aha bu arkadaşı da tanımıyorum. bu kadar kavga gürültüye neden olduğuna göre çok mühim biri olmalı. gerçi allahın
dsiplisi allah olsa kaç yazar? dsip ne ki
dsiplinin etkisi ne olsun?
bu yetmez ama evet mevzuu çok sulandırılıyor. bir kişinin etkisine filan bakmadan verdiği oy üzerinden tek tek adam avlanacaksa işimiz hayli uzun olur.
misal bana göre ekmeleddine oy vermek en az
yetmez ama evet kadar zararlı bir şeydir. tek tek adam mı kovalayacağız?
bu elemanı geçiyorum. konumuz dumrul olsun. dumrul senelerdir her yerde oy kullanmama çağrısı yapıyor. velev ki şu veya bu seçimde de faşizmden tam seçimle kurtulacakmışız da oy kullanmayanlar yüzünden seçim kaybedilmiş olsun. bu durumda döner şuna bakarsın; bu dumrul denen lavuğun etkisi nedir? kaç kişi bunu dinliyor da oy kullanma davranışını buna göre düzenliyor?
ortada böyle bir etki yokken dönüp dönüp "o da şunu demişti" üzerinden kimseyi hedef alamazsın. ben her yerde açık açık söylüyorum; "kardeşim yasalar beni bağlamıyor." yasaların beni bağlamamasının bir sebebi var. bu yasalar üzerinden kurulmaya çalışılan düzeni tanımıyorum. meşru görmüyorum.
yasalar beni bağlamadığına göre suç - ceza ilişkisini toplumsal yaptırımlar üzerinden kurarım. lakin biz bu yaptırımları uygularken (ki misal twitterda laf sokmak da toplumsal yaptırımlar dizisine dahildir) boktan burjuva hukukunun dahi gerisine düşmemeliyizdir. bunun da gerisine düşeceksek kendimizi bir yerden atalım. boktan burjuva hukukunda bile "elverişlilik" gibi bir ölçüt vardır. misal ben anayasal düzeni yıkmak istiyorum ve eyleme de geçtim. ama yanıma anca bir tane yancı bulabilmişim. mevcut burjuva hukukuna göre bile beni anayasal düzeni yıkma teşebbüsüyle yargılayamazsın çünkü ateş olsam cürmüm kadar yer yakabilirim. elverişlilik dediğimiz ölçüt budur. anayasal düzeni yıkmak isterken suç oluşturan başka fiillerim varsa onları cezalandırırsın ama bana anayasal düzene karşı eylem gerekçesiyle soruşturma açamazsın. ne zaman ki benim eylemlerim çarpan etkisiyle anayasal düzene karşı bir tehdit oluşturmaya başlar, o zaman elverişlilik ölçütü karşılanmış olur.
burda bi kişi de çıksın da desin ki "gardeşim ben 2014te ekmeleddine oy verip diktatörü devirecektim ama sen boykot dediğin için sandığa gitmedim, ben sandığa gitmediğim için de diktatör devrilmedi." benim böyle bir etkim yoksa sen benimle sadece politik bir argüman ortaya koyarak hesaplaşabilirsin. "boykot" dedim diye üzerime yürürsen tokadı yersin yerine oturursun. hani ortalık yerde onu bunu linç etmeye çalışan güruhun bu şekilde eyleme geçme cesareti de yok. asıl sinir bozucu nokta da bu zaten. mıy mıy da mıy mıy aq. anca diş geçirebileceklerini düşündükleri kişilere sarıyorlar. gezi sonrası millet şöyle bir açıldı ama biz referandum dönemini de biliyoruz. tayyip hakkında, fethullah hakkında anca fısıltıyla konuşabilenler, dümdüz konuşanları dürtüyorlardı ortam çok gerilmesin diye...
bu elemanın twitterdaki takipçi sayısı 6800müş. hesabı 2009da açılmış. 2010da hadi 1000 kişi takip etsin. bu adamın referandumdaki etkisi nedir de dönüp adama verdiği oyun hesabını soracaksın? yoksa twitteda tek tek twit arayıp
ufuk urasa oy verenleri de kovalayalım.
mevzu dsip ise dsip leş ötesi bir teşkilattır.
dsipte örgütçü pozisyondaki adamı aşağılamak için
yetmez ama evete filan da gerek yok. oturursun ideolojik zemini üzerinden dilediğin kadar vurursun. ama kardeşim 2017de kızcağızın teki gitmiş buna laf sokmuş. zaten o paylaşımı yukarda görmesem topa girmeye de niyetli değildim. bunu görünce
ozan güven moduna giriyorum ister istemez. 2010da o ona oy vermiş, bu buna oy vermiş diye milletin peşinden koşacaksan döner sana da aynısını sorarlar.
politik çok bilmişlik yapan bir tipe ben de derim ki; "bizi erdoğandan davutoğlu, babacan, karamollaoğlu ve akşenerin olduğu masanın kurtaracağını sanıyorsan sen bir geri zekalısın kardeşim"
tıpkı 2014te ekmeleddinden umut bekleyenin, 2018de muharremden umut bekleyenin geri zekalı olduğunu söyleyebileceğimiz gibi. 2014te ben haklı çıktım mı? çıktım. bizi tayyipten kurtarması beklenen ekmeleddin 2017de milletvekili miydi? milletvekiliydi. diktatörün kek adam rejimine geçişi için mecliste oy kullandı mı? kullandı.
şimdi dönüp orda burda ekmeleddin goygoyu yapanların peşinden mi koşacağım? bulup bulup tek tek laf mı sokacağım? başka bir işim, başka bir gündemim mi yok?
birileri 2010da referandumda hayır demiş diye kırk yılda bir doğru bir tavır aldığı hissiyle sürekli aynı muhabbeti yapıyor. ki 2010daki hayır oyu da politik olarak doğru tavır değildir. herhangi bir referanduma katılmak ona meşruiyet alanı açmaktır. bir seçimde, bir referandumda senin "doğru" tarafı seçmen gibi bir şey yoktur. yüzde doksan katılımın olduğu bir seçimde bir kişi yüzde 50 + 1 oyla seçim kazansa hiçbir yerde o seçimin meşruiyeti tartışılmaz. o iktidarın her boku meşru kabul edilir. yüzde 50 boykotun olduğu bir seçimde ise aynı kişi yüzde 90la bile kazansa oradan kendisine bir meşruiyet üretemez. açın diktatörlüklerin tarihine bakın. yüzde 90la kazanılan seçimlerin hiçbiri kendisine sandık üzerinden meşruiyet üretememiştir. şimdi esadın meşruiyetini sandıktan aldığını söyleyebilecek kaç kişi var dünyada?
yine uzattım, yine özetleyeyim:
1- politik eleştiri politik argümanla yapılır. "sen onu dediydin zaaa" diye politik eleştiri yapılmaz. sadece güruh hezeyanı yaratılır.
2- "zaaaaa" diye yapılan "eleştiri" başka bir boku örtmeye yarar. yetmez ama evet örneğinde de çok sık şekilde bunu görüyoruz. bahçeli de perinçek de savcı sayan da mehmet ali çelebi de 2010da "hayır" vermişti. şu 13 yıllık süreçte en kritik anlarda akpnin arkasında kuyruğa girmeyen de kimse kalmadı. şimdi yenikapıcıların arkasında kuyruğa girenler de "yetmez ama evet" goygoyu yapamasın bizahmet. çünkü iki tavrın arasında zerre fark yok.