, sikten bir maaş ama rahat bi kafa. böyle mis gibi efil efil.
neyse bir işsizin günlüğünden ziyade bir işsizin hönkürmesi oldu bu ama idare et. sen idare ederken ben de film izleyeyim. kendime geleyim. sıradanlığıma döneyim. hadi bakayım.
not: tam şu anda iş bankasından "bankamıza olan borçlarımızı ödemede çözüm yolları arıyorsanız" diye başlayan bir sms gelmesi bu yazının yazılma amacını daha ulvileştirdi. aşağıdaki evet'e daha rahat tıklayabilirim.
edit: tamam, sakin. 16 nisan itibariyle işe girmiş bulunmaktayım. herkese benden çay. şakir'e bile.