tansu çiller iktidara geldiği zaman mevcut anayasal düzene karşı isyanların ve bu isyanların meyvesi terörün azgınlığını görebilmiş ve bununla mücadelede katı ve ciddi yönelişlere gidilmesi gerektiğini düşünmüştü. bu sebeple o zamana kadar birbirlerinden istihbari bilgi ve veri kaçıran devletin tüm yasal istihbarat birimlerini toplamış ve tüm istihbaratı tek elden toplayacak ve askere daha fazla operasyon hamlesi sunacak
emasya protokolünü getirmek istemişti.
lakin son şekli ve en olgun halini alması,
genelkurmay başkanlığı ve
içişleri bakanlığı arasında, 28 şubat postmodern darbesi sonrası toplantıda atılan imzalar itibariyle istihbarat tek elde toplanmasıyla olmuştu. protokolde geçen "olağan terör şüphesi"nin varlığı halinde mülki amirin iznine bağlı kalınmaksızın ve hantal prosedür uygulaması beklenilmeksizin toplumsal olaylara askerin müdahalele imkanını sağlamıştır. bunun neticesinde doğan hızlı hamleler, operasyon ve senaryo çalışmaları ile terörle mücadelede başarı getirmiştir lakin
militarizm de kemikleşmiştir. ayrıca
kırmızı oda ve
kontrgerilla faaliyetleri bu dönem zirveye ulaşmıştır. böylece
derin devlet adlanan mekanizma işte tam burada devreye sokulmuş ve hukuki yöntemlerle giderilemeyen sorunlar ve sorun olan kişi ve gruplar alternatif hukuk ile
gayrinizami harp usulü izlenilerek büyük oranda bertaraf edilmişti.
türk silahlı kuvvetlerine ve terörle mücadelede ünlenen muvazzaf ve emekli kadrosuna yapılan ayar çekme harekatı olarak "olası askeri darbeyi önleme" başlıklı
balyoz eylem planı operasyonunda birincil sebep-dayanak teşkil etmiştir. balyoz davasının başlamasıyla gündeme yeniden gelip tartışılmış ve 2010'da kaldırılmıştır.