enis batur

1 /
kerrigan kerrigan
herşey iyi güzelde kitaplarında kullandığı bazı cümleler rahatsız edici.

mesela: " allah bilir bu denemeyi buraya kadar okuma cüretini göstermiş olanların arasında bile, müteveffa georges perec'in düşünme/ sınıflandırma adlı kitabını okumamış üstelik bunu okumamış bir ilginçlik olduğu kanısını taşıyan arkadaşlarımız vardır "

ya da

" tarih ve toplum'da yayımlanan korkunç koleksiyoncu başlıklı denememi okuyan bir arkadaş çok ilginç demişti. insanın içini kabartıyorsun. bu arkadaşıma, denememi yazarken geniş ölçüde yararlandığım bir kitabı alıp hemen okumasını öğütledim. < ben carl sagan'ın kosmos'unu okumamış insanlarla sohbeti kısa tutuyorum. >

başka,

" umberto eco'nun de biblotecha (kütüphanelere dair) bana öyle geliyor ki <yakında bu risaleyi okumamış olanlarla da sohbeti kısa tutacağım.>
(ex-libris kitapların savaşı üzerine uzun hava)
yuziko yuziko
kendisinin kurduğu ve murahhas azası olduğu (ceo) yky'den şaşırtıcı bir şekilde "kovulan" şair. şu anda trt'de sanat yarımküre adlı programı sunmaktadır
gudu bet gudu bet
okurken beyin damarlarınızın zorlandığını hissettiğiniz, kelime bilgisi geniş, anlatmak istediğini herkesin anlaması gerektiği gibi anlatmayan müstesna kişilik..

- kapkalın bir sözlük sizin yüzünüz, okumayı bilsem..
ugokhan ugokhan
son günlerde kendisine yakıştırılan "p enis" kitabının yazarı olma iddiasını şiddetle reddetmiştir. bununla ilgili olarak "şerefsiz bir saldırı kurbanıyım" açıklamasında bulunmuştur.
cohen cohen
edip cansever'in, cemal süreya'nın, ardından metin altıok'un ölümüyle ciddi bir duraklama dönemine giren şiir semasında "kanat hareketleri"dir.
2000 yılında ilk basımı yapılan "kanat hareketleri" kitabı, mezartaşlarına yazılan o ünlü latince sunuş cümlesiyle bile kendini ayırt eder:
"neysen, ben de oydum; neysem, sen de o olacaksın".

ve bir kaç dize:

ben kendimin size bir tür kesin hazırlığı gibiyim.

gelin
yeni kesilmiş ot kokuyorsunuz
şimdi
hemen yağmur sonrası kokuyorsunuz
(...) benim için yeniden bir daha bir
daha
gelin olun bana gelin
hala
kılıcım ben dimdik
siz apaçık
hemen savaş öncesi kın kokuyorsunuz.

çözmem bundan böyle uzun /saçlarımı, kabarmam mevsimi de /gelse patlamaz dudağımdaki gonca, /benden gideni kolaysa taşa yontun

simsiyah bir kışsa sizi bekleyen yarın,
ben ölümünüze sizden de yakınım

birlikte kurduğumuz sırrın zarfı
yırtılınca, (...)
ve içimde deri değiştiren o yılan
keşke çıksa topraktan bana doysa. enis batur
ipimlekusagim ipimlekusagim
sene 97. o sıralar (2 yıl kadar) yapı kredi yayınları'nda cumhuriyet'in 75. yılı isimli bir ansiklopedik proje kitabında çalışıyorum. etrafta kafam kadar, epeycesinin külliyatı olan tarihçi bolluğu. ekseriya kırım savaşı sıçıp, menderes rejimi osuruyorlar. soğuk yenilesi bünyeler.

yine aynı dönem içerisinde şahsımın batur beyefendiyle uzatmalı bir münasebeti sözkonusu. 'merhaba merhaba' gibi. her zamanki gibi erken kalkamayan bir bünye olarak lanet işe hep geç gidiyorum. gittiğimde de proje alanına girmiyor, yky'nin teras katına çıkıp masa penisi, aman, masa tenisi oynuyorum. bir değil, iki değil. öyle ki artık soranlara "yapı kredi'de tenis ve teras kambiyosu üzerine ihtisas veriyorum" diyecek bir çılgınlık ve delilik konstantrasyonundayım. zati bana kalsa süreci hala böyle yönetir, kitabı da terasta basardım ya, neyse.

zaman su gibi akıp gider, projede tarafımdan yapılacak işler sekteye uğramaz ama her daim tedirgin olan enis bey'in 'kral'cı duyargası sonucu verdiği ültimatomlar teniste yakalayacağım başarıyı, yerel bir andrea agassi'nin doğum sürecini baltalar. bundan böyle ik'nın kişisel gelişim süreci kazım taşkent salonlarında şekillenir.

75. yıl ansiklopedisini çalıştığımız süreçte, yan odalarda da başka bir ekip küresel düzlemde bir sinema çalışması üzerine konulu film araştırmasına girmişti. bu projeyi bizzat enis bey yönetiyordu. zati kendini hep bi' maestro görme liyakatıyla ödüllendiriyordu. eller bir şef edasıyla, sanırsın diyeze küskü veriyor. neyse efendim; sinema diyorduk, çalışma diyorduk. sinema kitabı bitmeye yakın batur'un hesapta olmayan bir yurtdışı olayı belirdi ve gitti.

ekip kitabı tamamlamış, kapak için kendisiyle irtibata bile geçmişti. ve enis bey; "canım yapın bir şeyler, misal sinemaya tersten bakın" gibisinden fantastik bir kapak tezahürü arzusunu ifade etti. ekip bu doğrultuda bir tasarım örgütledi.

artık sinemaya tersten bakan çılgınca bir kitap basılmaktaydı. bu heyecan vericiydi. en az adı kadar.

amenis.

şaka gibi geliyor lakin gerçek. kitap bu isimle matbaada dirilişini perçinliyordu. sinemasal döngü eşey boşalımdaydı. bu bir süreçti ve dayatmıştı kendini.

korkmayın lan, kitaplara birşey olmadı. ciltler, kapaklar değişitirilip yeniden basıldı. geriye de böyle alengirli bir anı kaldı.

işte enis batur böylesine güzide, böylesine iflah olmaz ihtilallere ilham veren, eşey ihtimali yüksek bir arkadaştı. 'arkadaştı' dememe bakmayın, dediğim gibi 'merhaba merhaba'.

(bkz: babası da böyleydi)
ağula ağula
aristokrat yanı şairliğine gölge düşürdüğünden bu ad bana bir villada salonun ortasına serilmiş sofrabezini çağrıştırır.
ornitrin ornitrin
her seferinde, tekrar tekrar aşağıdan almayı abartarak inkar etse de, önsöz yazmayı sevdiğine kanaat getirdiğim kişi. ahmet. tam adı ahmet enis batur.
1 /