divan şiirinde kullanılan en az beş en fazla da onbeş beyitten oluşan bir nazım şeklidir.ilk beyite matla,bitiş beyitine makta denir.bu bitiş beyitinde şairin adının geçtiğini farkederiz.son beyitten bir önceki beyite hüsn_i makta denir.gazelin ikinci beyitine de hüsn_i matla denir.son iki beyite mahlas beyiti de denir.bazı gazellerde iç kafiye bulunur işte bunlara musammat gazel deniyor.gazellerde aşk,islam inancı,hüzün,kader,zorbalık,ölüm,savaş,gibi duyguların yanında yani gazeller sadece bunlar üstüne yazılmakla beraber padişah için yada diğer devlet büyükleri için yazılanları da vardır.bunlar halk arasında yada o dönemin padişahını sevmeyen insanlar arasında padişahın yardakçıları olarak bilinir ve bunun yanında çok daha kötü hakaretlere maruz bırakılır.hatta bazı padişahlar gazel yazan şairleri sarayına davet eder ve en güzel gazeli kim yapacak şeklinde yarışmalar düzenlerdi.tabi bu yarışmanın alt başlığı kim daha çok övecek padişahı idi.tabi en çok öven kazanıyor diğerleri idam ediliyordu.o yüzden gazel şairleri saray erkabına bulaşmamaya gayret etmişlerdir.bazı gazelciler iran şiirinin izini sürerler ali şir nevai ahmet paşa,necati buna örnek gösterilebilir.
gazel
kanal d'de yayınlanan kapıları açmak dizisindeki kızın okuduğu "türkü"zannedilen şey aslında gazeldir yani her bölümde okuyo ,izlerseniz nasıl birşey olduğunu duyabilirsiniz.

#1263261 ·
· 115
sözlük anlamı "kadınlarla aşıkane sohbet etmek" demek olan arap edebiyatına özgü beyitlerle kurulan bir
nazım şekli.edebiyatımıza iran edebiyatından geçmiştir.en az üç en fazla on beş beyitten oluşur.beyit sayısı asla çift rakam olmaz.işlenen konulara göre garami, rindane,şuhane,hikemi gibi adlar alır.
nazım şekli.edebiyatımıza iran edebiyatından geçmiştir.en az üç en fazla on beş beyitten oluşur.beyit sayısı asla çift rakam olmaz.işlenen konulara göre garami, rindane,şuhane,hikemi gibi adlar alır.

#2061835 ·
· 117
süzme çeşmin gelmesin müjgan müjgan üstüne
vurma zahm-ı sineme peykan peykan üstüne
rize-i elmas eker her açtığı zahma o şuh
lütfu var olsun eder ihsan ihsan üstüne
dilde gam var şimdilik lutf eyle gelme ey sürur
olamaz bir hanede mihman mihman üstüne
yardan mehcur iken düştük diyar-ı gurbete
dehr gösterdi yine hicran hicran üstüne
hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
eylemişler rasih'e bühtan bühtan üstüne
rasih
ey sevgili! gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin; böylece bağrımda (gönlümde) açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma (üst üste kirpikler; üst üste ok demektir).
sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor. lutfu var olsun; (aşıkına) ihsan üstüne ihsanda bulunuyor (sevgilinin birinci ihsanı aşıkının bağrında açtığı yara, ikinci ihsanı da o yaranın kapanmasını engelleyen elmas tozudur).
ey sevinç; gönlümde gam var, şimdilik lutfeyle sen gelme. çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun düşmez (gam gibi değerli bir misafir var iken sevinci ağırlamak mümkün değildir ki!).
sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de gurbetlere düştük. felek bize hicran üstüne hicran gösterdi vesselam (birinci hicran sevgilinin ayrılık azabı, ikincisi de gurbet elemidir).
rasih için "hem içki içmez, hem güzel sevmez!" demişler. zavallıya iftira üstüne iftira atmışlar (içki de içer, güzel de sever).
(açıklamalar: iskender pala)
vurma zahm-ı sineme peykan peykan üstüne
rize-i elmas eker her açtığı zahma o şuh
lütfu var olsun eder ihsan ihsan üstüne
dilde gam var şimdilik lutf eyle gelme ey sürur
olamaz bir hanede mihman mihman üstüne
yardan mehcur iken düştük diyar-ı gurbete
dehr gösterdi yine hicran hicran üstüne
hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
eylemişler rasih'e bühtan bühtan üstüne
rasih
ey sevgili! gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin; böylece bağrımda (gönlümde) açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma (üst üste kirpikler; üst üste ok demektir).
sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor. lutfu var olsun; (aşıkına) ihsan üstüne ihsanda bulunuyor (sevgilinin birinci ihsanı aşıkının bağrında açtığı yara, ikinci ihsanı da o yaranın kapanmasını engelleyen elmas tozudur).
ey sevinç; gönlümde gam var, şimdilik lutfeyle sen gelme. çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun düşmez (gam gibi değerli bir misafir var iken sevinci ağırlamak mümkün değildir ki!).
sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de gurbetlere düştük. felek bize hicran üstüne hicran gösterdi vesselam (birinci hicran sevgilinin ayrılık azabı, ikincisi de gurbet elemidir).
rasih için "hem içki içmez, hem güzel sevmez!" demişler. zavallıya iftira üstüne iftira atmışlar (içki de içer, güzel de sever).
(açıklamalar: iskender pala)

#4786345 ·
· 113
divan edebiyatında beş ile on beyit arasında değişen, ilk beyitin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan yazım biçimidir.

#6326143 ·
· 113
bir çeşit barbunya yemeği.
şöyle ki; yazdan kurutulan taze fasulyeler, bildiğimiz barbunyayla beraber pişirilir. çok sulu olmamak şartıyla güzel bir kıvamı bulunan bu guzide yemek sarımsaklı yoğurt eşliğinde yenir. yemek sıcak olmalıdır. afiyet olsun. *
şöyle ki; yazdan kurutulan taze fasulyeler, bildiğimiz barbunyayla beraber pişirilir. çok sulu olmamak şartıyla güzel bir kıvamı bulunan bu guzide yemek sarımsaklı yoğurt eşliğinde yenir. yemek sıcak olmalıdır. afiyet olsun. *

#6407327 ·
· 113
azam alinin bulutlara yükseltirmişçesine söylediği şarkıdır. arapçada gazal olarak da geçer. şarkının adı da ghazaldır.

#8479310 ·
· 113
bir cemal süreya "gazel"i:
"ben nice gözle nice denizle nice gazelle
rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni
sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de
kocan ne iydi sonra niyde ilinden gökyüzleri
sonra ilk çağlar savaşlarında para ve babil
dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi
sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi
beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki
tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun
seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi
ama ben nice göz nice deniz nice gazel
lerimle gördüm lerimle bildim lerimle becerdim o işi."
"ben nice gözle nice denizle nice gazelle
rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni
sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de
kocan ne iydi sonra niyde ilinden gökyüzleri
sonra ilk çağlar savaşlarında para ve babil
dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi
sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi
beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki
tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun
seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi
ama ben nice göz nice deniz nice gazel
lerimle gördüm lerimle bildim lerimle becerdim o işi."

#8783795 ·
· 118
5 ve 15 beyitten oluşmaktadır.
aşk, şarap, saki, sevilen güzel kadın konu alınır.
aa, ba, ca, da şeklinde uyaklanır.
en güzel beyiti beytül gazeldir.
en güzel örneklerini fuzili, baki şairleri vermiştir.
anadoluda ilk gazeli yazan hoca dehhani kabul edilmektedir.
aşk, şarap, saki, sevilen güzel kadın konu alınır.
aa, ba, ca, da şeklinde uyaklanır.
en güzel beyiti beytül gazeldir.
en güzel örneklerini fuzili, baki şairleri vermiştir.
anadoluda ilk gazeli yazan hoca dehhani kabul edilmektedir.

#9850807 ·
· 118
rusyada bir çeşit ulaşım aracı.
bizdeki minibüsler, transit tarzı olanlar... benzerlik dışta, içi bir alem. sanki her araç sahibi kendi sitilini yansıtmış. zaten basık olan araçlarda kafanız tavana doğru camın üstüne çıktığından yani cam alçak olduğundan gittiğiniz yeri görmeniz çok mümkün olmamaktadır. lakin olay bunla sınırlı değildir.
bizde yan kapıyı kolundan tutup, koldaki dile bastırıp açarsınız. ama burda kolu çekmek için kullanırsınız sadece açmak için kapının gerisinde ikinci bir dil daha var. otomatik kapı mı? bir yılda bir kez denk geldi.lafı edilesi değil.
bizde içeri girip sağa dönünce sağda ikili, genellikle solda tekli sıra olurken burda sıra hepten yok. şoför mahallesinin hemen arkasındaki koltuklar bizdekilerin tam tersi. yani giderken önü değil arkayı görüyorsunuz. en arkadaki bagaj kısmını kaldırmışlar ama koltukları bu kez cama doru yaslamışlar. hem sağda hem solda sırtınızı cama yaslayarak oturuyorsunuz. bir sıra en fazla normal yönde koltuk var. oralar da genelde dolu olduğundan. mecburen labirent gibi dizilmiş koltuklardan birine oturuyorsunuz ve nereye gittiğinizi kesinlikle görmeden gidiyorsunuz. zaten göremediğiniz camlarda simsiyah film de var, o ayrı. kendinizi 6. hissin kollarına atıyorsunuz, olup bitiyor.
yalnız nereye gittiğini görmek ve yolculuk yaptığını anlamak için en öne sürücünün yanındaki koltuklara binmekte fayda var. en iyi yol ordan görünüyor ve ilk binen siz olunca, genelde türkiyede de olduğu gibi kimse yanınıza binmeden arka labirentlere dalıyor.
işte bundan dolayı ne zaman gazel görsem ön boş mu diye bakıyorum, tek kişi olsa da hemen dalıyorum.
yine bir gün otobüs, marşutka veya gazel ne gelirse bekliyorum. baktım beyaz bir gazel geliyor. hemen tarafı kestim, boş olduğunu anlayınca durur durmaz içeri atladım. tam koltuğa kurulacaktım ki kendimi son anda kurtardım rezil olmaktan. öndeki iki koltuk yok...
evet öndeki iki koltuk yok. içeri girince anladım yeni ve çağdaş bir dizaynala karşılaştığımı. meğer adam bu kez orta kapıyı kaldırmış oraya öndeki koltukları koymuş ön taraf da sadece geçit olmuş. yere oturmadım ama 5-10 saniyde ancak topladım kendimi.
eee burda bir laf var öğrendik eta rasiya yani bizim burası türkiyenin buraya uyarlanmışı...
bizdeki minibüsler, transit tarzı olanlar... benzerlik dışta, içi bir alem. sanki her araç sahibi kendi sitilini yansıtmış. zaten basık olan araçlarda kafanız tavana doğru camın üstüne çıktığından yani cam alçak olduğundan gittiğiniz yeri görmeniz çok mümkün olmamaktadır. lakin olay bunla sınırlı değildir.
bizde yan kapıyı kolundan tutup, koldaki dile bastırıp açarsınız. ama burda kolu çekmek için kullanırsınız sadece açmak için kapının gerisinde ikinci bir dil daha var. otomatik kapı mı? bir yılda bir kez denk geldi.lafı edilesi değil.
bizde içeri girip sağa dönünce sağda ikili, genellikle solda tekli sıra olurken burda sıra hepten yok. şoför mahallesinin hemen arkasındaki koltuklar bizdekilerin tam tersi. yani giderken önü değil arkayı görüyorsunuz. en arkadaki bagaj kısmını kaldırmışlar ama koltukları bu kez cama doru yaslamışlar. hem sağda hem solda sırtınızı cama yaslayarak oturuyorsunuz. bir sıra en fazla normal yönde koltuk var. oralar da genelde dolu olduğundan. mecburen labirent gibi dizilmiş koltuklardan birine oturuyorsunuz ve nereye gittiğinizi kesinlikle görmeden gidiyorsunuz. zaten göremediğiniz camlarda simsiyah film de var, o ayrı. kendinizi 6. hissin kollarına atıyorsunuz, olup bitiyor.
yalnız nereye gittiğini görmek ve yolculuk yaptığını anlamak için en öne sürücünün yanındaki koltuklara binmekte fayda var. en iyi yol ordan görünüyor ve ilk binen siz olunca, genelde türkiyede de olduğu gibi kimse yanınıza binmeden arka labirentlere dalıyor.
işte bundan dolayı ne zaman gazel görsem ön boş mu diye bakıyorum, tek kişi olsa da hemen dalıyorum.
yine bir gün otobüs, marşutka veya gazel ne gelirse bekliyorum. baktım beyaz bir gazel geliyor. hemen tarafı kestim, boş olduğunu anlayınca durur durmaz içeri atladım. tam koltuğa kurulacaktım ki kendimi son anda kurtardım rezil olmaktan. öndeki iki koltuk yok...
evet öndeki iki koltuk yok. içeri girince anladım yeni ve çağdaş bir dizaynala karşılaştığımı. meğer adam bu kez orta kapıyı kaldırmış oraya öndeki koltukları koymuş ön taraf da sadece geçit olmuş. yere oturmadım ama 5-10 saniyde ancak topladım kendimi.
eee burda bir laf var öğrendik eta rasiya yani bizim burası türkiyenin buraya uyarlanmışı...
en güzel örneklerinden birinin bu olduğunu düşündüğüm türdür.
gözüni süzme bimar öldürürsün
saçın çözme giriftar öldürürsün
demişsin yoluma ölmez ahmed
bir oldum bin daha öldürürsün.
gözüni süzme bimar öldürürsün
saçın çözme giriftar öldürürsün
demişsin yoluma ölmez ahmed
bir oldum bin daha öldürürsün.

#12085119 ·
· 89
bi' furuğ ferruhzad şiiri.
benim sesimi taşlarca dinliyorsun
taşsın hemen dinlediklerini unutuyorsun
ilkbahar sağanağısın ve pencerenin uykusunu
dürtü darbeleriyle kaçırıyorsun
okşayışın yeşil dalı olan elimi
ölü yapraklarla seviştiriyorsun
şaraptan daha sapkınsın ve gözü
yalazlara oturtuyor döndürüyorsun
ey kanımın bataklığının altın balığı
hoş olsun sarhoşluğun beni içiyorsun
sen gün batımının mor derelerisin ve gündüzü
göğsüne bastırıyor söndürüyorsun
gölgelerde, oturdu senin furuğun ve uçuklaştı
gölgelerle onu neden karaya bürüyorsun?
benim sesimi taşlarca dinliyorsun
taşsın hemen dinlediklerini unutuyorsun
ilkbahar sağanağısın ve pencerenin uykusunu
dürtü darbeleriyle kaçırıyorsun
okşayışın yeşil dalı olan elimi
ölü yapraklarla seviştiriyorsun
şaraptan daha sapkınsın ve gözü
yalazlara oturtuyor döndürüyorsun
ey kanımın bataklığının altın balığı
hoş olsun sarhoşluğun beni içiyorsun
sen gün batımının mor derelerisin ve gündüzü
göğsüne bastırıyor söndürüyorsun
gölgelerde, oturdu senin furuğun ve uçuklaştı
gölgelerle onu neden karaya bürüyorsun?

#12085199 ·
· 86
(bkz: dil ve anlatım dersi)

#12479566 ·
· 86
bu aşk bir bahr-i ummândır buna hadd ü kenâr olmaz
delîlim sırr-ı kurân'dır bunu bilende âr olmaz
süre geldik ezelîden pîrim muhammed alîden
şerâb-ı lâ-yezâlîden içenlerde humâr olmaz
eğer âşık isen yâre sakın aldanma ağyâre
düş ibrâhîm gibi nâre bu gülşende yanâr olmaz
kıyamazsan bâş ü câna uzak dur girme meydâna
bu meydânda nice başlar kesilir hiç sorar olmaz
hakk ile hak olanlara kendi özün bilenlere
dost yolunda ölenlere kan bahâsı dinâr olmaz
bak şu mansûrun işine halkı üşürmüş başına
ene'l-hakkın firâşına düşenlere timâr olmaz
biz âşıkız biz ölmeyiz çürüyüp toprak olmayız
karanlıklarda kalmayız bize leyl ü nehâr olmaz
seyfullah sözünde mestdir şeyhinden aldığı destdir
dîvâne-râ kalem nîstdir ne söylese kınâr olmaz
delîlim sırr-ı kurân'dır bunu bilende âr olmaz
süre geldik ezelîden pîrim muhammed alîden
şerâb-ı lâ-yezâlîden içenlerde humâr olmaz
eğer âşık isen yâre sakın aldanma ağyâre
düş ibrâhîm gibi nâre bu gülşende yanâr olmaz
kıyamazsan bâş ü câna uzak dur girme meydâna
bu meydânda nice başlar kesilir hiç sorar olmaz
hakk ile hak olanlara kendi özün bilenlere
dost yolunda ölenlere kan bahâsı dinâr olmaz
bak şu mansûrun işine halkı üşürmüş başına
ene'l-hakkın firâşına düşenlere timâr olmaz
biz âşıkız biz ölmeyiz çürüyüp toprak olmayız
karanlıklarda kalmayız bize leyl ü nehâr olmaz
seyfullah sözünde mestdir şeyhinden aldığı destdir
dîvâne-râ kalem nîstdir ne söylese kınâr olmaz
bazı yörelerde "sonbaharda kuruyup düşen, yerdeki yaprak birikintisi" anlamına gelir. benim için anlamı budur.