fotoğraflar

absinthe absinthe
gökhan kırdar'ın 1994'te çıkardığı serseri mayın albümünden çok güzel bir şarkı ;

avucumda siyah beyaz
için için ağlar gibi fotoğraflar
dökülüyor birer birer
karışıyor sarı soluk yapraklara
anılar
yine geceler
yine geceler
alışılır değil
konuşulur değil
yaşanası değil
ölüm gibi
içimdeki bu deprem
alışılır değil
alışamam buna
düğümlenir rahat vermez
bu sessiz isyan
ruhuma
seni aradım boş sokaklarda
seni aradım hatıralarda
karanlık dökülürken yollara
seni aradım son ışıklarda
seni aradım boş sokaklarda
seni aradım hatıralarda
içimi acıtırken yokluğun
seni aradım hep şarkılarda
kiya kiya
zamanı durdurabiliyor ya fotoğraflar... ya da durdurabiliyormuş gibi yapıyor ya...
20 sene önceki bir gülümsemeyi sanki hiç değişmemiş, aradan yüzlerce acı geçmemiş gibi saklayabiliyor ya...

aslında bütün fotoğraflar yalancı.. hiç biri gerçeği yansıtmıyor... çünkü bir kare çekilir çekilmez o fotoğrafın hapsettiği gerçek yerini yenisine bırakıyor... buna rağmen çoktan ölmüş, geçip gitmiş bir anın yansımasını o anın kendisiymiş gibi sevebiliyoruz ya...
sanki zaman küçük bir hileyle yenilebiliyor ya... gerçek bir fotoğraf çekmek olmayan bir anı çekmekle mümkündür çünkü olmuş tüm anlar fotoğrafta sahtekarlaşır ya.. bazen de olamadığımız bir beni anımsatır ya da kötü geçmiş, yaşamın bir kısmını çürütmüş bir günü... bazı fotoğraflara bakınca gerçek ve ya soyut sebeplerle içimiz üşür ya...

stüdyoda çekilen fotoğraflar beni ürkütür nedense... çünkü yüzler hep çok soluktur, ışıklar gerçekte olmayan bir canlılık verir... sanki bir ölüye makyaj yapmak gibidir...

anısı olan fotoğraflara bakmakta zor gelmiştir hep.
altı üstü fotoğraf işte kendisi değil ki, o değil ki... ama insan zihni fotoğraftakini aslıyla bütünleştiriyor..
zihnin soyut yaşamı, maddenin somut yaşamını kabul etmese de insan - emip bir başka yaşama döndürüyor.. bu yüzden onlara bakmak insanı öldürüyor.. nasıl bir korkudur bu....

gördüğümüz her şeye o ana kadar ne yaşamışsak yansıtıyoruz... öyle işte..
gato gato
zaman zaman aniden önünüze çıkıp özlemlerinizi yüzüne vuran, içinizi sızlatan, iradenizi zorlayan kağıt parçalarıdır. sevgilinizin yerine koklayıp öptüğünüz, bağrınıza taş yerinize bastığınızdır... (yok canım elbette ben hiç yapmadım)