cast away

1 /
maia maia
"world is on time" derken, insanın başına gelen felaketle her şeyin değişmesini anlatan, tom hanks'in voleybol topuna"wilson" adını vererek arkadaş olduğu güzel filmdir.
jkfl jkfl
1 saat boyunca tek kelimenin edilmemesine rağmen sıkılmadan izlenen film. wilson fena reklam yapmıştır. fed ex te aşağı kalmamıştır reklam hususunda ama tom hanks herzamanki gibi döktürmüştür.
chocolattes chocolattes
izlerken kafamın içinde biyerde sürekli "ya ben olsaydım bu durumda n'apardım?" sorusuyla uğraşmama neden olan, birçok yerinde nefesimi kesen, chuck için inanılmaz bir şekilde üzülüp tom hanks'e karşı gönülden takdir ve tebrik hissi uyandırmış süper film..
yeşileriğim yeşileriğim
çoğu insanda olan yalnız kalma korkusunu bu filmde de gördüm chuck ın okyanusta wilsonı "kurtarmaya "çalışmasında. voleybol topu olduğunu bilsede yinede tek arkadası wilson o "özür dilediği"
şavrolet62 şavrolet62
tom hanksin 4 yıl boyunca adada kaldığı ve adada kaldığı süreç içerisinde doğanın binbir zorluğuyla cebelleştiği,adadan kurtulduğunda ise karısını evlenmiş olarak görüp keşke orda öleydim de bunları görmeyeyedim diyebileceği güzel filmlerinden.
nicholai hel nicholai hel
"adam tek başına bir film anasını satayım" dedirten film.

gerçekten izlenilesi ve çok beğenilesi bir film. ben izlemeden önce ada sahnelerinin bu kadar fazla olacağını düşünmemiştim. çat diye 4 yıl sonra yazıp chuck* kurtulacak ve film chuck ın hayata tekrar katılabilme, adapte olabilme çabasını anlatmaya çalışacak zannetmiştim. ama öyle olmadı bir-bir buçuk saatlik bir ada sahnesi vardı filmde ve bu yüzden sıkılacağımı düşünmüştüm. temelde klasik ve uzun ıssız ada sahneleriydi aslında ama işte olay tom hanks in yeteneğinde koptu. adam bir voleybol topu ile karşılıklı dehşet bir oyunculuk çıkarmış ortaya. gerçekten saygı ile önünde eğilesim geldi.

filmde tom hanks in yeteneği haricinde bir güzellikte senaryoda ki küçük ayrıntılardı. örneğin wilson - spalding olayı, araba anahtarlığında ki çakı, kurtulduktan sonra ki kutlamada olan yemekler falan filan diye gidiyor. eğer filmi izlerken bu ayrıntılara dikkat etmek için kasarsanız daha onlarca var bunlar gibi. hepsi böyle küçük şeyler. ben aklıma ilk gelenleri yazayım dedim.

film bittikten sonra kafama takılan bişey yok değildi tabii. chuck ın adaya düşmeden önce kelly* ye verdiği hediyeyi ( ki büyük ihtimalle yüzüktü ) filmin sonlarında bir daha göstermelerini umardım. hani "sen saati saklamışsın, bak bende hediyeyi sakladım hala açamadım" falan filan tarzı birşey beklerdim, ne kadar çok klasikte olsa. çünkü o araba muhabbeti biraz komik oldu sanki. "aa arabamı saklamışsın" olayı bana komik geldi. hani çekmiş garaja hergün temizliyor, hiç kullanmıyor, karşısına oturup chuck ı düşünüyor, harbiden saklıyor gibi bişey olsaydı bu kadar garipsemezdim ama hatun bildiğin kullanıyormuş arabayı, nasıl "saklama" muhabbeti sokulur ki oraya.

ya birde o kargoda ne vardı acaba çok merak ettim. filmin ada sahnelerindeyken bir uydu telefonu çıkacağını geçiriyodum kafamdan.
sycrone one sycrone one
adaya düşmeden önce bir kargo görevlisi olarak saniyelerin bile hesabını yapan bir adamın, adaya düştükten sonra o çok değerli saniyelerinin hesabını yapmasını anlatan hoş film. alttan alttan "adam gibi yaşayın lan hayatınızı, işi gücü siktir edip sevdiklerinizle ilgilenin" düşüncesini güzel yedirir.

helen hunt'ın o coşup bir ton film çektiği dönemden olduğunu da söyleyelim filmin.
havaılıkazrüzgarlıbirazyağmurluvebulutluolsun havaılıkazrüzgarlıbirazyağmurluvebulutluolsun
kesinlikle izlenmesi gereken bir tom hanks filmi. son derece basit ilerlemesine rağmen hem kendini ilgiyle izlettiren hem de yoğun hayatlarımıza dair birçok mesaj veren bir film. aşk iş yalnızlık sabır cesaret sabır gözükaralık sabır ve nihayetinde sabrın verdiği olgunluğu güzel anlatmış. zaten sonlara doğru salya sümük modumu da açtım. gündüz sürdüğüm rimelin akması sayesinde film bitince lambayı açtığımda gözlerim dört yıl ıssız adada kalan tom hanksın gözlerinden daha mor görünüyordu.

izeyin derim.
1 /