ed wood

1 /
dearmarlon dearmarlon
tim burton namıyla tanınan dahi yönetmenin, kendisi gibi bir "dahi", zamanınında anlaşılamamış, çok zor şartlar altında filmler çekmek zorunda kalmış yönetmen edward jr. wood'a karşı saygı duruşuna geçmek niyetiyle çekmiş olduğu film adı.
floydzede floydzede
üstad tim burton ın şaheserlerinden biri.bahtsız yetenek ed wood her türlü mücadelesine rağmen bir türlü başarılı olamaz.çok değişik düşüncelerle dolu olmasına rağmen garip hatalar yapar ama hırsından birşey kaybetmez.veee günlerden birgün orson welles'le tanışıp püf noktaları öğrenir.dolu dolu, uzun seneler unutulmayacak bir film.
etipuf etipuf
bi sahneyi dandik de olsa bi daha çekmeyen amatör ruh. heves azim insanı, b-film yönetmeni. (bkz: bride of the monster)
kanımca johnny deppe çok çok yakışan rol, o saf hayalperest mutlu ve istekli adam daha iyi canlandırılamazdı.
dream endless dream endless
yaptığı işte en kötü en başarısız insanlardan olduğu için döneminin iyi işler çıkartan yönetmenlerinden daha çok anılmasının sebebi gibi gözüksede anılmasının nedeni işini iyi veya kötü değil tutkulu ve severek yapmasıdır.
dream endless dream endless
müzikleriyle tekrardan gönlümü kazanmış filmdir. bela lugosi'nin vefatına kadar hüzünlü bir filmdir hayaller için mücade etmeye değer temalı bir filmdir özellikle ed wood karekterinin gerçekte ne olduğu düşünülürse başarılı olup olmamaya karşı ilginç bir yaklaşım sergiler film.

aslında ama içinde şöyle bir diyalog bulundurur

ed: sana ilk buluşmada hiçbir kadına söylemediğim bir şey söylemek istiyorum
ed: ben kadın elbiseleri giyinmekten hoşlanıyorum
hanımkız:yani kızlarla sex yapmaktan hoşlanmıyormusun?
ed:hayır hoşlanıyorum sadece kadın elbiselerini seviyorum etek külotlu çorap sütyen bunu söylüyorum çünkü ilerde karşımıza çıkmasını istemiyorum
hanımkız:tamam
ed:tamam
saçmaladı yine bu saçmaladı yine bu
tam adı edward d wood junior olan yönetmen adına çekilen, tim burton'un siyah beyaz filmi. oldukça ünlü oyuncular yer alır filmde. johnny depp, martin landau, sarah jessica parker, patricia arquette, jeffrey jones, bill murray... çoğu tim burton filminin aksine, müziğini danny elfman'ın yapmadığı bir filmdir; bu filmde müzikler howard shore eseridir.

bu başarısız yönetmenin hayatını anlatırken aslında kendisinin hayata bakış açısını da yansıtmıştır tim burton. ed wood "önemli olan ayrıntılar değil, büyük resmin anlattıklarıdır" der, "başkalarının hayallerini çekmek için neden hayatımı harcayayım ki?" der. tim burton'u farklı kılan da budur aslında. o da kendi hayallerinin peşinden giden bir yönetmen değil mi?

bu arada tim burton kendi filmiyle de dalga geçmekten kendini alamamış. filmin bir sahnesinde "yeşil elbise mi, kırmızı elbise mi daha güzel?" diye soran kadın elbiseleri bir adama gösterir. adam "ben renk körüyüm, renkleri ayırt edemem ama koyu gri olan daha iyi" der. i̇şin komik yanı, film siyah beyaz olduğu için seyircilerin de elbiseleri gri tonlarında görüyor olmasıdır.
karamelize ekmek karamelize ekmek
hayallerimizin peşinden gitmenin gerekliliğini anlatan bir tim burton güzellği. johnny deppe hayran kalırsınız tekrar. ama sanırım bu tim burtonun bi özelliği. oyuncularını perdeye çok iyi bir şekilde yansıtıyor ve filme öle uyumlu oluyorlar ki hayran kalıyoruz kendilerine.
pinkegoboxx pinkegoboxx
tim burton ın konunun hiç müsait olmamasına karşın asimetri saplantısını yine ustaca konuşturduğu bir filmdir. dikkatli izlenecek olursa filmin on sahnesinden sekizinde kenarda, arkada, köşede, duvara vuran güneş ışığı, gölge, çit, pencere pervazı, kapı kirişi gibi bir çok düz çizgiyi ya yamuk bir açıdan çekerek ya da doğrudan yamuk bir şekilde sahneye yerleştirerek dahiliğini yeniden konuşturduğuna şahitlik edilir. ayrıca ed wood un hayatı toplum beğenisine ters düşen estetik duygularının benzerliğinden ve herşeye karşın bu estetik duyguların peşinden azimle koşmalarından dolayı çekici gelmiş gibi geliyor bana, tim burton a
nitin oldfield nitin oldfield
çekerken tim burton tek bir ayrıntıyı atlamamış. bu özelliği ile bu filmi "canlandırma belgesel" olarak bile izleyebiliriz herşey yerli yerli yerinde müthiş bir film.
otrivine otrivine
izlediğim en iyi johnny depp filmi , bitmesini istemezsiniz . ayrıca türkiye'de levent kırca'nın filmi son'da burdan çalıntıdır . aynı konu aynı işleyiş ama birinde johnny depp birinde levent kırca .
sadece kırkikindi yağmurlarını özledim sadece kırkikindi yağmurlarını özledim
yıllar önce istanbul film festivallerinden birinde filmlerinin gösterimi vardı, 'uzaylıların 9 numaralı planı' ve 'canavarın gelini' isimli filmlerini izlemiştim. merakımı tetikleyen ise, kendisine dünyanın en kötü yönetmeni ünvanının yakıştırılmasıydı. özellikle 'uzaylıların 9 numaralı planı' adlı filminin yönetmenine bu ünvanı rahatlıkla yapıştıracak kadar başarılı (yani en kötü film) olduğunu söyleyebilirim. öyle ki, bir sahnenin bir kısmının aydınlıkta devamının ise hava karardığında cereyan etmesi buna bir örnektir, sahneler arasında bağlantı kurulamaması, film için kullanılan malzemelerin belirgin sahteliği/komikliği gibi unsurları saymıyorum bile. gerçi son söylediğim, 'dünyayı kurtaran adam' filmi için de geçerli denilebilir, ama cüneyt arkın'ı üzerimizdeki hakkı nedeniyle -kendi adıma- bu kategoriye koymuyorum.
hopdedik prodikşin hopdedik prodikşin
filmde ed woodun filmleri çekerken detaylara pek takılmaması, düşen aksesüarları, kayan sahneleri görmemezlikden gelmesi yer yer güldürür, aslında hikayede ed woodun değerinin anlaşılmaması yokdur çünkü gerçekden(filmleri izlenirse açıkca görülebilir) tutkulu ancak kötü bir yönetmendir.
troyalılar türk mü troyalılar türk mü
1 saat 57 dakikalık tim burton filmi.neden tim amcamız bu kaybeden kişilik için böyle bir film yapmış anlamadığım filmdir.ed wood a neden saygı duyulması gerek yada öyle hissetmemizi istedi idrak edemedim.kendisi ne kadar istekli ve işini seven tutkulu bir yönetmen olsa da ,sahip olduğu en kötü yönetmen ünvanını haketmiştir.insan bu denli sevdiği işte iyi olmak için biraz çaba harcar, sadece tutku ed wood örneğinde olduğu gibi başarı getirmiyor.
1 /