filmi uzun uzadıya anlatmayacağım, şu sahnede bu oldu bu sahnede bu oldu diye, zati, pek muhterem sizler bu filmi milyon kez seyretmiş, milyon kez daha verseler milyon kez seyredeceksiniz. ama ;
ama ;
kemal sunal' ın
ayşen gruda' ya öyle bir bakışı var ki sokak kapısının girişinde ;
''sen hiç, hem saf saf bakıp, hem o saflığın içinde aşkı, salaklığı, şaşkınlığı, azıcık kurnazlığı,'' dünyanın en güzel insanısın sen be'' kelimesini kurmayı, tüm bunların yanında bir de izleyenleri güldürmeyi başarabilir misin ?''
he? hı ? ho ?
işte o sokak kapısının girişindeki bakışı dünyanın hiçbir filminde, hatta şu yaşıma kadar geldiğim ve gördüğüm hiçbir yüzde göremedim ben.
sırf o bakış için bile izlenir bu film, dönüp dönüp bi daha izliyorum , ağlatacak neredeyse, bambaşka bir şeymiş.
ilgili bakış için meraklısına not belki ilgilenen olur ;
bahsettiğim bakış, aysen gruda' nın kemal sunal' ın kafasına bir kova suyu düşürdükten sonra sokak kapısına inerek
- vallahi isteyerek olmadı bak aklına bir şey gelmesin .
(işte burada bir bakış var kemal sunal' ın)
+ bi daha dökebilirsiniz hanfendi
- ver ceketini kurutayım .
+ teşekkür ederim hanfendi, zahmet olur. ben kuruturum .
(işte burada da bir anlık bakış)
- kusura bakma ne olur .
işte budur, deminden beri bahsettiğim bakış budur, kaşlar bi güzel, o ağız bi güzel, gülüş bambaşka güzel.
aşağı yukarı bahsettiklerim filmin 10. dakikasının sonları ve 11. dakikasının ortalarıdır.
1 dakikası için bile bu kadar çok şeyden bahsettirmeleri, sanırım eski türk filmlerinin ne denli güzel olduğunun bir başka kanıtıdır.
giri biterken işte o güzel bakış gibi bakmaya çalışıyorum ben de.
link bu , bahsettiğim bakış tam olarak 02.00 ile 02.20 arasında. o 20 saniye içersindeki her bakış enfes, ama sanırım en enfesi 02.15'teki. mükemmel yahu.