discman

nightwish nightwish
cd çalar. her durumda (gezerken otururken kitap okurken vs) kullanılabilen, kulaklıklı müzik çalar. çoğunda cd yanında vcd player özelliği de barındırır. bazılarında ses kayıt menüsü, radyo gibi ek özellikler de mevcuttur.
diğer versiyon için (bkz: walkman)
keyif pezevengi keyif pezevengi
ilk çıkanlarının darbelere/şoklara pek dayanıklı olmadığı aletler. ortaokuldayız, elemanın biri bunu sıra üstüne koymuş artis artis dinliyor. hemen birisi gelip sıraya hayvan gibi vuruyor ve baştan okumaya başlıyor discman (o arada küfürler de uçuşuyor tabii ki). şahsen hiç sevmemiştim. hem darbe konusu olsun, hem de ebat olarak büyüktüler.

(bkz: minidisc)
jellicle jellicle
mp3 çalar öncesi her lise öğrencisinin çantasında bulunan, cd çantalarında onlarca cd taşımamıza neden olan alete verilen isim. bir müzik çalardan fazlasıydı discman. zira o çantalar şehirlerarası otobüs yolculuklarında nice arkadaşlığın doğmasına neden olmuştur. ses kalitesinden ödün vermeden mobil olarak müzik dinleyebildiğimiz son aletti bana göre.
(bkz: sony)
bi nam bi nam
hayvan gibi pil tüketimi olan müzik çalar modeli.

2002 yılında romanya'dan elime bir jvc marka discman ulaştı. tabi ilk olduğu için araştırmalar, sürekli çalıştırmalar, gören insanların şaşırması...
sağa sola hareket ettirmeden kullanıyordum mereti. sonra hevesim çabuk geçti. 4 yıl sonra 2006'da bir arkadaşda premier marka olanını gördüm. film falan izleniyordu, adaptörle kullanılıyordu falan daha bir kaliteydi anlayacağınız.

bugün yine aklıma geldi. değişik yıllardı vesselam.
istemeyeistemeyedavaragidenköpek istemeyeistemeyedavaragidenköpek
son yıllarda çıkıp da en hızlı tüketilen,küçük bir zaman diliminde insanlara hizmet eden,ne olduğu çoktan unutulmuş bir teknoloji garibanı. müzik cd si olayının hala bitmemiş olması sözkonusu iken,onu portatif olarak çalacak aletin tarihin sayfalarında yerini almış olması enteresan bir olaydır.
hoenir hoenir
vakti zamanında 80 milyona aldığım müzik aleti. harçlıklarımı ölesiye biriktirip bir kerede bu alete yatırmıştım. sonrasında kullandığım süre boyunca da buna verdiğim paranın üç dört mislini pillere yatırdım. bir şarkıyı iki pille dinlesem şükredecek duruma geliyordum neredeyse. şimdi düşünüyorum da aklımı sikeyim diyorum.
labirend labirend
2004 yılında, modasının geçmeye başladığı dönemde sahip olduğum müzik dinleme aleti. lise yıllarımın unutulmazları arasındadır. ama pek bir bilinçsizdim o zamanlar teknolojik olaylara karşı. i̇lk aldığım cd, bir mozart cdsi olmuştu. discman sahibi olduğum gün bir marketten apar topar alıvermiştim. i̇ki ay boyunca mozart dinledim, taktım mı takardım bir şeye. her notasını ezberledim desem inanmazsınız belki ama inanın ezberledim. o dört konçerto bilinçaltıma öyle kazındı ki halen ara sıra mırıldanırım. rııııın, dıırın-tın-tın-tııın... dırın dın dın darattata dın dın dın! yaylıların sürtünme seslerini bile ezberler mi insan? öyle garip şeyler işte. sonra farklı cdler çektirmeye başladım internet cafeden ama mp3 uyumlu olmadığı için audio cdler arttıkça arttı. kalabalığı ve çokluğu pek sevmeyen bir liseli olarak bu durumdan rahatsız olsam da discman'ime saygı duydum hep. zaten bir yıl sonra o küçük mp3 çalarlar yaygınlaştı, bizim discman kasetçalar algısı yaratmaya başladı. lise kafası bundan hoşlanmadı ve discman bir kenara atıldı. sahi, nerede acaba şimdi? özledim sanki ben discman'imi. o zamanlar metallica dinlerdim. bulursam ilk işim, metallica şarkılarından 12-13lük bir nostaljik audio cd yapıp dinlemek olabilir. emin değilim. şu ilk işim dediğim şeyler uçup gider hep sonradan. hep sonradan mı? ohooo, ben şimdiden 90'lara bağladım. bitiriyorum bu muhabbeti burada, discman'imi bulunca yazarım yine.