kuralları son derece basit bir yarışma için, çılgın teorik tartışmaların uzağında ellerinde sözlüklerden bakıp "evet böyle bir kelime var" demek için getirilmiş profesörlerdi. yarışmacının biri şöyle sağlam bi kelime yakaladığında tuhaf bir ruh haline bürünür, birden sinirlenir gibi olurlarlardı.
en mutlu anları ise diyelim altı harfli kelime bulunduğunda yüzlerindeki tebessüme eşlik eden "bakın şöyle de yedi harfli bir şey var" dedikleri andır.
ben bunu ordaki anlamsız mevcudiyetlerine bir isyan gibi alırdım.
enformasyon çağından uzakta, devlet kanallarının kucağında daha sonra hayatın birçok yerlerinde karşılaşacak oldugumuz kendi çözemediği bir sorunu yardım edip çözdüğünüzde teşekkür bile
etmeyip üstüne renk kaybeden insan türüyle benzeşiyorlar, onları temsil ediyorlar, kara şimşekle üstlerinden geçme arzularımıza neden oluyorlardı. o günler zaten tuhaf günlerdi.
en mutlu anları ise diyelim altı harfli kelime bulunduğunda yüzlerindeki tebessüme eşlik eden "bakın şöyle de yedi harfli bir şey var" dedikleri andır.
ben bunu ordaki anlamsız mevcudiyetlerine bir isyan gibi alırdım.
enformasyon çağından uzakta, devlet kanallarının kucağında daha sonra hayatın birçok yerlerinde karşılaşacak oldugumuz kendi çözemediği bir sorunu yardım edip çözdüğünüzde teşekkür bile
etmeyip üstüne renk kaybeden insan türüyle benzeşiyorlar, onları temsil ediyorlar, kara şimşekle üstlerinden geçme arzularımıza neden oluyorlardı. o günler zaten tuhaf günlerdi.