ilk albümüyle
* saf old-school thrash yapan (ve mükemmel yapan), ondan sonra gelen iki tanesiyle
** thrash'i kendine göre mükemmel yorumlayıp kendine ait bir tarz yaratan, 4. albümüyle
* farklı arayışlar içinde olduğunu bariz bir biçimde gösteren, fakat deneyselliği thrash'le mükemmel kombine eden
metallica'nın, 1991'de çıkardığı albümdür.
geçmişe bakılırsa, bu şekilde yoluna devam eden bir gruptan,
and justice for all'un sonucu niteliğinde bir albüm çıkması gerekmekte. fakat durum hiç de öyle değil. daha kasedi takıp enter sandman'i dinlemeye başladığınızda girişteki arpejden birşeylerin kökten değiştiğini anlıyorsunuz. evet, bu albümle metallica bir amerikan grubu olduğunun farkına varmış ve piyasaya oynamaya başlamıştır. fakat piyasaya oynayan bir grup için fazlasıyla kaliteli bir albüm denebilir.
kesinlikle bir thrash albümü değil, hatta yakınından bile geçemiyor. peki o zaman tarz ne derseniz, kendine özgü bir tarz diyebilirim. tamamen metallica'ya özgü, ama yeni birşeyler. yine birşeyler deniyor metallica, birbirinden çok farklı stillerde şarkılar var. ancak genel olarak sindirmesi kolay, gitarların tonları keskin olmayan, yerine basların ve davulların (sesi açılmış manasında, yoksa eski ulrich'ten eser yok) fazlasıyla ön plana çıktığı bir albüm. gitarlarda efektler hat safhada. sololarda eski shred havasından eser yok; tamamen wah'larla bezenmiş, dinlenmesi hoş sololar mevcut. önceki albümden değişmeyen tek şey,
hetfield'ın sesi (bence bu iki albümde sesi zirvededir, sonrasındaki değişim ise akıllara durgunluk verir). şarkıların hepsi de önceki albümlerinin aksine birçok parça değil de tek parça izlenimi vermekte (bu ne kadar iyidir tartışılır). çoğu orta tempoda parçalar.
albümdeki favorilerim:
wherever i may roam (melodi bizden birşeyler sanki
*),
my friend of misery (basit ama metallica'nın en tatlı bas riflerinden biriyle açılıyor, şarkıya hak ettiği değerin yarısı bile verilmemiştir),
sad but true (giriş rifi sanki
to live is to die'da vardı, depresif hoş bir parça),
enter sandman (gaz, gaz, gaz),
the god that failed (başka depresif bir parça, bunun da giriş rifi sanki megadeth'in
dawn patrol'ü).
bir de
nothing else matters ve
the unforgiven vardır, bunlar da hoş şarkılardır, metallica'yı insan lakin "yeter artık" dedirtmişlerdir. onun için şu an bunlar favorilerimden mi söyleyemeyeceğim.
sonuç olarak, metallica'nın tarzıyla bir ve tek albümüdür black album. ne kendileri, ne de başkaları buna benzer birşey yapmamışlardır daha sonraları. metallica'yı para manyağı yapan albümdür ayrıca. onun için çöküşün başlangıcı diyebilirim. fakat böyle başlangıca kurban olam
*.