fakir

1 /
zaht zaht
replikasın debut albümü köledoyurandaki replikas şaheseri. sözlerin anlamsızlığının önemi yoktur önemli olan müzikle uyumudur ve o müzik ruhunuzu ele geçirir, sizi delirten bir psychedelic eser ortaya çıkar.
therealman therealman
anne:a
çocuk:ç

ç: bir düş gördüm anne...
a: fakirler düş görmez evladım.. hayal kurarlar...
ç: ulan yeter bıktım be.. hüzüne boğdunuz lan beni !
a: fakirler boğulmaz karada ölürler...
ç: bok.
a: bok babandır...baban nedir? fakir... hoop geldimi yine konu fakirliğe.
ç: hay allah belanı versin...

(bkz: yiğit özgür)
yaşlı çocuk yaşlı çocuk
benim lan bu, hele bu aralar feci halde benim.

hemen bi ağlak giri gireyim, nasıl olsa masai saati de geçti. geçen gün teknik resim ödevim var ve ödev için gerekli 0,3 mm kalem ucuna sahip değilim. cebimde kalan son parayı ve ev arkadaşımdan istediğim parayı birleştirip evden çıktım. bi yandan da dua ediyordum "uç 85 kuruştan daha pahalı olmasın" diye. gittim ilk kırtesiyeye, sordum, "yok" dedi patron, öğrendim başka kırtasiye var mı diye, taa aşşağıda varmış, yürüdüm, daha çok yürüdüm, ulaştım diğer kırtasiyeye ve maalesef orda da bulamadım. dedim "başka bi yerde bulabilir miyim uç", "şu karşıdaki japon pazarına bi bak" dedi adam. gittim, sadece 0,5 ve 0,7 uç varmış, mikro marka. adam pek gitmediğini söyledi 0,3 ucun.

sözlükte duyuru mu versem diye düşündüm, yakında oturan kimse var mıdır acep? o sıra aklıma geldi, herzevekil, aradım kendisini, dedim var mı hacı ucun, önce yok dedi, sonra dayanamadı içler yakan sesime, olduğunu söyledi, görmemişim dedi, hayırlısı dedim. evine doğru yürüdüm, az önce yürüdüğüm onca yolu baştan sona. gittim oturdum, gazoz ikram etti bana, sağolsun, asiti biraz kaçmış da olsa öyle güzeldi ki...

biraz oturup elimi kestikten sonra kalktım eve doğru yol aldım. aç olduğumu hatırladım yeniden ve evde bir şey olmadığını. canım da makarna çekmişti ve cebimde 85 kuruş vardı, dua ettim, o fiyata makarna bulabileyim diye, eve yakın bi marketin önüne yazmışlardı kocaman "selva makarna 85 kuruş" diye, girdim hemen içeri, tüm çeşitler 85 kuruştu gerçekten de, sevindim, çok sevindim. eli attım cebe, kimseye göstermeden saydım tüm paramı, bi yanlışlık vardı, tamı tamına 80 kuruşum vardı, iki gün önce yere düştüğünde "siktir et" diye içimden geçirdiğim bi 5 kuruşa öyle ihtiyacım vardı ki. o sırada arkadan bi müzik duyuldu, cengiz kurtoğlu'na benziyordu, ferdi tayfur da olabilir, emin değilim, çok üzgündüm, hatırlayamıyorum. başımı öne eğdim ve çıktım marketten, bu kadar hissetmemiştim parasızlığı daha önce, onca metreyi yere bakarak yürüdüm, belki bi 5 kuruş bulurdum, hatta belki 1 lira bulurdum ama iyi ki bulmamışım, ne yapardım o zaman bilemiyorum, dağıtırdım belki de, hayırlısı.

diğer bi kaç markete baktım, 1 liradan ucuza makarna satan yoktu ta ki o başımın tacı markete dek, girdim baktım reyona, fiyat falan yazdığı yok, sonra yerde, rafın altına itilmiş bi klasik sarı karton ilişti gözüme, ayağımla çektim kendime "bilmem ne makarna, 80 kuruş" yazıyordu, adını hatırlamıyorum, daha önce de duymamıştım zaten. önce bi hevesle aldım elime, sonra yeniden paramı saydım, evet tamı tamına 80 kuruşum vardı ancak ya o kağıt eskiyse diye düşündüm. neden yerdeydi? ya adam bu önceki günün promosyonu derse dedim. korkuyordum, üşüyordum, sevdiğimin bana veremediği rahatlığı da hissedemiyordum dolayısıyla, markette ki sarılamayışımı düşündüm, daha çok üşüdüm, düşüncelerden düşüncelere kanatlanırken olmayan param aklıma geliyordu. hemen ardındansa sevdiğim yeniden aklıma geliyor, burda olsaydı cebimde neden bu kadar az nakit para taşıdığımı öğrenip fırçalardı beni diyorum, iyi ki yok lan süper diyorum sonra. düşüncelerden düşüncelere kanatlanırken aklıma yeniden olmayan param geliyor.

o kasaya gitmeli ve şansını denemelisin yaşlı çocuk diyorum, en fazla vazgeçtim hocam almıyorum dersin diyorum. müşterisin ve haklısın işte dahası var mı .m.k. müşteri bile değildim aslında, müşteri olabilmek için bir şeyler satın almak gerekiyor. silkelendim, kendime geldim ve kasaya doğru yürüdüm. içimde korku, aşk, metanet, havadis falan her şey vardı ama cebimde param yokken neye yarardı. geçtim kasaya, adam kırmızı ışık saçan teknoloji harikası aleti ile okutmadı bile makarnamı, 80 kuruş dedi, hemen verdim eline bozuklukları. o öyle sandı, onları benim bozukluklarım sandı ama yanıldı, tüm param oydu benim. yüzünde bi gülümseme vardı nedenini anlayamadığım. fakir olduğumu anlamamış olmasına çok sevindim, hala ne saf insanlar var diye düşünerek eve doğru meyillendim.

ellerim ceplerimde heyecan dolu bi sevinç sardı dört bir yanımı, doyacak olmanın dayanılmaz rahatlamasını düşleyerek eve girdim. makarnayı gören ev arkadaşlarımın gözlerindeki ışığa baktım ve aydınlandım. onlar makarnayı yedi, bense mutluluğu ve teknik resim ödevini.
hanımeli hanımeli
cebi delik kimsedir.
bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardının yaratıcısıdır aynı zamanda.
cebinde parası olmasa dahi gönlü zengin kimselerdir.
1 /