son dönemde yapılmış en güzel türk filmlerinden biri. başrollerinde idealist bir öğretmen, şartlar yüzünden kocasından boşanmış ve kızıyla hayat mücadelesi veren bir pavyon kadını ile bu kadına psikopatça aşık bir güneydoğu erkeği var. filmin en iyi oyuncusu da
şener şenin zaten beklenen iyi oyunculuğunu saymazsak
timuçin esene ait. hatta bu psikopat karakterden o kadar çok etkilenmiş ki,
cem yılmaza hangi rolü oynamak isterdiniz dendiğinde verdiği cevap da gönül yarasındaki halil oluyor.
meltem cumbulun oyunculuğu ise vasat. hala köylü kızı imajından kurtulamamış. özellikle heyecanlığındaki tepkileri
yılan hikayesindekilerin o kadar aynısı ki, bir yerden
memoli çıkacak, "e be köylü kızı" diye bağıracak diye bekliyor insan ister istemez. ama bunu yanı sıra meltem cumbulun sesinin ne kadar güzel olduğunu birçok sahnede tekrar görüyoruz.
film boyunca bazı şeyler çok fazla dikkat çekiyor. idealist öğretmenimiz
şener şen doğuda damı akıtan okuldan emekli olup istanbula gelince, hemen
ikinci bahardaki mekanına geri dönüyor. insan diyor ki burası
haydarpaşa garını geçti. istanbula gelen direk
samatyaya mı geliyor. ama sonradan öğreniyoruz ki, burası nazım öğretmenin eski mahalleseymiş. zaman geçince bir de ne göre
lim ali haydarın kızı
devin özgün çınar gene
şener şenin kızı. insanın içinden keşke meltem cumbulun kızını da ali haydarın küçük kızı oynasa fikirleri geçiyor ki, birden o kızın artık yaşının filme uygun olmadığını hatırlıyoruz.
şener şen filmin başında istanbula yola çıktığında, her şeyi anadoluda yaşadığını aşk, insanlık, sevgi adına bilmediği hiçbir şey kalmadığını söylüyor ama sonuna da ekliyor insan son ana kadar bir şeyler öğrenebiliyormuş diye ve işte orada nazım öğretmenin gerçek hikayesi başlıyor. aslında film de birçok hikayeden oluşuyor. idealist öğretmen
nazımın, kızı
piraye ve oğlu
memetle olan ilişkileri, bir babanın
* kızına olan özlemi ve karısına duyduğu psikopatça aşk, namusunu korumaya çalışan bir pavyon kadının
* kızına beslediği sonsuz sevgi ve için yakmaya başlayan yeni bir "gönül yarası".
film genel olarak bakıldığında son derece başarılıyken, detaya indiğinizde birçok sahnede gözünüze gelen mikrofon gibi küçük küçük birçok hata selamlıyor insanı.
filmin en güzel ve dokunaklı anlarının çoğu da sanırım piraye ve nazım arasında geçenler. bir baba kız ilişkisinin nasıl aşkın önüne geçebildiğini izliyoruz yazılmış güzel diyaloglarla.
"sence benim adım neden nazım? senin adın piraye, abininki memet?
hepimiz hayallerimizin kurbanıyız"