diyalog

1 /
zeus zeus
kökeni yunancaya dayanan bir kelime; dialogos..

en geniş anlamıyla, bir tiyatromsu oyunda ya da kitabımsı romanda iki ya da daha çok bireyin karşılıklı konuşması..lak lak etmesi..
griffin griffin
bir diyalog örnegi...

-heyyyy tayyar naber
-nasıl gidiyor çoluk çocuk
*iyidir abi ya dun bir tanesinin kafası yarıldı,agaçtan dustu de
-hadi ya geçmiş olsun
*sagol api
-onemli bir sey var mı
*yok ya birkaç dikiş attılar o kadar gerçi iyi de oldu bizim cocuk biraz salaktı belki biraz akıllanır şimdi
-oyle mi diyorsun
*olabilir abi filmlerde oluyor
*hatta abi benim karı evlendigimizde cok akıllıydı vura vura salak ettim onu cok da iyi oldu valla artık eskisi gibi cırlamıyor
-hadi be?
*valla diyom
-olm ben de denesem mi acaba
*dene abi etkisi super aha da ben garanti veriyorum sen vuramazsan ben bizzat ilgilenirim en fazla 1 hafta veriyom ondan sonra melege doncek gor de bak
-hos karsılanır mı ya ya karı polise felan giderse
*abi bırak polisi ya onlar da karıya abanıyo benim bir polis kanki var zaten bana o onerdiydi bu olayı
-hadi be?
*valla diyom
-ulan deniyim o zmn
-neyle vurcaz abi?
*olum eline ne gelirse oyle ozel bir nesnesi yok mesela ben kultablasıyla basladıydım en son darbe elektrik süpürgesiyle geldi
*baktım karı melege donmus
-bırak ya ne diyorsun
*dogru diyorum abi her arkadasa tavsiye ediyom sana bu ana kadar soylemedigime hayret
-ama abi bende kultablası yok ki sigara içmem biliyon
*olum salak mısın baska seyle vur sen de
-abi sen kultablasıyla vurdun ilk olarak ben baska seyle vurursam ters tepki yapar mı yani daha da akıllanırsa?
*hayy ben ebeni senin i mi
-niye ole diyon abi benim ole zıpırt dusuncelerim vardır biliyon sen
*olum senden adam olmaz tamam sen karıya soyle bu aksam çay yapsın ben geliyorum hesabı
-eyw abi sonra?
*sonra sen cıkcaksin evden bir bahaneyle birkac dakka sonra gelcem dicen
-olmmmazzz ya abi karıyla seni yalnız bırakmam elhamdullullah namusluyuz
*ulan ne ipne adamsın ya iyilik yapcaz onu da istemiyon senin o ucube karına atlıcak degilim merak etme
-ne ucubesi api ya o benim canım ya
*sıctırtma lan canına madem canınsa ne karıyı dovdurtcen bana
-api bilmiyom ya yani diyom bu karı biraz az konussa daha iyi olcak diyom
*olum o zmn katlancan ben karını dovcem işte hatta evden benim meshur kultablasını da getircem
-yapar mısın api bu guzelliği bana
*eyw koçum ne diyon ya tabi ki yaparım kanki degil miyiz bugune
-aslan apim soz su karıyı hallet sana çiğ kofte ayran ısmarlıcam bole gotumuz yanana kadar yicez
*aslanım benim abisini nasıl da dusunurmus koçum ya
-ne demek ya api bizim bir tane apimiz var

-the end-
ali kamber ali kamber
- yaşlandığını fark etmek ne kötü.
- daha dur bakalım, kaç yaşındasın ki?
- biliyorum canım, gencim tabii. ama bu yaşlandığını fark etmene engel değil. kırlaşan saç telleri, pörtleyen et benleri, bozulan gözler, kendini belli eden göbek...
- karamsarlaşıyor musun bunları fark edince?
- yo, hayır. sadece artık bir şeyler yapmanın vakti geldi diyorum kendi kendime.
- ne gibi?
- bilmiyorum. ne yapmak gerekiyorsa işte... dünyayı kurtarmak, hayat arkadaşı bulmak, en çok satılanlara girecek romanı yazmak, besteleri bitirmek, iyi bir bilim adamı olmak, dâhi bir bilim adamı olmak...
- neden böyle şeyler yapmak gereksin?
- bilmem, bilmiyorum gerçekten. ne yapmak gereksin ki? kimin için yapmak gereksin? başkaları için mi? kendim için mi? kendim değil miyim zaten bunları yapıp yok olmayı planlayan?
- öyleyse?
- öyleyse ne? hiçbir yere varamıyorum işte. başlayamıyorum bile çünkü. tutulacak tek bir emin dal olsa...
- o dalı aramakla geçiyor her bocalaman?
- sanırım öyle. yuvarlaklaşan göbeğime her bakışımda bunları geçiriyorum aklımdan ve sonunda vardığım şey hiçbir yere varamadığım... şimdi çıkıp sınavlara mı çalışmalı, bestelere mi bakmalı, güzel kızların peşinden mi koşmalı, yoksa yatıp uyumalı mı?
- herkes ne yapıyor?
- genelde sınavlarına çalışıyorlar sanırım. ama emin değilim. bu tür şeylerini bilemiyorsun pek insanların. hepsini yapan tanıdıklarım var. hepsi de dışardan tutarlı görünüyorlar: birisi kız peşinde çünkü babasının parası var o ölünce kendisine kalacağına inanıyor, ötekisi okuyor çünkü kendi alanında büyük birisi olma hayali var, berikisi büyük bir şirkette çünkü para kazanmak istiyor. herkes ne yaptığını ve ne için yaptığını biliyor gibi yani. bir ben miyim yapılabilecek şeyler arasından birini seçmek için bile sebebi olmayan?
- ...
- konuşsana?
- düşünüyorum...
- eh... neyse. çıkayım ve psikolojim neyi yapmaya el veriyorsa onu yapayım. hiçbir şey yapmamaktan iyidir. belki yapmam gereken şeyi tuttururum he?
soldier in the army soldier in the army
özdemir asaf'ın zamanın her anında dolaştığı, git-gel'ler yaşadığı şiirlerinden biri.

bir gün, bir evde, bir kedi
vardı.
o gün, bir evde, o kedi
benden sıcaklığını esirgemedi.

o gün, o evdeki o kedi
beni bana götürdü getirdi.
ona şarkılarımı söyledim;
uyudu, bakıyordum, benimleydi.

bir ikilem oldu beklenmedik;
geçmiş günlerin yumaklarını didikledi.
var mıydı, yok, var gibi
kucağımdaydı kedi.

gözlerindeydi gözlerim,
gözleri gözlerimdeydi.
ellerimi tırmalıyordu elleri...
ürperdim, birden içim titredi.

bir gün, bir evde, bir kedi
vardı.
o gün, bir evde, o kedi
beni taa çocukluğumdan aldı

o gün, o evdeki, o kedi,
bak işte, neler olmuş der gibi,
getirdi beni gençliğime bıraktı.
anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.

babamın öldüğünde aylardan hazirandı,
o elli dördündeydi, ben yedi.
bir ışık söndüğünde yol yandı.
o kedi bunları nasıl da bildi.

bir gündü, bir evdi, o kedi
taş attı bütün kuyularıma.
durup dururken dikenli uykularıma
ninniler söyledi.

bu bir öykü idi;
ben mi anlattım, o mu dinledi.
saklamalı mıydı, ya da söylemeli mi;
ne o ev vardı, ne o gün, ne de o kedi.
nutella nutella
farklı coğrafyalarda, farklı ülkelerde değişiklik gösterir.örneğin londra'daki beatrice teyze ile güzelim ülkemin anadolu şehrinden hatice teyze arasındki fark gibi.oysa konuşulan konu aynıdır.

beatrice teyze: the wheather is lovely today, isn't it?

hatice teyze: bugün hava bi alamuk gene di mi gızz?
avluda oturan sizofren avluda oturan sizofren
şu aşamalardan kırılarak geçer:

1. düşündüğün
2.söylemek istediğin
3.söylediğini sandığın
4.söylediğin
5.karşındakinin duymak istediği
6.duyduğu
7.anlamak istediği
8. anladığını sandığı
8. anladığı

sınavı geçene tebrikler, bir de iletişim toplumu klişesi yok mu, hayranım bu insanlığa. herkesin elinde iki cep telefonu, beyin kızartmaya devam.
aygız aygız
bir o söyler, bir de bu. her kelimeden sonra durup düşününce daha güzel olur.

+ traşlı. çok. farklı. görünüyorsun.
- gençlik. çeşmesini. buldum.
+ ben. de. biraz. içebilir. miyim?
- biraz. da. bana. bırakacağına. söz. verirsen. olur.
+ hiçbir. şeye. söz. veremem.
- peki.
bacillus bacillus
insanın insan olmasından kaynaklanan zorunlu ihtiyaç.bizde malesef milleti birbirine kırdırmak isteyen ve bundan nemalanan bir güruh tarafından unutturulmuştur.insanların birbirlerinin düşüncelerine saygısının bile olmadığı sözlükte bile aşikardır vesselam
jouissance jouissance
demokratik olandır diyaloğu içeren ve demokratik diyalog (eşit söz hakkı, temsil eşitliği, sondaki uzlaşı..) hiç bir yere varmaz, yani bir diyalog (eşit koşullarda gerçekleşen) boş laftan, doksadan, tarafların birbirlerini yalamalarından başka bir şey de değildir zaten. bunu televizyonlarda yeterince görüyoruz zaten, kritik konularda toplanan bilir kişilerin görüşlerini demokratik bir diyalog çerçevesinde sunmalarının boş laf üretimiyle geçen saatlere eşdeğer olduğunu ve ezilenlerin ezilmişliğinin tespitiyle bir ilgisi olmadığı gibi kamu nazarında olayın (kürt sorunu mesela) temsil edilmiş olmasının verdiği rahatlamayla konunun üzerinin kapatılmasına yaradığı da aşikar.

eşit söz hakkı diye bir şey yoktur; eşit söz hakkı denilen şey söyleyecek sözü olanları demokratik kurallar çerçevesinde susturup, genel kanının işlerliğini sürdürmesine yarar. diyalog diye bir şey yoktur; bir konuşma yoluyla bu kadar farklı düşüncelerin uzlaşımı nasıl mümkün olabilir? bir diyalog ancak önceden uzlaşı sınırları çizilmiş bir konuda (uçları belirlenmiştir ve bunu aşarsanız demokratça davranmamakla itham edilirsiniz) gelişebilecek bir yapaylıktır.

bir sorundan bahsettiğimizde örneğin, onun ortaya konma biçimi bile türlü aşamalar içerir ve tüm bu yoğunluğu tartışma yoluyla nasıl çözebilirsiniz? bast mi ki bu kadar? basit olsaydı bunu bir sorun olarak (yine kürt sorunu) ortaya koyabilir miydik? böylesi bir konuda diyaloğa girişiyorsanız yenilginiz baştan bellidir, çünkü karşınızda çok iyi bir boş laf üretme makinası vardır; statüko.

diyalog yoluyla aşık olmazsınız di mi? ya da yazacağınız romanınızı planlarken uzun diyaloglara girişmek (arkadaşlarla, bilir kişlerle.."ne yazayım" diye sormazsınız değil mi?) ne de gereksizdir. çünkü bunlar olaylardır ve ortaya koyacağınız bir bildirimdir ancak (aşk durumunda: "seni seviyorum") ya da bir sanat yaratısıdır (ortaya koyacağınız bitmiş bir yapıttır ve ancak onun üzerine konuşulabilir, onun yaratımı aşamasında değil) eşitsizler arasında ki bir sorunun (kürt sorunu, yine) çözümü bir olaydır, bir kopuştur;asla bir diyalog değildir. diyalog denen şey eşitler arasında ki bir kafe muhabbeti ya da bir karı koca kavgasıdır.
1 /