baska bir kadının arkasına bakmadan kacacagı mesele baska bir kadına mucadeleye deger sebebidir.
bu isler hic belli olmaz.
her kadının farklı guclu yonleri, zayıflıkları, farklı sınırları, farklı hassasiyetleri, farklı oncelikleri, farklı kırmızı cizgileri vardır.
genellemesi olmaz.
gitmesi için durması gerek. kimse kimsede durmuyor ki. herkes herkeste yolcu. herkesin gtünde raptiye var.
şu devre bir baktınız mı siz? bu dünya düzeninde kimse kimseye hoşlandığını, sevdiğini falan söylemiyor, söylemez.
çünkü herkesin gözü bir sonrakinde. ya bunda kalırsam, bunu sevdiğimi söylersem ve karşıma daha güzeli/yakışıklısı, paralısı, eğitimlisi, kariyerlisi, büyük memelisi, güzel kalçalısı, babası zengini çıkarsa!
böyle takılalım biz.
onun için takılma dünyasında kalma yoktur. herkes gidici olarak vardır.
değmeyeceğine anladığı anda gitme planları yapmaya başlar ve uygun zamanın geldiğini düşündüğünde gider. erkeklerin de kadınların da mükemmeli yoktur, en ponçiklerimizin de sıkıntılı ve çekilmez yönleri vardır. insan ilişkilerinde, kadın erkek olanları dahil, bu falsolara katlanırız. ama bir noktaya geldiğimizde "lan değmez" deriz, bırakırız. biz erkekler kadın erkek ilişkilerinde bunu pek fark edemiyoruz ama kadınlar bu konuda bizim gibi çömez değiller. pek sevmedikleri (ki haklılar) ataerkilliğin binlerce yılda onlara kazandırdığı bir yetenek olabilir sanırım "lan değmez bu davar için" eşiği.
"...bundan bir cacık olmaz." fikrine ulaştığında. o fikre ulaşana kadar bir ıslah eden edasıyla terbiye etmeye çalışır.
bir kadın gider, başka bir kadın gelir. dolayısıyla bir kadının ne zaman gittiği pek de önemli değildir. tersi durum için de aynı şey geçerli bu arada. bir erkek gider, başka bir erkek gelir.
ha ben de isterdim daha romantik, daha anlamlı iki güzel kelam etmeyi, ancak genel eğilimin özeti bu ne yazık ki, kandırmayalım birbirimizi.