bolero

-ön tarafta açık kalan dar, kısa ceket
-sert ve ani hareketli bir ispanyol dansı

siyah ve 0.7 olanı çok güel olan bir kalem markası

(bkz: bo derek)

yakın tarihte çıkan, çikolatalı harika gofret. 10 tane yeseniz de doymazsınız.

muhteşem bir eserdir kendisi. sample'ı fi tarihinde yaptığım çocukluk bestelerimi, hayallerimi anımsattı. uzaklara daldırdı vs...

(bkz: 10)

4/4 lük ölçüde bir ritim çeşidi..

bu aralar digiturk'te sık sık karşılaşılan, anlamsız ve boş film nasıl yapılır konusuna örnek olarak çekilmiş 1984 yapımı, çeşitli ülkelerde çeşitli yaş sınırlarıyla gösterilmiş bir film. imdb'nin en kötü 100'ünde 39'uncudur. filmin tek amacı john derek'in "bakın benim taş karım var" (ki buna bir lafımız yok, hakkaten var) demekten aldığı haz, ego tatminidir. filmimizin konusu (!) cinsel deneyim yaşamak için yanıp tutuşan bir genç kızımızın ideal partneri arayışıdır ki bu kız önüne gelene "benimle yatmak ister misin? (kibarlaştırdım, yoksa aklımdan geçen cümle bu değildi.) bak hem bakireyim" demektedir. bi de bir şöför müdür kahya mıdır nedir yanında adam dolaşır durur da bu adama emanet edilmiştir (bu iş için kızını emanet eden zihniyetin..) bu adam da kıza resmen yardım etmektedir seçmesi için, ki adam dediğim saçı kırlaşmış yaşını başını almış bir amcamızdır. sonra kızımız aradığını bir şehte bulamayınca ispanya'ya gider, tam muradına erişir, fakat o da ne?! sevgilisi matador bir boğa tarafından yaralanmıştır (bilin bakalım neresinden? evet, bildiniz..) ve kızımız bir kez cinsel deneyim yaşamış olarak ortada kalır (daha fazla spoiler vermemek adına burada kesiyorum; benim düştüğüm hataya düşüp de izleyen olursa heyecanı kaçmasın..)

güzel bir özdemir asaf şiiri;

birisi biri için,
bilerek,bilmeyerek,
her biçimden bir anlam,
her anlamdan bir biçim
beklemiştir giderek,
bekledi,bekleyecek,
birisi biri için.
o belki de gelecek,
belki de gelmeyecek.
birisi biri için
gelecek,gelmeyecek,
sürecek için-için,
ama hiç gitmeyecek.
hep başlayıp yeniden
ve de hiç bitmeyecek.

düşük bel pantolonla birlikte moda olduğundan beri kızlarımızın çatallarını göstermeye ne kadar hevesli olduklarını bizlere kanıtlayan kısa ceketler.

ilkokul 4. sınıftayken almış olduğum, hala da kullandığım kalemin markasıdır.

1-banu alkanın, afrodit filminde, o meşhur yürüyüşünü yaparken arka fonda çalan, en ünlü disco çalışmalarından biri olan "i wish" söyleyen grup.

2-fancy'nin bir şarkısı:
let's not be the ones outside
looking at the world go by saw you standing all alone
wasted time has gone for good
play no more, its understood
come to the twilight zone, let me feel your secret hand
like a feather on the sand. only made of gold
you can make me feel a king
and surrender everything. a fire can't control

hold me in your arms again
strangers down a lonely lane
we can still survive, driftwood on the stream of life
hold me in your arms again
let me touch your velvet skin
no more lonely nights on the way of no return
play me the bolero

see your mystery in your eyes
and the emotion in your lies
i feel the magic in your touch
'cause the voiting is too much

kolsuz kadın ceketi

efes antik tiyatro'da dinlendiğinde bambaşka bir tadı olan,ravel'in bence müthiş eseri.tekrarlı bir melodisi vardır.hafif hafif başlar,her döngüde yeni enstrümanlar katılır.bu eser bana huzur verir,ruhumu dinlendirir.umutsuz,kötü bir zamanda dinlediğimde eserin sonunda canlandığımı ve melodiye eşlik ettiğimi farkederim.güzeldir,dinlenilmesi tavsiye olunur.

ravelin dünyaca ünlü kreşendosudur. her gün yatmadan bir kez dinlendiğinde güzel rüyalar görmenizi sağlayabilir. orjinali 14 dakikadır ve pink martini gibi gruplarca da yorumlanmıştır. şarkının akışı bana hep bir hayat öyküsü gibi gelir. flütle usulca başlar.. yormadan.. tıpkı bebeklik günleri gibi. saf ve kulağı okşayan bir melodi tekrarlanır durur. sonra trampet girer, zil girer, keman vs girer ve hayatın işte o heycan verici dönemleri başlar. üniversite çağı, iş hayatı derken şarkı öyle hızlanmaya başlarki bir anlığına pes etmek aklınızdan geçer gibi olursunuz. işte tam o sırada kesilir şarkı ve yaşlılığın üstünüze getirdiği bir yorgunlukla bir kenara atılmış gibi hissedersiniz. ama şarkı boyunca melodi hep aynıdır. aynı suratlar, aynı rutin, aynı dostlar, aynı dertler... işte ben bu şarkıyı dinlediğimde bu duygularla uyuyorum. belki de bende müzikten fazla anlam çıkaranlardanımdır