hayallerin yıkılması kişiye bazı özel duyguları yaşatıp sonra geri çekmektir, ilk baharı beklerken karşında kışı görmektir, gülüşlerini hiçe sayarak seni yalnızlığa mahkum eden sözde yakınlarındır ve son olarak hayal yakılması elinden geleni yapıp sonra
bir piç gibi ortada bırakılmaktır... hayallerin yıkılması yeni hayallerin kurulmasını uzunca bir süre askıya alır ve ardından yenilerinin de temkinli yapılmasına neden olur eee sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş... kısacası hayallerin yıkılması acıdır ve zordur.
insanın kendim ettim kendim buldum durumunda kendini bulmasıdır. o hayallerin yapımında çalışanlar olsa da hayallerinin müteahhiti yine insanın kendisidir ve bu yüzden yıkımdan birinci dereceden sorumlu olan da kendisidir. ya zemine göre hayal kuracaksın ya da her türlü sonuca hazırlıklı olacaksın. birincisi hayal kurmayı kısıtlayabileceğinden tavsiye edilecek bir şey olmasa da en azından ikincisi yapılmalıdır. en kötü senaryoya hazırlıklı olunmalı. kelin ilacı olsa kendi başına sürer o da ayrı konu. hadi bakalım şimdi böyle dertlendikten sonra herkeşe benden çay; şakir'e yok. (çiçek abbas'a da buradan selamlarımızı gönderelim.)
bir vardı bir yoktu zamanıydı. bir yığın hayal içinde birkaç gerçek düşünce vardı. gerçekler sır, hayaller ulu orta yaşanıyordu o zamanlar. gerçekleri öğrenmek için yığınla hayalden vazgeçebilecek yığınla insan doluydu yine burada. oysa ki yaşamın değeri hayallerimizin değeri değil miydi?
saklı kentler, krallar, imparatorlar, kraliçeler, görkemli saraylar, hanlar, ihtişamlı amfi tiyatrolar vardı. i̇şte o zamanlarda amfi tiyatrolarda oynayan tüm oyunlar, gerçeğin ne olabileceğine dair uydurmacalardan ibaretti.
ilık, gri bir akşamüstü amfi tiyatroya küçük bir kız geldi. amfinin en üstüne kadar çıktı ve oturdu. i̇stediği tek şey amfide hayallerini oynayabilmekti.yüzlerce, binlerce, on binlerce kişi içinde hayaline kendi gerçeğiyle seslenebilmekti. birden sahneye doğru koşmaya başladı küçük kız. merdivenleri üçer beşer atlayarak sahneye ulaştı. nefes nefeseydi. çok heyecanlıydı çünkü seyirciler yavaş yavaş tiyatroyu doldurmaya başlamıştı. küçük kız sahnenin bi köşesine saklanmış oyun başlamadan birkaç dakika önce sahneye fırlayıp kendi oyununu oynamaya başlayacaktı. karar vermişti. korkusu çok büyüktü ama cesareti ondan daha da büyüktü. uygun anı bekleyip sahneye fırladı ve iki elini yana doğru açtı.
"size kocaman, gümüş, içi kahve dolu bi kupa getirdim."dedi.
birkaç saniye içinde gökyüzü kapkara kesildi .uzaklardan dev bir hortum kendini gösterdi . amfideki tüm insanlar barınaklara kaçıştı. küçük kız olduğu yere çakıldı, kaldı. tüm hayalleri oracıkta yerle bir oldu. yıldırım yıldırım üstüne çaktı, rüzgar adeta çıldırmıştı. kudurmuş bir fırtınayı elinde bir kahve kupasıyla izleyen küçük kızın önüne bir şimşek düştü. küçük kız kahvesini yudumlaya devam etti gece sabaha kavuştuğunda tayfun dindi. küçük kız hesabı yanlış yapmıştı. zamanlaması yanlıştı.
o günden sonra küçük kızın cesareti bir daha hiç ama hiç korkusunu yenemedi...
dünyada zaman akışı içinde bazı önemli anlar vardır. bu anda dünyaya en uzak yıldızın çekiminden tutun, kahve kupasına kadar sadece ilk ve son defa o an için konumlanır. ne öncesinde ne de daha sonrasında bi daha hiç gelmez o an geri. i̇nsanlar kıymetini bilmezler en uzak yıldızın o anki konumunun. zaten bilselerdi dünyada çok büyük olaylar olurdu.
sürekli yaşadığım durumdur. hatta çoğu zaman üzerime yıkılmasından dolayı hayal kurmaktan bile vazgeçme sebebimdir.
gerçekleşmeyecek olanın verdiği hüzündür.
sevinçle parlayan gözlerin ışığını kaybetmesidir.
ruh dünyanız dikenli tellere denk gelmiştir siz kaçmak isterken! kanatmıştır bir bir... ve acısı ta yüreğinize ulaşmıştır. kolay kabullenişler olmayacaktır. haliyle yalpalanmalar ve amaçsızlık hüküm sürer.
yok yok kurguların boyutunda değil acı! her bir köşesini özenle çizmiştiniz zihninizde. olması gerektiği gibi ve baş rol oyuncularıyla...
"ömür bitmeden iyi bir yönünü gösterse, hani bir kıyak geçse" diye göz kırparken oluruna, gerçek dünyanın ayazını hissedersiniz parmak uçlarında.
hayaller içinizdeki küçük kıvılcımlardır, iyiye yön veren. gerçek olması için bir yerlerden başlar ve toz pembe rengini tutturamasanız da kurgudan kurtarırsınız. her adım ilerleyiştir.
mutlu biten hikayeler de vardır elbet. ama mutsuz bitenin çokluğu diğerini gölgeler. hayallerin gerçeğe yaklaştığı anda yerle bir olması kişi üzerinde derin etkiler yaratır. içine kapanma ve yaşamdan kısa/uzun süreli kopmalara kadar yol alır. mantık süzgecinden geçirip telkinlerde başarılı olursanız daha az hasarla atlatabilirsiniz.
ruhunuzun acısını dindirmek de zamana kalır...
hayal kırıklığına uğramanın tek bir nedeni vardır o da beklentiye girmektir. her neye karşı beklenti duyuyorsanız kaldırın geriye sadece sevgi, huzur ve mutluluk kalacaktır.
sevdiğiniz insanların, paranızın, evinizin vs.. hep yanınızda olmasını beklersiniz ama onlar sizi ya terk ederler ya da ölürler hayal kırıklığına uğrar, üzülür veya depresyona girersiniz.
beklentiye girmemizin nedeni ise öz-sevginin ne olduğunu bilmeyeşimizdir. anne babalarımız bunu bilmiyordu, bilmiyorlardı çünkü onların anne babaları da koşulsuz sevmenin ne demek olduğunu bilmiyordu.
oldukça somut bir şeydir. yıkılan hayaller varsa kaçak inşaat alanları dahil olmuştur hayatımıza.