gıda krizi

city boys city boys
tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı bir sorun. yani, sadece türkiye'ye
özgü değil. üstelik de çok ciddi bir sorun niteliğinde.
gerçekten de, ekvador'dan fransa'ya kadar dünya genelinde tüketiciler, artan gıda fiyatlarıyla karşı karşıya. 2007 yılı ortalarından beri gıda fiyatları dünya genelinde yüzde 40 civarında arttı. mısırın fiyatı son iki yılda ikiye katlandı. buğday 28 yıldaki en yüksek düzeyine çıktı. gıda fiyatlarındaki artış, gelişen ülkelerin gıda ithalatı faturalarını geçen yıl yüzde 25 oranında artırdı. birleşmiş milletler gıda ve tarım organizasyonu'na göre, bu yıl dünya tahıl stoku, 1982'den sonraki en düşük düzeyinde kalacak.
gıda fiyatlarındaki artış, kısmen kontrol edilemez faktörlerden kaynaklanıyor. enerji fiyatlarındaki artış ve çin ile hindistan'da orta sınıfın büyümesi gibi. biyodizel yakıt üretiminin de yüksek fiyatları beslediği açık. küresel ısınma ve kuraklığın da fiyatları artırıcı etkisi olduğu kesin.

gıda fiyatları dünya genelinde son üç yıl içinde yüzde 83 oranında artmış bulunuyor.

gıda sorunu karşısında dünya ayakta. akp hükümeti ise, 'birkaç spekülatörün işi' diyor.
gulhane parkindaki ceviz agaci gulhane parkindaki ceviz agaci
"samsun'da son günlerde mantardan zehirlenmeler artınca valilik yurttaşları uyardı. samsun valisi doç. dr. zülkif dağlı, "karadeniz bölgesi olarak çok büyük bir mantar zenginliğimiz var. ancak mantar toplarken, çok iyi tanıyıp bildiğimiz mantarları toplamamız gerekiyor" uyarısında bulundu."

www.cumhuriyet.com.tr

"son günlerde karadeniz bölgesi'nde mantardan ölüm ve zehirlenme vakaları yaşanıyor. ordu'da fındık bahçesinden toplayıp yedikleri mantardan zehirlenen çiftten biri hayatını kaybetti. samsun'da da mantardan zehirlenme vakaları arttı."
gulhane parkindaki ceviz agaci gulhane parkindaki ceviz agaci
"süt üretiminde düşüş sürüyor

toplanan inek sütü miktarı kasım'da yıllık bazda %6.1 düşerken, ocak-kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %3.2 azaldı

yıllık bazda,
tereyağı üretimi %18.5
ayran %8.8
i̇çme sütü %7.4
i̇nek peyniri %5.1
yoğurt üretimi %3.1 düştü

tüi̇k"

twitter.com
gulhane parkindaki ceviz agaci gulhane parkindaki ceviz agaci
"türkiye, en kurak kışlarından birini geçiriyor ve bu tarımsal üretimi hem nicel hem de nitel açıdan ciddi bir biçimde etkileyecek gibi görünüyor. bunun anlamı, hem ürün rekoltesinde düşüş hem de üretim maliyetlerinin artışı. zira yağmur yağmadığında sulama yapmanız gerekli. bu da hem su hem de elektrik maliyetinin artması demek. zaten çok yüksek seyreden tarım-üfe'ye bir olumsuz etki daha..."

www.gazeteduvar.com.tr

"bi̇ldi̇ği̇ni̇z kuraklıkları unutun

yüzey ısınması, denizlerin ısınması, anormal hava olayları, kuraklık en bariz etkiler olarak önümüze çıkıyor. söz gelimi geçtiğimiz yıl, küresel ölçekte bir kuraklık yılı olarak kayıtlara geçti bile, bu yılın da iyi ihtimalle 'en sıcak altıncı yıl' olması bekleniyor. 2022, en sıcak beşinci yıl oldu, ancak en sıcak dördüncü ve sekizinci yıllar arasındaki fark birbirine çok yakın. son sekiz yıl, kayıtlardaki en sıcak sekiz yıl olarak ölçüldü."

"tarım sektöründe yapısal kri̇z varken i̇kli̇m kri̇zi̇ni̇ karşılıyoruz

bu veriler ışığında, dönelim tarım ve gıda fiyatlarına... zaten küresel enflasyonist ortamdan henüz çıkabilmiş değiliz. türkiye ise dünya enflasyon liginde halen birinci sırada. gıda enflasyonu açısından da durum pek farklı değil. bu salt konjonktürel bir durum da değil, yani girdi maliyetlerinde astronomik artışlar sadece bir etmen. türkiye'de tarım sektörü ciddi bir yapısal bunalımın içinde. özellikle de hayvancılık can çekişiyor. planlı bir üretim yok, teşvik ve destekler sonuç alıcı olmuyor, işletme ölçekleri bir başka sorun, dış ticaret politikalarının olumsuz etkileri sürüyor, verimlilik avrupa'nın yarısı kadar ve ekilmeyen araziler git gide artıyor. bunun ötesinde, su fakiri bir ülkede yaşıyoruz.

şimdi tüm bunlardan çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız. buna kabaca kuraklık ve hava olaylarında anomaliler diyelim. bunun sonuçlarını, 2023 yılında da ciddi bir biçimde yaşayacağımız kesin gibi, eğer ki bir mucize olmazsa. türkiye, en kurak kışlarından birini geçiriyor ve bu tarımsal üretimi hem nicel hem de nitel açıdan ciddi bir biçimde etkileyecek gibi görünüyor. baraj doluluk oranları bunun bir göstergesi ve sadece i̇stanbul'un istranca barajlarından örnek verirsek, doluluk oranı yüzde 5'lere gerilemiş durumda. kuruyan göllerin sayısı hızla artıyor, akarsuların durumu da hiç iç açıcı değil, yeraltı sularına ulaşmak da git gide zorlaşıyor.

gi̇rdi̇ kullanımı ve mali̇yetler artacak

sonuç itibarıyla, bunun tarımsal üretime etkisi çok olumsuz olacak gibi görünüyor. buğday ve arpa gibi hububatların kuraklık sebebiyle ekimleri ertelendi bile. başta konya olmak üzere, özellikle i̇ç anadolu illerinde, yani hububat ambarlarında yağış miktarındaki düşüş oranı yüzde 75. ama bu durum salt i̇ç anadolu'ya özgü değil. kuru ve sulu tarım yapılan tüm bölgelerde kuraklığın etkileri gözlemleniyor. bunun anlamı, hem ürün rekoltesinde düşüş hem de üretim maliyetlerinin artışı. zira yağmur yağmadığında sulama yapmanız gerekli. bu da hem su hem de elektrik maliyetinin artması demek. zaten çok yüksek seyreden tarım-üfe'ye bir olumsuz etki daha... bitmedi, kuraklık aynı zamanda olumsuz bir başka döngü yaratıyor. bu dönemlerde hastalık, haşere ve zararlı etkileri de artıyor. yani daha fazla tarımsal ilaç kullanmak gerekecek.

deri̇ne, daha da deri̇ne!..

türkiye'de, yine başta i̇ç anadolu olmak üzere tarımsal arazilerin sulanmasında yeraltı suyu kullanımı yıllardan bu yana giderek artıyor. türkiye'de sulu tarım yapılan arazilerin su gereksinimlerinin yüzde 53'ü yüzey su kaynaklarından sağlanırken, yüzde 38'i yeraltı su kaynaklarından karşılanıyor. ve yeraltı su kaynakları tükenmeye yüz tutmuş durumda. yıllardan beridir gazetelerde gördüğümüz konya'daki obruklar, işte bu yeraltı su kaynaklarının çökmesinden başka bir şey değil. bundan 10 yıl öncesinde konya'da 100 metre derinlikten çıkarılan yeraltı suyu, bugün 250 metreden çıkarılıyor. güneydoğu anadolu'da bu derinlik 450 metreye kadar ulaştı bile.

yağışların yetersizliği sebebiyle, bazı bölgelerde çok su isteyen tarım ürünlerinin ekimine sınırlama ya da yasak getirilmiş durumda. bu uygulamaların artarak devam edeceğini söylemek için medyum olmaya gerek yok. zira tüm veriler, bizim de içinde yer aldığımız akdeniz havzası'nda iklim krizinin etkilerinin çölleşmeyle sonuçlanacağını gösteriyor. buna rağmen gap projesinin hayata geçmesinden bu yana, türkiye'de tarımsal sulamanın ne kadar mantıksız şekilde yapıldığını ve bu meselenin bile çözülemediğini hatırlatayım. gap'tan sonra su bolluğu yaşayan güneydoğu anadolu çiftçisi tarlalara suyu gereksiz biçimde bastı ve bunun sonucunda toprakta tuzlanma sebebiyle ciddi sorunlar yaşandı. bir başka örnek daha verelim, şu düşey atımlı hidroelektrik santrallerinden... özellikle doğu karadeniz'de neredeyse her dereye kurulmaya kalkılan bu santraller, su bolluğu içinde yüzen bu bölgede bile su rejimini alt üst etti.

ne poli̇ti̇ka var ortada ne de plan


bu mesele neredeyse 20 yıldır bilinmesine karşın, türkiye'nin kuraklığa önlem alacak ne bir tarım politikası var, ne de su politikası... siz buna biraz önce sözünü ettiğim yapısal sorunları da ekleyin. tüm bu sorunlar apaçık ortada dururken, halen gıda enflasyonuna karşın palyatif önlemler almaya çalışan bir ekonomi yönetimi var karşımızda. marketlerin gıda fiyatlarını sabitlemesi gibi uygulamalar söz gelimi. ya da çöküşe giren hayvancılık sektörüne karşı bir darbe daha vuracak olan et ithalatı...

sonuç itibarıyla, gıda maliyetlerinde bir düşüş söz konusu değil, bir artışın olması ise çok muhtemel. kuraklık sebebiyle bu girdilerden su, elektrik ve tarımsal ilaçların kullanımının daha da artacağını söyleyebiliriz. bu girdi kullanımındaki artışa rağmen verimliliğin düşmesinin de çok muhtemel olduğunu ekleyeyim. bunun yanı sıra, tarımsal ürün kalitesinin de düşeceğini de... küresel ölçekte bir kuraklıktan söz ettiğimize göre, öyleyse tarımsal ürün ithalatının maliyetinin de artacağı aşikar. peki tüm bunları sıraladıktan sonra, 'gıda fiyatlarının düşeceği' iddialarına birazcık aklı olan kim inanır!"
2
demiray07 demiray07
kısaca özetlemiş olmak için .üretim yok tüketim çok .yanlış politikalar yüzünden gözlerdeki ışığı göremedik (bakan nebati...gözlerime bak gözlerime )
gulhane parkindaki ceviz agaci gulhane parkindaki ceviz agaci
"ortadoğu'da gıda güvenliği krizi"

"uzmanlar 2022 yılından itibaren insanlığın modern dönemin en büyük küresel gıda kriziyle karşı karşıya kaldığını değerlendirmektedir."

www.insamer.com

"i̇klim krizinin belirgin şekilde artması, gıda güvenliği konusunu dünya kamuoyunun en önemli meselelerinden biri hâline getirmiştir. covid-19 pandemisi ve ukrayna-rusya savaşı ile birlikte küresel gıda krizinin etkileri daha yoğun bir şekilde hissedilmeye başlanmıştır. uzmanlar 2022 yılından itibaren insanlığın modern dönemin en büyük küresel gıda kriziyle karşı karşıya kaldığını değerlendirmektedir. 53 ülkede en az 222 milyon insanın akut gıda güvensizliği yaşadığı ve acil yardıma ihtiyaç duyduğu ifade edilmektedir. 37 ülkede 45 milyon kişi için ise açlık çok büyük bir tehdit hâlini almıştır.

dünyanın hemen her bölgesinde güvenli gıdaya ve temiz/kullanılabilir su kaynaklarına erişimde sorunlar yaşansa da ortadoğu ve kuzey afrika krizin etkilerini en fazla hisseden bölgeler olmuştur. uluslararası para fonu'ndan (imf) yapılan açıklamaya göre ortadoğu'da 141 milyon insan güvensiz gıdaya maruz kalmaktadır ve rusya'nın ukrayna'yı işgal etmesiyle en az 48 ülke gıda kriziyle karşı karşıya gelmiştir. 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, dünya genelinde en fazla su sıkıntısı çeken 17 ülkeden 12'si ortadoğu ve kuzey afrika'da yer almaktadır. su kaynaklarının mevcudiyeti ve miktarı, gıda güvenliği ve tarımsal üretimle doğrudan ilişkili olduğu için buralarda 2050 yılına kadar gayrisafi yurt içi hasılanın %6-14'üne karşılık gelen iklimle ilgili en büyük ekonomik kayıpların gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

diğer taraftan söz konusu bölgelerde sürekli artan yoksulluk oranları da güvenli gıdaya erişimin zorlaşmasını açıklayan unsurlardan biridir. dünya bankası verileri ortadoğu ve kuzey afrika'da 2010-2020 yılları arasında aşırı yoksulluk oranının artış gösterdiğini, özellikle de 2015-2018 diliminde bu oranın ikiye katlandığını, böyle bir artışın dünyada başka hiçbir yerde yaşanmadığını ortaya koymuştur. arap dünyasındaki her üç kişiden biri gıda güvensizliği ile karşı kaşıya kalsa da covid-19 salgınının ve ukrayna'daki savaşın etkilerinin henüz tam olarak gerçekleşmediği değerlendirilmektedir.

bu bölgelerde sürekli artan nüfusa gıda temin edilmesini zorlaştıran başlıca unsurun ise iklim değişikliği olduğu kaydedilmektedir. ortadoğu'da çöllerin ve kurak bölgelerin yaygın olması itibarıyla ekilebilir arazinin az ve su kaynaklarının da kısıtlı olduğu bilinmektedir. sıcaklıkların artması mevcut durumu daha da zorlaştırarak tarımsal üretimi sekteye uğratmakta; sel, fırtına gibi doğal afetler daha sık ve yıkıcı bir şekilde vuku bulmaktadır. üstelik bölgede yeterli ekonomik kaynağa sahip olmayan ülkeler, iklim değişikliği ile ilgili risk yönetimini gerçekleştiremedikleri için mevcut durumdan çok daha fazla etkilenmektedir.

nüfusun hızlı bir şekilde artması ve artan nüfusun şehirlerde yoğunlaşması güvenli gıdaya erişimi zorlaştıran önemli sebeplerden bir diğeridir. ortadoğu ve kuzey afrika'daki ülkelerin birçoğunun 2050 yılında nüfuslarını 2015 yılına göre ikiye katlayacağı tahmin edilmektedir. bu nüfusun da en az %70'inin şehirlerde yaşaması beklenmektedir. nüfusun şehirlerde toplanması ve toprağın verimliliğinin azalması ise tarımsal üretim çıktılarının nüfus artış oranlarıyla dengesiz bir seyir izlemesine yol açmaktadır. üstelik bölge halkının beslenme alışkanlığı buğday ve diğer tahıl ürünlerine dayanmaktadır. hâlihazırda birçok ülke bu ürünlerde ithalata bağımlıdır ve tarımsal üretimde yaşanan sorunların bu bağımlılığı daha da arttırması beklenmektedir.

tarımsal üretimin yetersizliği ve verimsizliği, ithalata bağımlılık ve iklim değişikliği gibi yapısal sorunlar varlığını sürdürürken 2020 yılı başlarında dünyayı etkisi altına alan covid-19 pandemisi uzun kapanmaları ve üretimin radikal şekilde azalmasını beraberinde getirmiştir. başta akaryakıta gelen zamlar olmak üzere maliyetlerin artmasıyla ortaya çıkan ekonomik krizde hem gıda arzı konusunda hem de mevcut ihracat stoklarının ulaştırılmasında sorunlar yaşanmıştır. ekonomik krizin etkilerinin dünya genelinde hissedildiği 2022 yılı başlarında rusya'nın ukrayna'yı işgali ise mevcut krizi zirveye taşımıştır. dünya buğdayının %30'unu ihraç eden rusya ve ukrayna arasında yaşanan çatışma bir yandan bu ülkelerin tahıldan tarım ve gübre ürünlerine kadar birçok kalemdeki ihracatını kısıtlamış bir yandan da bu sektörlerde ihracat yapan üçüncü ülkeler kısıtlama veya durdurma kararlarıyla gıda milliyetçiliği yapmak durumunda kalmıştır.

ekonomik kriz, pandemi ve çatışmalar küresel tedarik zincirini kesintiye uğratıp gıda fiyatlarını arttırmış; gıda tüketiminde ithalata bağımlı olan ortadoğu ve kuzey afrika halkları bu durumdan en çok etkilenen gruplar olmuştur. fakat krizin etkileri, ekonomisi petrol ve doğal gaza dayanan zengin ülkelerde farklı, yer altı kaynaklarına sahip olmayan millî geliri düşük ülkelerde farklı şekillerde görülmüştür. suudi arabistan ve umman'da tüketilen buğdayın yaklaşık yarısı rusya ve ukrayna'dan ithal edilirken katar ve birleşik arap emirlikleri de buğday ithalatının önemli bir kısmını bu ülkelerden yapmaktadır. ayrıca körfez ülkeleri arpa, ayçiçeği gibi farklı ürünlerde de rusya ve ukrayna'dan yapılan ithalata bağımlı durumdadır. fakat ekonomik kaynakları sebebiyle gıda fiyatlarındaki artıştan sınırlı derecede etkilenen bu ülkeler, söz konusu ürünleri satın almak için yeterli fona sahip olsalar bile çatışma, iç savaş veya farklı gerekçelerle üretici ülkelerin getirdiği ihracat kısıtlamaları sebebiyle gıda temin etme konusunda sıkıntı yaşamıştır. bu tehdit karşısında birçok körfez ülkesi yerel tarımsal üretime daha fazla yatırım yapılması, depolama kapasitesinin arttırılması, gıda tedarikçilerinin çeşitlendirilmesi gibi bir dizi tedbir alma yoluna gitmiştir.

ortadoğu ve kuzey afrika'da gıda krizinden en çok etkilenen ülkeler, ithalata bağımlı bir ekonomiye sahip ve fiyat artışlarını tolere edebilecek ekonomik gücü olmayan ülkelerdir. çatışma, iç savaş, askerî darbe gibi siyasi istikrarsızlıkların yaşandığı ülkelerde gıda krizinin boyutları her geçen gün daha da derinleşmekte ve insan yaşamını doğrudan tehdit etmektedir. bu bağlamda yemen, suriye, lübnan, irak, i̇ran, mısır, ürdün, tunus ve filistin'in gıda krizine karşı en savunmasız ülkeler olduğu belirtilmelidir.

***

"neler yapılabilir?


ukrayna savaşı'nın daha uzun süre devam etmesi veya bölgeyi etkileyecek yeni çatışmaların ortaya çıkması, küresel enflasyon üzerindeki baskıyı arttıracak ve gıda fiyatlarındaki yükseliş sürecektir. bu durumda günlük gıda ve su ihtiyacını karşılamayla ilgili hâlihazırda var olan endişe ve huzursuzluk iyiden iyiye kendini hissettirecektir. yoksulluğun artması avrupa, abd veya bölgedeki nispeten iyi koşullara sahip ülkelere olan göçü daha da hızlandıracaktır. ortadoğu ve afrika'da günlük yaşamı sürdürmedeki zorlukların dayanılmaz boyutlara ulaşması, mevcut huzursuzlukların ayaklanmalara veya büyük isyanlara dönüşmesine yol açabilir. keza temmuz 2021'de i̇ran'ın huzistan bölgesinde yaşanan su sıkıntısı protesto gösterilerine sebep olmuş ve bu gösteriler başkent tahran'a kadar ulaşmıştır.

küresel gıda krizinin ortadoğu'ya etkilerini azaltabilmek için kısa ve uzun vadede atılması gereken bazı adımlar vardır. öncelikle başta yemen ve suriye olmak üzere kıtlıkla karşı karşıya kalan ülkelere acil insani yardım ulaştırılması ve açlıktan ölümlerin önünün alınması gerekmektedir. ayrıca ukrayna ve rusya arasında hızlıca uygulanabilecek anlaşmaların yapılmasıyla gıda krizinden bunalan bölgelerin nefes alması sağlanabilir. bu bağlamda türkiye'nin arabuluculuğuyla imzalanan tahıl koridoru anlaşması büyük önem arz etmektedir. ukrayna, rusya, türkiye ve birleşmiş milletler'in taraf olduğu anlaşmalar kapsamında 1 ağustos 2022'den itibaren buğday, ayçiçeği, mısır, kanola gibi ürünleri taşıyan gemiler ukrayna limanlarından farklı bölgelere sevk edilmeye başlanmıştır.

kriz dönemlerinde halklarını korumak ve gıda arzını güvence altına almak için ihracata kısıtlamalar veya yaptırımlar getiren hükümetlerin bu kararları yürürlüğe konulmadan önce uluslararası pazara etkileri değerlendirilerek diyalog kanalları açık tutulmalıdır. ayrıca ithalatta rusya ve ukrayna'ya bağımlı olan ülkelerin gıda tedarikçilerini çeşitlendirmesi ve olası kriz durumlarında zararı minimize etmesi gerekmektedir. gıda ithalatı ve depolama prosedürlerinin etkinliğinin artırılması da risklerin azaltılmasında önemli bir aşama olacaktır.

daha kalıcı çözüm, yerel tarım ve gıda sistemlerinin geliştirilmesi ile mümkündür ancak bunun için uzun zamana yayılan planlamalar yapılmalıdır. bu bağlamda topraksız tarım, kaynakları koruyan tarım yöntemleri ve arıtılmış suyun kullanımı gibi değişen iklim koşullarına uyumlu teknolojik uygulamalara yatırımlar yapılmalıdır. çiftçilerin kuraklık, sel gibi tehlikelere karşı sürdürülebilir ve dayanaklı sistemleri kullanmaları için devlet desteğine ve teşvikine ihtiyacı vardır. ayrıca tarımsal üretimin kalitesini ve tarım-gıda sektörünün çekiciliğini arttırmak amacıyla da adımlar atılmalıdır.

küresel gıda krizinin ortaya çıkardığı kırılganlığı azaltmak için yerli üretimin arttırılması zorunludur. gerekli önlemlerin alınmaması hâlinde gelecek yıllarda daha büyük çaplı doğal afetlerin veya çatışmaların yaşanması ve bunların geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurması ise kuvvetle muhtemeldir."