gönül yarası

1 /
dr conners dr conners
bir yavuz turgul efsanesi daha. baş rollerde, şener şen, meltem cumbul, timuçin esen bulunmakta. güven kıraç'ın oyunculuğu ise yine zireveye yakın. eşkiya'dan sonra gelmiş geçmiş en güzel türk filmi olarak nitelendirdiğim bu filme, bir paket selpakla gitmek icap eder, benden söylemesi. *
jelly bom jelly bom
son dönem türk sinemasında daha iyisi olduğunu düşünmediğim yavuz turgul filmi.
böyle sanki aşinası olduğum bi dizi izler gibi izledim.öylesine kattım içime karakterlerin herbirini.izlerken bir daha aşık oldum istanbul'a.nerdeyse olur olmaz her sahnede gözümün yaşını sildim,nazım ve arkadaşlarının gayet mutlu olduğu sahnelerde dahil olmak üzere!!! ne biliim,,bunlar benden değil;filmin hakkaten süper bir eser olmasından..
compasino compasino
izlendikten sonra üstüne amerikan filmlerinin izlenemeyeceği bir film. yavan kalır hey dostum senin derdin ne diyenleri izlemek.
mey mey
meltem cumbul olmasa imiş daha güzel olacakmış dedirten bir yavuz turgul filmi.diğer yavuz turgul filmleri ile benzer özellikler taşımakta. diğer filmlerinde olduğu gibi şener şen in karakteri toplum içinde unutulan,varlığına günümüzde az rastlanır bir karakter: solcu,idealist, cumhuriyet öğretmeni...yine dilsiz bir kız var( gölge oyununda yabancı kadın, eşkiyada keje).filmin geçtiği mekanı tv dizilerinde aşina olduğumuz samatya. izlerken zaten şurda kasap vardı, burda manav, orda balıkçı diye geçiyor insanın içinden.yine de son zamanlarda çekilen türk filmleri içinde eli yüzü düzgün olanı.
act act
rakı tadındaki türk sineması eseridir.bir baş yapıtmıdır bilinmez.
oyuncuların hepsi bence olabilecek en iyi şekilde oynamışlardır.
timuçin esen her karede(bkz: psikopat) görünür.`
şener şen `için bir şey söylememek lazım haddime değil.

gelin damadın yüreğidir ve hepimiz hayallerimizin kurbanıyız filmden en çok aklımda kalan cümleler.

helal olsun dedirten filmdir velhasıl kelam.
anosias anosias
son dönemde yapılmış en güzel türk filmlerinden biri. başrollerinde idealist bir öğretmen, şartlar yüzünden kocasından boşanmış ve kızıyla hayat mücadelesi veren bir pavyon kadını ile bu kadına psikopatça aşık bir güneydoğu erkeği var. filmin en iyi oyuncusu da şener şenin zaten beklenen iyi oyunculuğunu saymazsak timuçin esene ait. hatta bu psikopat karakterden o kadar çok etkilenmiş ki, cem yılmaza hangi rolü oynamak isterdiniz dendiğinde verdiği cevap da gönül yarasındaki halil oluyor. meltem cumbulun oyunculuğu ise vasat. hala köylü kızı imajından kurtulamamış. özellikle heyecanlığındaki tepkileri yılan hikayesindekilerin o kadar aynısı ki, bir yerden memoli çıkacak, "e be köylü kızı" diye bağıracak diye bekliyor insan ister istemez. ama bunu yanı sıra meltem cumbulun sesinin ne kadar güzel olduğunu birçok sahnede tekrar görüyoruz.

film boyunca bazı şeyler çok fazla dikkat çekiyor. idealist öğretmenimiz şener şen doğuda damı akıtan okuldan emekli olup istanbula gelince, hemen ikinci bahardaki mekanına geri dönüyor. insan diyor ki burası haydarpaşa garını geçti. istanbula gelen direk samatyaya mı geliyor. ama sonradan öğreniyoruz ki, burası nazım öğretmenin eski mahalleseymiş. zaman geçince bir de ne görelim ali haydarın kızı devin özgün çınar gene şener şenin kızı. insanın içinden keşke meltem cumbulun kızını da ali haydarın küçük kızı oynasa fikirleri geçiyor ki, birden o kızın artık yaşının filme uygun olmadığını hatırlıyoruz.

şener şen filmin başında istanbula yola çıktığında, her şeyi anadoluda yaşadığını aşk, insanlık, sevgi adına bilmediği hiçbir şey kalmadığını söylüyor ama sonuna da ekliyor insan son ana kadar bir şeyler öğrenebiliyormuş diye ve işte orada nazım öğretmenin gerçek hikayesi başlıyor. aslında film de birçok hikayeden oluşuyor. idealist öğretmen nazımın, kızı piraye ve oğlu memetle olan ilişkileri, bir babanın* kızına olan özlemi ve karısına duyduğu psikopatça aşk, namusunu korumaya çalışan bir pavyon kadının* kızına beslediği sonsuz sevgi ve için yakmaya başlayan yeni bir "gönül yarası".
film genel olarak bakıldığında son derece başarılıyken, detaya indiğinizde birçok sahnede gözünüze gelen mikrofon gibi küçük küçük birçok hata selamlıyor insanı.

filmin en güzel ve dokunaklı anlarının çoğu da sanırım piraye ve nazım arasında geçenler. bir baba kız ilişkisinin nasıl aşkın önüne geçebildiğini izliyoruz yazılmış güzel diyaloglarla.
"sence benim adım neden nazım? senin adın piraye, abininki memet?
hepimiz hayallerimizin kurbanıyız"
keepawayfromchildren keepawayfromchildren
herşeyiyle güzel bulduğum fakat tek bir sahnesinde unkapanı üzerine düşecekmiş gibi duran ay'ın niye o kadar kocaman olduğunu anlamadığım bir filmdi. hayır göz var nizam var, bruce almighty bile ay'ı o kadar yaklaştıramamıştı dünya'ya... nasıl gözden kaçmış anlamadım, romantik bi ambiyans verelim istenmiş ama fazla abartımış bence.
ilikci ilikci
filmi izledikten sonra insanın ne kadar büyük acılar yaşamış olsada yine hayata döndüğünü görmem beni çok etkilemişti...
1 /