göbeklitepe

1 /
ağır hasarlı ağır hasarlı
göbeklitepe insanların geçmişe bakışını değiştiren bir keşiftir.
günümüzden yaklaşık on iki bin yıl önce avcı toplayıcı olan bir toplumun tapım amaçlı olarak bir yapı imar etmesi kafalardaki ilkel insan imajını değiştirmiştir.düşünülenin aksine ilkel insanın oldukça yetenekli ve zeki olduğu ortaya çıkmıştır.
bu toplum önce tapınaklarını inşa etmiş daha sonraki evrelerde de bu tapınak bölgesi etrafında yerleşmeye başlamıştır.
tapınaklar yuvarlak,oval ya da dikdörtgen planla yapılmış ve içlerinde yükseklikleri 2-4 m arasında değişen "t" şeklinde sütunlar dikilmiş.ayrıca tanpınaklarda nişler de bulunmaktadır.asıl dikkat çeken nokta bu dikitlerin üstüne ustaca işlenen hayvan figürleridir ki toplumun kültür düzeyinin gelişmişliğini gösterir.bu insanlar yerleşik düzene geçmiş bir toplum kadar gelişmiştir.(sütunlardaki hayvan figürleri dönemin doğa merkezli inanç sisteminin bir göstergesidir.)
karamuratbenim karamuratbenim
der spigel adem ile havva'nın incil'de bahsedilen 'cennet bahçesi'nin burada olduğunu idda etmiş. hatta watchers denilen, tanrının adem ile havva'yı korumakla görevlendirdiği meleklerin burada sapıttığını yazmış.
kilciklitazefasulye kilciklitazefasulye
göbeklitepe, yani tarihin bilinen sıfır noktası. girişinde de aynen böyle yazıyor: "tarihin sıfır noktasına hoşgeldiniz". enteresan bir enerjisi var buranın. daha levhayı görür görmez diyorsunuz ki burası başka... dağı, taşı, havası başka... burası mı şimdi bilinen ilk yaşam merkezi? öyle ki kazılarda görev alan alman arkeolog klaus schmidt de evini barkını bırakıp burada yaşamaya başlamış zaten, kazı alanının içerisinde prefabrik bir yapıda sürdürüyor yaşamını, tarihin merkezine bakarak. demeyin öyle hemen evi işine yakın olsun diye yapmıştır diye, kazılar sadece eylül ve ekim aylarında 10 hafta süre ile yapılıyor.
dolaşmaya başlıyoruz, kazılar sonrasında 4 tane tapınak gün yüzüne çıkmış durumda şu anda, muhtemelen dahasını kazmayacaklar çünkü bu şekilde toprak altında bırakmak da bir koruma yöntemiymiş, öyle diyor rehberimiz.
tapınaklar ortada iki büyük, etrafında 12 nisbi olarak daha küçük insan temsili sütunun çevrelemesi şeklinde oluşuyor. bu haliyle zodyak döngüsünü, hatta bir saati anımsatıyor. insan temsillerinin kolları sembolize edilmiş ve temsili sütunların üzerinde çeşitli hayvan figürleri işlenmiş durumda. hayvanların sembolojideki anlamlarına tek tek girmeyeceğiz ama bugünün anlamsız sanat eserlerine bakılırsa çok derin manalar sakladığına şüphe yok. düşünmeden edemiyor insan, hangimiz ilkel, hangimizin bilgisi daha ileride ya da daha geride?
öte yandan bölgede hiç insan kalıntısına rastlanmamış, sadece hayvan kalıntılar bulunuyor. bu da aslında yaşam merkezinin daha uzakta bir yerde olduğunu, bu bölgede sadece ibadet edildiğini ve tanrıya kurban sunusu yapıldığını gösteriyor. nitekim tapınakların sonundaki ucu bilinmeyen merdiven de bunun bir göstergesi...
ben olan ben ben olan ben
yakın zamanda göbeklitepe'ye yapmış olduğum gezi sonrası, göbeklitepe hakkında o kadar kolay ve basit açıklamalar yapılamayacak kadar önemli ve ilginç bir arkeolojik bulgu olduğunu söyleyebilirim. ben orada çok başka bir durum olduğunu düşünüyorum.

düşünün, tarım bulunmamış, hayvanlar evcilleştirilmemiş, kıyafet-giysi bulunmamış, alet (birkaç parçadan oluşan aletlerden bahsediyorum) bulunmamış, yerleşik düzene geçilmemiş, herhangi bir yapı yapılmamış, harfler-yazı bulunmamış vs...

ama şu ana kadar bulunanlarla birlikte 20'ye yakın mabed olduğu iddia edilen yapı var. bu yapıların tasarımları eliptik, sarmal, dairesel yani gelişmiş formlarda. mabed olduğu iddia edilen mekanlarda ortada iki adet t biçiminde büyük (yaklaşık 12 ton) taş var ve bu taşlar kaidelere oturtulmuşlar. zemin su geçirmeyen bir zemin. bu ortadaki iki t taşın etrafında yine t biçiminde mekanın şekline göre sıralanmış taşlar var. belirli geometrik ara ile sıralanmışlar ve üzerilerinde 12 adet hayvana ait semboller mevcut.

özellikle d mabedi olarak anılan yerdeki çevre t taşlar ilginç. eliptik olarak konumlandırılmışlar ve tam olarak 12 tane küçük t taş var. bu t taşlardan birinde ortaya çıkarılan rölyef, heykel tarzı hayvan figürü o kadar detaylı ve ilginç ki bunu o zamanın insanının nasıl yapabildiği ve nasıl oldu da bunların 12.500 yıldan fazla zaman dayandığı sorularına yanıt bulmak güçleşiyor.

bu taşlar ve mekanın tamamı önce küçük taşlar ile çevreleniyor sonra da toprak ile gömülüyor. aynı bölgede yani yaklaşık 30 dönüm alanda 20'ye yakın mabed olduğu iddia edilen yapı var.

iddia edilen diyorum zira bence onlar mabed değil. nedir derseniz, biraz daha beklemenizi rica edeceğim, yazmakta olduğum kurgu roman göbeklitepe'de de (sadece orada değil) geçiyor. umarım bu yıl yayınlanabilecek...

(bkz: vitriol yeni çağın şafağı)
cnenog cnenog
ülkemiz sınırları içinde yer alan en değerli arkeolojik yerlerden biridir. ülkemizde yaşayan bir çok insanın böyle bir yerin varlığından bile haberi yoktur. dünyanın bir çok yerinde ise çok iyi bilinmektedir.

reklam ve turizm kısmına değinmeyeceğim. o kısmı çok ayrı bir boyut. 12000 yıl önce böyle bir yerde hiçte küçümsenmeyecek şekilde tapınak inşa edilmiştir. kısa süre öncesinde bulunmuştur. 6 adet tapınak toprak üzerine çıkmış. 14 tanesi daha toprak altından çıkarılmayı beklemektedir. bunlar sadece t şeklinde taşlar değildir. üzerilerinde hayvan çizimleri olan heykellerdir. burayla ilgili ise birçok tahmin yapılmaktadır ama tam olarak gerçek ortaya çıkmamıştır. kazılar arttıkça bilgilerde artmaktadır. buna benzer 4 adet daha arkeolojik bölge göbekli tepeye yakın coğrafyadadır. mezopotamyanın ne kadar kıymetli bir yer olduğu tarihten anlaşılabilir.

belgeseli ise
linkinden izlenebilir.

göbekli tepeyi ülkemizdeki herkesin bilmesi gerekmekte ve buna sahip çıkılması gerekmektedir.
autofocus autofocus
iain stewart 'ın iskoç aksanıyla ayıla bayıla izlediğim how to grow a planet isimli belgeselinde bahsi geçen, insanlık tarihi bilgimizde geriye doğru 2000-3000 senelik atlamaya sebep olan kalıntılar ve o kalıntıların olduğu mevkii.

klaus schmidt ve iain stewart'ın tarih kitaplarını yeniden yazmamız lazım diye anlattığı bu önemli kalıntılar hakkında çevremdeki bir çok insanın "hıı mezar falan mı bulmuşlar" tepkisinden öte bir aksiyon göstermemiş olması, beni ayrıca hüzünlere gark etmekte.
autofocus autofocus
klişe tabirle tarih kitaplarımızı yeniden yazdıracak kalıntıların bulunduğu yer.
iain stewart'in iskoç aksanı ile sunduğu how to grow a planet isimli belgeselde (sanırım üçüncü bölümdeydi) günümüz uygarlığının temellerine dair açıklamaların yer aldığı belgeselde detayları bulunabilen kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır.
(bkz: how to grow a planet)
(bkz: mvgroup org)
1 /