amerikan uzay programı çerçevesinde geliştirilen beş uzay mekiğinden biridir. bu program dahilindeki tüm mekikler şöyledir:
columbia
challenger
discovery
atlantis
endeavour
challenger birçok kere sefere çıkmış olmasına rağmen, genellikle challenger dendiğinde 51-l seferi, yani ocak 1986'da gerçekleştirilen, mekiğin düştüğü sefer kastedilir.
bu seferdeki yedi kişilik mürettebat şöyleydi:
franics r scobee
michael j smith
ronald e mcnair
ellison s onizuka
judith a resnik
gregory b jarvis
sharon christa mcauliffe
uzay mekiği challenger 51-l, nasanın sts programının 25. göreviydi. 28 ocak 1986da challenger sts 51-l kalkışından çok kısa bir süre sonra patlayarak mekiğin ve yedi mürettebatının yok oluşuyla sonuçlandı.
bu görevin en önemli yanı nasanın "öğretmenler uzayda" programına dahil olan ilk yolcu/gözlemci mürettebat sharon christa mcauliffe idi. christa mcauliffe, dünyanın çeşitli yerlerindeki okullara canlı bağlanarak eğitici yayınlar yapacaktı. christa mcauliffein uzayda bir öğretmen olarak çalışan ilk sivil olması ve ölümü, toplum ve toplumun nasa ve amerikan uzay programlarına karşı tutumu üzerinde oldukça büyük etki uyandırdı.
amerikan halkı ve politik sistemine tekrar kullanılabilir uzay taşıma sisteminin satılması işlemi 1960ların sonlarında başladı. bu düşünceye bağlı olarak uzay mekiği tanıtıldı.
trajediye yol açan faktörlerden ilki, mekiğin resmi bir başvuruyla oluşturulmamasıydı. bu yüzden böyle bir proje için verilen politik ve ekonomik destek yeterli değildi. politik destek kazanmak için, çabuk geri kazanım getiren bir proje olarak lanse edildi. ek destek ise uzay mekiği programını, orduya milli güvenliği arttırma yolu ve endüstriye yeni ticari fırsatlar açma aracı olarak sunularak sağlandı.
küresel anlamda ise, mekik esa ile ortak olarak ve milli ve sosyal ilişkilerin farklı ırk, milliyet ve cinsiyetlerden kişilerin mürettebata alınarak güçlendirilmesi ile lanse edildi.
bir kere işlevsellik kazandıktan sonra mekik çok sayıda kullanıcının isteklerine açık hale getirildi. artık mekik, nasanın vaatleri için yaşamak zorundaydı. politik, ticari, askeri, uluslar arası ve bilim çevresinin ihtiyaçlarını koordine etmek mekiğin idari takımı üzerinde muazzam baskı oluşturdu. bu baskılar şöyleydi:
ilk olarak, güvenilir, çabuk dönüp konuşlanabilen ve tekrar kullanılabilir bir uzay aracı sağlamak için yapılan politik baskı, etkin sistemlerin entegrasyonu ve gelişimi olanağını sınırlandırdı.
ikinci olarak, bu kadar birbirinden farklı çevresel değişken grubuyla ilişkili tüm faktörleri göz önünde bulunduran bir idari destek sistemi oluşturmak olanaksızdı.
üçüncü olarak, reagan* yönetimi mekiğin gelişim aşaması tamamlanmadan harekete geçirilmesi için baskı yapınca, daha fazla belirsizlik oluştu ve nasa çalışanlarının ahlaki değerleri sarsılmak zorunda kaldı.
bunlar yüzünden challengerın fırlatılışından önce nasada gergin bir hava hakimdi.
challengerın atışından hemen önce, giderek artan istekler nasanın üzerine geldikçe felaket olasılığı artıyordu. nasa memurları arasında büyük bir güvensizlik hissi dalga dalga yayılıyordu. sts 51-lnin atışından hemen önce nasa iç çatışmalarla dolu bir organizasyon haline gelmişti.
inanılmaz gibi görünmekle birlikte, nasanın challenger atışından önce mekik operasyonları için oluşturulmuş resmi hiçbir karar destek sistemi programı yoktu. nasa gelişimini tamamlamadan harekete geçirilmiş bir uzay aracıyla askeri, endüstriyel ve uluslar arası araştırma organizasyonlarına hizmet etmeye çalışırken yarı-kontrolsüz bir karar verme fazında çalışıyordu.
nasa ilk karar destek sistemiyle aynı kararı kullandı. fakat işlev sınırı oldukça politikti ve politik güç uygulayabilecek herhangi bir kurumun manipülasyonuna açıktı. reagan yönetimi, mekiği işlevsel ilan ederek nasa çalışanlarının yönetme motivasyonunu yok ederek karar verme mekanizmasının politik kaynaklardan alınan direktiflerle olacağı izlenimi uyandırdı.işlevsellik ilanı nasa ve mekik operasyonlarının yönetimi için kritik dönüm noktasıydı. rahatlık nasa çalışanları arasında yayılmaya başlamıştı. sts 51-lnin atışından hemen önceki atmosfer böyleydi.
challengerın teknik yapısına bakıldığında ise, uzay mekiğinin üç ana kısımdan oluştuğu görülür.bunlar;
orbiter
external tank (et) (dış tank)
solid rocket boosters(srb) ( katı itici roketler)
idi.
bunlardan orbiter, et ve srblere monte edilmiş, mürettebatın bulunduğu kısımdı.orbiterin yörüngeye ulaşması için gerekli olan itme kuvveti, monte edilen iki adet srbden sağlanıyordu.
external tank ise, alt iki üç bölmesinde sıvı hidrojen, üst üç bölmesinde ise sıvı oksijen bulunan, sıvı yakıt tankıydı. tam ortada ise soğutulmuş hava bölmesi vardı. orbiterin alt kısmında bulunan üç ana motorun çalışması için gerekli olan yakıt, etden sağlanıyordu. yakıt atıştan saatler önce tanka doldulurulurdu. bu üç ana motor, srblerle birlikte mekiğe itme kuvveti sağlardı. kalkıştan sonraki yaklaşık dokuz dakika boyunca çalışan bu motorlar, büyük miktarda sıvı yakıta ihtiyaç duyarlardı. etdeki bütün yakıt bitince (yaklaşık 111,355 mde), srbler gibi mekikten ayrılır ve yanarak okyanusa düşerdi.
itici roketler ise, etın iki yanına monte edilmişlerdi. metal kaplamayla kaplanmış, katı yakıt içeren roket motorlarıydı. mekiğin yörüngeye girmesi için gerekli olan itmeyi sağlayıp, daha sonra küçük patlayıcılarla mekikten ayrılırlardı. paraşütlerle okyanuslara düşen srbler, yeniden kullanılmak üzere römorkörlerle alınırdı. sıvı yakıt roket motorlarına göre daha basit ve daha ucuz olmalarına karşın, srbler tüm yakıtlarını tüketene kadar kapatılamaz ya da durdurulamazlar.
bu üç temel bölümden başka uzay mekiğinin bir diğer önemli parçası ise o-ringler di. bunlar kısaca srblerle ve etyi birbirlerine bağlayan kauçuk contalardır. o-ringler, roket motorlarında gerçekleşen yanmadan dolayı ortaya çıkan ısının etkisiyle genleşerek, birleşim yerlerlerindeki (`joint) boşlukları doldurarak sıcak ekzoz* gaz çıkışını engellerler.
challenger 51-l nin teknik özellikleri, diğer mekiklerle aynı olmakla birlike, onu farklı kılan başka şeyler vardı:
roketin ateşleyicisinin üretici firması morton thiokol da çalışan 14 mühendis mekiğin o gün fırlatılışına, fikir birliği içinde, şiddetle karşı gelmişlerdi. ateşleme sahasının sıcaklığının denenen güvenli sıcaklık seviyelerinin çok altında olduğu konusunda uyarılarını yapmışlardı. atıştan önceki gece nasa ve thıokoldan 34 mühendis ve bir yönetici,telekonferans haberleşmesine giriştiler. roket ateşleyicilerin tasarımında çalışan thıokol mühendislerinden roger boisjoly ve a. thompson, soğuk havanın o-ringlerin performansını nasıl etkileyip, sızdırmazlıklarını bozduklarını bir saate varan bir konuşma ile üst makamlara anlatmışlardır. ancak ellerinde yeterli veri olmaması sebebiyle bunu ispatlayamamışlardır. uçuşun uygun hava sıcaklığının olacağı başka bir güne ertelenmesini önermişlerdir. bu görüşmeden sonra bazı yöneticiler, mühendislerin görüşüne ters düşecek şekilde hareket edilmemesi düşüncesindeydiler. beklenen hava sıcaklıklarında daha önce hiçbir tecrübeleri olmadığını ileri sürdüler. fakat thiokol genel müdür muavini şöyle bir zorlamada bulundu: beyler mühendislik şapkalarınızı çıkarın ve onun yerine yöneticilik şapkalarınızı giyiniz. en sonunda bütün yöneticiler, mühendis ve teknisyenlerden hiçbirinin atılış kararını desteklememesine rağmen o- ringlerinin dizaynında yeterli miktarda emniyet payı olabileceğinde anlaşmaya vardılar
atışın olacağı sabah ise hava sıcaklığı o zamana kadar hiçbir uçuşun gerçekleştirilmediği kadar düşüktü üretici firma morton thiokolun elinde düşük sıcaklıklarda roket motorlarının (boosters) çalışabileceğine dair yeterli data yoktu.her ne kadar thiokol mühendisleri hava koşulları konusundaki tereddütlerinden dolayı atışın ertelenmesini tavsiye ettilerse de, boosterların sorun yaratmayacağını düşünenleri de vardı.
atıştan bir gece önceki soğuk hava dalgasından dolayı, fırlatma platformunda kalın bir buz tabakası oluşmuştu. rüzgarın kuzeydoğu yönünde olması, sağ srbdeki aşırı soğutulmuş havanın aşağı bölmelere düşmesine sebep olup, burada basınç yaratarak bağlantıları direk etkiledi.
genel prosedüre göre, alan kameralarıyla etde oluşan buz tabakasının kalınlığı atıştan önce ölçülmeliydi. ıce team kameraları tarafından sıcaklığın o-ringlerin dizaynına uymayacak kadar soğuk olduğu tespit edilmişti. ancak rüzgarın farklı yönlerde estiği öne sürülerek, bu sıcaklığın o-ringleri etkilemeyeceği söylendi.
buradaki çelişki ise, ıce teamin yetkileri dışında bir açıklamada bulunmasıydı. çünkü bu takımın asıl görevi buz kalınlığını ölçerek nasaya ya da thiokola bildirmekti. zaten eğer bu bilgiler iletilseydi, uçuş büyük bir ihtimalle iptal olacaktı.
bütün bu hatalara bakıldığında, asıl beklenen challengerdan önce ateşleme sırasında meydana gelen momentumdan dolayı srblerde arıza olmasıydı. beklenenin aksine, aşırı soğumuş duruma gelen o-ringlerden sağ altta bulunanlar hariç diğerleri görevlerini yaptılar.
28 ocak 1986 salı günü saat 8.30'da challenger ekibi koltuklarına kayışları ile sıkıca bağlanmış bulunuyorlardı. saat 11.00 de uçuş başlatıldı. ancak ateşlemeden 0,7 sn sonra, sağ srb bağlantısında görülen siyah duman buradaki o-ringlerin bağlantı noktalarını yeterince kapatamadığını ve sıcak ekzoz gazlarının dışarı çıktığını gösteriyordu. buna rağmen,bir süre sonra bu dumanların kaybolduğu görüldü. buna sebep olabilecek 2 faktör vardı:
1. sıcak eksoz gazlarından dolayı ısınan o-ringler, boşlukları iyice doldurdular.
2. katı yakıtta bulunan alüminyum oksidin ısıyla etkileşimi sonucu erimesiyle ortaya çıkan alüminyum parçacıkları bu boşlukları doldurdular.
işte şans eseri oluşan bu bağlantı sayesinde, 55 sn boyunca uçuş sorunsuz devam etti. 56.snde challenger büyük bir rüzgar gerilimine maruz kaldı. bu denli büyük bir gerilimin olabileceği beklenmiyordu ve hesaba katılmamıştı.bu gerilim, o-ring bağlantı yerlerini zorlayıp bükmeye başladı ve alüminyum ile geçici olarak doldurulan bağlantı boşluğu yine ortaya çıktı ve bir ateş çıktığı gözlendi. daha sonra alev büyümeye başladı. alev eğer başka bir doğrultuda çıksaydı srblerin ayrılma işlemine kadar mekik uçmaya devam edecekti; ancak alev etye doğru büyüyordu.
66.snde sıvı hidrojen bölmesinde sızıntı başladı ve hidrojenin aniden gaz faza geçmesi, alevi daha da besledi ve bir gaz bulutu gözlendi. 72.sn de sağ bağlantının tamamen yok olmasıyla sağ booster serbest kaldı ve rotasyona başladı. daha sonra hidrojen tankı,içindeki tüm hidrojeni salıvererek koptu ve hemen aynı anda boşlukta dönmekte olan booster, oksijen tankının dibine çarptı ve burunda beyaz bir gaz bulutu gözlendi.bu sırada challenger 14,035 mde ve 2,040 km/h hızla ilerliyordu. sağ srbnin rotasyonundan dolayı, mekik yön değiştirmeye başladı ve bu da aracın dayanamayacağı bir gerilime neden oldu. ve 73. sn de challenger parçalara ayrıldı.
patlamanın ardından reaksiyon kontrol sisteminde(rcs) bulunan nitrojen tetroksiğin açığa çıkmasıyla gaz bulutunun kırmızı-kahverengi renk aldığı gözlendi. orbiter parçaları ses hızının üzerinde(`supersonic) savruldu. soldaki srb ise küçük patlayıcılar devreye girinceye kadar ateşlemeye devam etti.
mürettebatın bulunduğu kabin(crew cabin) momentum etkisiyle bir süre havada kaldıktan sonra serbest düşmeye başladı. bu sırada mürettebatın ne durumda olduğu hakkında kesin bilgi olmasa da, ilk patlamada ölmedikleri düşünülüyor. ancak kabinin araçtan ayrılmasından sonra gücün kesilmesi, basıncın düşmesi ve oksijenin azalması nedeniyle mürettebatın bilinçlerini kaybetmiş oldukları tahmin ediliyor. küçük bir ihtimal olarak da birkaç kişinin oksijen destek sisteminden de faydalanarak yaşamayı başarabildiği düşünülüyor. fakat kabinin okyanusa 320 km/h hızla düştüğü düşünülürse, bu büyük basınçtan dolayı kabinin paramparça olduğu ve (baygın ya da değil) mürettebatın trajik bir şekilde öldüğü de acı bir gerçek.
challenger kazasından kısa bir süre sonra başkan reagan meydana gelen patlamayla ilgili araştırma yapmak için kazayla ilgisi olmayan kişilerden oluşan bir komisyon kurulmasını istedi. komisyonun amacı;
kaza sırasındaki koşulları incelemek
kazanın sebeplerini araştırmak
bu kazadan öğrenilenlerle gelecek uçuşlara yardımcı olacak öneriler geliştirmekti.
bu komisyona daha sonraları rogers komisyonu denilmiştir.
rogers komisyonunun yaptığı araştırmalara göre; nasa nın hedefi 1986 yılında 15 mekik atışı ve 1990 yılına kadar her yıl 24 mekik atışı gerçekleştirmekti. bu çok yüksek hedefin oluşturduğu baskı, yöneticilerin gerçekleşmesi kesin olan riskleri göz ardı etmelerine sebep olmuştur.
nasanın bütçesi kongre tarafından kararlaştırılıyordu ve kongre mekiğin uzaya fırlatılışının birçok defa ertelenmesinden ve verilen sözlerin tutulmayışından hiç memnun değildi.
avrupa uzay ajansının bu mekiğin işlevini görecek, benzer ve daha ucuz bir model üzerinde çalıştığı biliniyordu.
nasa bu mekiğin zamanında uzaya gitmesi konusunda baskı altındaydı; çünkü bir sonraki mekik halley kuyruklu yıldızını izleyecek bir ekipmanı ruslarınkinden önce uzaya götürecekti.
beyaz saray nasaya baskı uyguluyordu. başkan d. reagan gelecek seçimden önce bu uzay mekiğinin uçuşundan ve bir ilkten (bir ilkokul öğretmeninin (christa mcauliffein) uzaya gidişinden) kongrede bahsetmek istiyordu.
mühendisler, challenger konusundaki endişelerini, sadece kendi yöneticilerine bildirdiler. işlerini kaybetme korkusu sebebiyle, durumu öğrenmesi gereken diğer insanlara bilgi veremiyorlardı.
thiokol yöneticileri ürettikleri srb lerin ciddi bir probleme sebep olmalarının sosyal konumlarını zedeleyeceğinden korkuyorlardı. bu yüzden durumu kabul etmek istemiyorlardı.
yöneticiler teknik bilgileri yetersiz olduğundan durumun ciddiyetinin farkına varamıyorlardı.
nasada çok pahalı olduğundan kantitatif veri analizi yapabilecek bir sistem bulunmuyordu.
sonunda, rogers komisyonu challenger felaketine neden olanın iletişim problemleri olduğuna karar verdi.
her ne kadar mühendisler görevlerini yapıp uyarıda bulundularsa da karar mercileri bu uyarıları dikkate almadı.
roger boisjoly daha sonra tasarımlarla ilgili verileri ve bir gün önceki görüşme belgelerini soruşturmacılara verdi. firmasında bu davranışı nedeniyle dışlandı ve uzun süreli hastalık iznine ayrılmaya mecbur edildi. 1988de boisjolye aaas ödülü(scientific freedom and responsibility award) , uçuştaki tehlikeyi doğru bir şekilde üst makamlara ilettiği ve kararında ısrarlı olduğu için verildi.
columbia
challenger
discovery
atlantis
endeavour
challenger birçok kere sefere çıkmış olmasına rağmen, genellikle challenger dendiğinde 51-l seferi, yani ocak 1986'da gerçekleştirilen, mekiğin düştüğü sefer kastedilir.
bu seferdeki yedi kişilik mürettebat şöyleydi:
franics r scobee
michael j smith
ronald e mcnair
ellison s onizuka
judith a resnik
gregory b jarvis
sharon christa mcauliffe
uzay mekiği challenger 51-l, nasanın sts programının 25. göreviydi. 28 ocak 1986da challenger sts 51-l kalkışından çok kısa bir süre sonra patlayarak mekiğin ve yedi mürettebatının yok oluşuyla sonuçlandı.
bu görevin en önemli yanı nasanın "öğretmenler uzayda" programına dahil olan ilk yolcu/gözlemci mürettebat sharon christa mcauliffe idi. christa mcauliffe, dünyanın çeşitli yerlerindeki okullara canlı bağlanarak eğitici yayınlar yapacaktı. christa mcauliffein uzayda bir öğretmen olarak çalışan ilk sivil olması ve ölümü, toplum ve toplumun nasa ve amerikan uzay programlarına karşı tutumu üzerinde oldukça büyük etki uyandırdı.
amerikan halkı ve politik sistemine tekrar kullanılabilir uzay taşıma sisteminin satılması işlemi 1960ların sonlarında başladı. bu düşünceye bağlı olarak uzay mekiği tanıtıldı.
trajediye yol açan faktörlerden ilki, mekiğin resmi bir başvuruyla oluşturulmamasıydı. bu yüzden böyle bir proje için verilen politik ve ekonomik destek yeterli değildi. politik destek kazanmak için, çabuk geri kazanım getiren bir proje olarak lanse edildi. ek destek ise uzay mekiği programını, orduya milli güvenliği arttırma yolu ve endüstriye yeni ticari fırsatlar açma aracı olarak sunularak sağlandı.
küresel anlamda ise, mekik esa ile ortak olarak ve milli ve sosyal ilişkilerin farklı ırk, milliyet ve cinsiyetlerden kişilerin mürettebata alınarak güçlendirilmesi ile lanse edildi.
bir kere işlevsellik kazandıktan sonra mekik çok sayıda kullanıcının isteklerine açık hale getirildi. artık mekik, nasanın vaatleri için yaşamak zorundaydı. politik, ticari, askeri, uluslar arası ve bilim çevresinin ihtiyaçlarını koordine etmek mekiğin idari takımı üzerinde muazzam baskı oluşturdu. bu baskılar şöyleydi:
ilk olarak, güvenilir, çabuk dönüp konuşlanabilen ve tekrar kullanılabilir bir uzay aracı sağlamak için yapılan politik baskı, etkin sistemlerin entegrasyonu ve gelişimi olanağını sınırlandırdı.
ikinci olarak, bu kadar birbirinden farklı çevresel değişken grubuyla ilişkili tüm faktörleri göz önünde bulunduran bir idari destek sistemi oluşturmak olanaksızdı.
üçüncü olarak, reagan* yönetimi mekiğin gelişim aşaması tamamlanmadan harekete geçirilmesi için baskı yapınca, daha fazla belirsizlik oluştu ve nasa çalışanlarının ahlaki değerleri sarsılmak zorunda kaldı.
bunlar yüzünden challengerın fırlatılışından önce nasada gergin bir hava hakimdi.
challengerın atışından hemen önce, giderek artan istekler nasanın üzerine geldikçe felaket olasılığı artıyordu. nasa memurları arasında büyük bir güvensizlik hissi dalga dalga yayılıyordu. sts 51-lnin atışından hemen önce nasa iç çatışmalarla dolu bir organizasyon haline gelmişti.
inanılmaz gibi görünmekle birlikte, nasanın challenger atışından önce mekik operasyonları için oluşturulmuş resmi hiçbir karar destek sistemi programı yoktu. nasa gelişimini tamamlamadan harekete geçirilmiş bir uzay aracıyla askeri, endüstriyel ve uluslar arası araştırma organizasyonlarına hizmet etmeye çalışırken yarı-kontrolsüz bir karar verme fazında çalışıyordu.
nasa ilk karar destek sistemiyle aynı kararı kullandı. fakat işlev sınırı oldukça politikti ve politik güç uygulayabilecek herhangi bir kurumun manipülasyonuna açıktı. reagan yönetimi, mekiği işlevsel ilan ederek nasa çalışanlarının yönetme motivasyonunu yok ederek karar verme mekanizmasının politik kaynaklardan alınan direktiflerle olacağı izlenimi uyandırdı.işlevsellik ilanı nasa ve mekik operasyonlarının yönetimi için kritik dönüm noktasıydı. rahatlık nasa çalışanları arasında yayılmaya başlamıştı. sts 51-lnin atışından hemen önceki atmosfer böyleydi.
challengerın teknik yapısına bakıldığında ise, uzay mekiğinin üç ana kısımdan oluştuğu görülür.bunlar;
orbiter
external tank (et) (dış tank)
solid rocket boosters(srb) ( katı itici roketler)
idi.
bunlardan orbiter, et ve srblere monte edilmiş, mürettebatın bulunduğu kısımdı.orbiterin yörüngeye ulaşması için gerekli olan itme kuvveti, monte edilen iki adet srbden sağlanıyordu.
external tank ise, alt iki üç bölmesinde sıvı hidrojen, üst üç bölmesinde ise sıvı oksijen bulunan, sıvı yakıt tankıydı. tam ortada ise soğutulmuş hava bölmesi vardı. orbiterin alt kısmında bulunan üç ana motorun çalışması için gerekli olan yakıt, etden sağlanıyordu. yakıt atıştan saatler önce tanka doldulurulurdu. bu üç ana motor, srblerle birlikte mekiğe itme kuvveti sağlardı. kalkıştan sonraki yaklaşık dokuz dakika boyunca çalışan bu motorlar, büyük miktarda sıvı yakıta ihtiyaç duyarlardı. etdeki bütün yakıt bitince (yaklaşık 111,355 mde), srbler gibi mekikten ayrılır ve yanarak okyanusa düşerdi.
itici roketler ise, etın iki yanına monte edilmişlerdi. metal kaplamayla kaplanmış, katı yakıt içeren roket motorlarıydı. mekiğin yörüngeye girmesi için gerekli olan itmeyi sağlayıp, daha sonra küçük patlayıcılarla mekikten ayrılırlardı. paraşütlerle okyanuslara düşen srbler, yeniden kullanılmak üzere römorkörlerle alınırdı. sıvı yakıt roket motorlarına göre daha basit ve daha ucuz olmalarına karşın, srbler tüm yakıtlarını tüketene kadar kapatılamaz ya da durdurulamazlar.
bu üç temel bölümden başka uzay mekiğinin bir diğer önemli parçası ise o-ringler di. bunlar kısaca srblerle ve etyi birbirlerine bağlayan kauçuk contalardır. o-ringler, roket motorlarında gerçekleşen yanmadan dolayı ortaya çıkan ısının etkisiyle genleşerek, birleşim yerlerlerindeki (`joint) boşlukları doldurarak sıcak ekzoz* gaz çıkışını engellerler.
challenger 51-l nin teknik özellikleri, diğer mekiklerle aynı olmakla birlike, onu farklı kılan başka şeyler vardı:
roketin ateşleyicisinin üretici firması morton thiokol da çalışan 14 mühendis mekiğin o gün fırlatılışına, fikir birliği içinde, şiddetle karşı gelmişlerdi. ateşleme sahasının sıcaklığının denenen güvenli sıcaklık seviyelerinin çok altında olduğu konusunda uyarılarını yapmışlardı. atıştan önceki gece nasa ve thıokoldan 34 mühendis ve bir yönetici,telekonferans haberleşmesine giriştiler. roket ateşleyicilerin tasarımında çalışan thıokol mühendislerinden roger boisjoly ve a. thompson, soğuk havanın o-ringlerin performansını nasıl etkileyip, sızdırmazlıklarını bozduklarını bir saate varan bir konuşma ile üst makamlara anlatmışlardır. ancak ellerinde yeterli veri olmaması sebebiyle bunu ispatlayamamışlardır. uçuşun uygun hava sıcaklığının olacağı başka bir güne ertelenmesini önermişlerdir. bu görüşmeden sonra bazı yöneticiler, mühendislerin görüşüne ters düşecek şekilde hareket edilmemesi düşüncesindeydiler. beklenen hava sıcaklıklarında daha önce hiçbir tecrübeleri olmadığını ileri sürdüler. fakat thiokol genel müdür muavini şöyle bir zorlamada bulundu: beyler mühendislik şapkalarınızı çıkarın ve onun yerine yöneticilik şapkalarınızı giyiniz. en sonunda bütün yöneticiler, mühendis ve teknisyenlerden hiçbirinin atılış kararını desteklememesine rağmen o- ringlerinin dizaynında yeterli miktarda emniyet payı olabileceğinde anlaşmaya vardılar
atışın olacağı sabah ise hava sıcaklığı o zamana kadar hiçbir uçuşun gerçekleştirilmediği kadar düşüktü üretici firma morton thiokolun elinde düşük sıcaklıklarda roket motorlarının (boosters) çalışabileceğine dair yeterli data yoktu.her ne kadar thiokol mühendisleri hava koşulları konusundaki tereddütlerinden dolayı atışın ertelenmesini tavsiye ettilerse de, boosterların sorun yaratmayacağını düşünenleri de vardı.
atıştan bir gece önceki soğuk hava dalgasından dolayı, fırlatma platformunda kalın bir buz tabakası oluşmuştu. rüzgarın kuzeydoğu yönünde olması, sağ srbdeki aşırı soğutulmuş havanın aşağı bölmelere düşmesine sebep olup, burada basınç yaratarak bağlantıları direk etkiledi.
genel prosedüre göre, alan kameralarıyla etde oluşan buz tabakasının kalınlığı atıştan önce ölçülmeliydi. ıce team kameraları tarafından sıcaklığın o-ringlerin dizaynına uymayacak kadar soğuk olduğu tespit edilmişti. ancak rüzgarın farklı yönlerde estiği öne sürülerek, bu sıcaklığın o-ringleri etkilemeyeceği söylendi.
buradaki çelişki ise, ıce teamin yetkileri dışında bir açıklamada bulunmasıydı. çünkü bu takımın asıl görevi buz kalınlığını ölçerek nasaya ya da thiokola bildirmekti. zaten eğer bu bilgiler iletilseydi, uçuş büyük bir ihtimalle iptal olacaktı.
bütün bu hatalara bakıldığında, asıl beklenen challengerdan önce ateşleme sırasında meydana gelen momentumdan dolayı srblerde arıza olmasıydı. beklenenin aksine, aşırı soğumuş duruma gelen o-ringlerden sağ altta bulunanlar hariç diğerleri görevlerini yaptılar.
28 ocak 1986 salı günü saat 8.30'da challenger ekibi koltuklarına kayışları ile sıkıca bağlanmış bulunuyorlardı. saat 11.00 de uçuş başlatıldı. ancak ateşlemeden 0,7 sn sonra, sağ srb bağlantısında görülen siyah duman buradaki o-ringlerin bağlantı noktalarını yeterince kapatamadığını ve sıcak ekzoz gazlarının dışarı çıktığını gösteriyordu. buna rağmen,bir süre sonra bu dumanların kaybolduğu görüldü. buna sebep olabilecek 2 faktör vardı:
1. sıcak eksoz gazlarından dolayı ısınan o-ringler, boşlukları iyice doldurdular.
2. katı yakıtta bulunan alüminyum oksidin ısıyla etkileşimi sonucu erimesiyle ortaya çıkan alüminyum parçacıkları bu boşlukları doldurdular.
işte şans eseri oluşan bu bağlantı sayesinde, 55 sn boyunca uçuş sorunsuz devam etti. 56.snde challenger büyük bir rüzgar gerilimine maruz kaldı. bu denli büyük bir gerilimin olabileceği beklenmiyordu ve hesaba katılmamıştı.bu gerilim, o-ring bağlantı yerlerini zorlayıp bükmeye başladı ve alüminyum ile geçici olarak doldurulan bağlantı boşluğu yine ortaya çıktı ve bir ateş çıktığı gözlendi. daha sonra alev büyümeye başladı. alev eğer başka bir doğrultuda çıksaydı srblerin ayrılma işlemine kadar mekik uçmaya devam edecekti; ancak alev etye doğru büyüyordu.
66.snde sıvı hidrojen bölmesinde sızıntı başladı ve hidrojenin aniden gaz faza geçmesi, alevi daha da besledi ve bir gaz bulutu gözlendi. 72.sn de sağ bağlantının tamamen yok olmasıyla sağ booster serbest kaldı ve rotasyona başladı. daha sonra hidrojen tankı,içindeki tüm hidrojeni salıvererek koptu ve hemen aynı anda boşlukta dönmekte olan booster, oksijen tankının dibine çarptı ve burunda beyaz bir gaz bulutu gözlendi.bu sırada challenger 14,035 mde ve 2,040 km/h hızla ilerliyordu. sağ srbnin rotasyonundan dolayı, mekik yön değiştirmeye başladı ve bu da aracın dayanamayacağı bir gerilime neden oldu. ve 73. sn de challenger parçalara ayrıldı.
patlamanın ardından reaksiyon kontrol sisteminde(rcs) bulunan nitrojen tetroksiğin açığa çıkmasıyla gaz bulutunun kırmızı-kahverengi renk aldığı gözlendi. orbiter parçaları ses hızının üzerinde(`supersonic) savruldu. soldaki srb ise küçük patlayıcılar devreye girinceye kadar ateşlemeye devam etti.
mürettebatın bulunduğu kabin(crew cabin) momentum etkisiyle bir süre havada kaldıktan sonra serbest düşmeye başladı. bu sırada mürettebatın ne durumda olduğu hakkında kesin bilgi olmasa da, ilk patlamada ölmedikleri düşünülüyor. ancak kabinin araçtan ayrılmasından sonra gücün kesilmesi, basıncın düşmesi ve oksijenin azalması nedeniyle mürettebatın bilinçlerini kaybetmiş oldukları tahmin ediliyor. küçük bir ihtimal olarak da birkaç kişinin oksijen destek sisteminden de faydalanarak yaşamayı başarabildiği düşünülüyor. fakat kabinin okyanusa 320 km/h hızla düştüğü düşünülürse, bu büyük basınçtan dolayı kabinin paramparça olduğu ve (baygın ya da değil) mürettebatın trajik bir şekilde öldüğü de acı bir gerçek.
challenger kazasından kısa bir süre sonra başkan reagan meydana gelen patlamayla ilgili araştırma yapmak için kazayla ilgisi olmayan kişilerden oluşan bir komisyon kurulmasını istedi. komisyonun amacı;
kaza sırasındaki koşulları incelemek
kazanın sebeplerini araştırmak
bu kazadan öğrenilenlerle gelecek uçuşlara yardımcı olacak öneriler geliştirmekti.
bu komisyona daha sonraları rogers komisyonu denilmiştir.
rogers komisyonunun yaptığı araştırmalara göre; nasa nın hedefi 1986 yılında 15 mekik atışı ve 1990 yılına kadar her yıl 24 mekik atışı gerçekleştirmekti. bu çok yüksek hedefin oluşturduğu baskı, yöneticilerin gerçekleşmesi kesin olan riskleri göz ardı etmelerine sebep olmuştur.
nasanın bütçesi kongre tarafından kararlaştırılıyordu ve kongre mekiğin uzaya fırlatılışının birçok defa ertelenmesinden ve verilen sözlerin tutulmayışından hiç memnun değildi.
avrupa uzay ajansının bu mekiğin işlevini görecek, benzer ve daha ucuz bir model üzerinde çalıştığı biliniyordu.
nasa bu mekiğin zamanında uzaya gitmesi konusunda baskı altındaydı; çünkü bir sonraki mekik halley kuyruklu yıldızını izleyecek bir ekipmanı ruslarınkinden önce uzaya götürecekti.
beyaz saray nasaya baskı uyguluyordu. başkan d. reagan gelecek seçimden önce bu uzay mekiğinin uçuşundan ve bir ilkten (bir ilkokul öğretmeninin (christa mcauliffein) uzaya gidişinden) kongrede bahsetmek istiyordu.
mühendisler, challenger konusundaki endişelerini, sadece kendi yöneticilerine bildirdiler. işlerini kaybetme korkusu sebebiyle, durumu öğrenmesi gereken diğer insanlara bilgi veremiyorlardı.
thiokol yöneticileri ürettikleri srb lerin ciddi bir probleme sebep olmalarının sosyal konumlarını zedeleyeceğinden korkuyorlardı. bu yüzden durumu kabul etmek istemiyorlardı.
yöneticiler teknik bilgileri yetersiz olduğundan durumun ciddiyetinin farkına varamıyorlardı.
nasada çok pahalı olduğundan kantitatif veri analizi yapabilecek bir sistem bulunmuyordu.
sonunda, rogers komisyonu challenger felaketine neden olanın iletişim problemleri olduğuna karar verdi.
her ne kadar mühendisler görevlerini yapıp uyarıda bulundularsa da karar mercileri bu uyarıları dikkate almadı.
roger boisjoly daha sonra tasarımlarla ilgili verileri ve bir gün önceki görüşme belgelerini soruşturmacılara verdi. firmasında bu davranışı nedeniyle dışlandı ve uzun süreli hastalık iznine ayrılmaya mecbur edildi. 1988de boisjolye aaas ödülü(scientific freedom and responsibility award) , uçuştaki tehlikeyi doğru bir şekilde üst makamlara ilettiği ve kararında ısrarlı olduğu için verildi.