korkmaya gerek yok, korkulan şey halihazırda başımıza gelmiş zaten.
bireysel iletişimde insanlar birbirlerini önemserler, ancak topluluk seviyesinde kimse kimsenin umrunda değil ve bu kötü gibi gözükse de, tam aksine, iyi bir şey aslında.
on yıl önce aynı sınıfta olduğumuz kişilerin yaptıklarını hatırlamaya çalışalım. birkaç anı dışında hafızanızda hiçbir şey kalmamış olduğunu fark edeceğinize iddiaya girerim.
aynı şekilde şu çıkarıma ulaşabiliriz: arkadaş, akraba, sevgili gibi doğrudan iletişimde olmadığımız diğer insanların hayatında birer figürandan öte değiliz ve zihinlerinde yer edinmiyoruz. diğer insanlar %99 ihtimalle o endişelendiğimiz şeyleri düşünmemişlerdir, hatta fark etmemişlerdir bile. yani, "komik duruma düşmüş müyümdür?", "acaba benim hakkımda ne düşündüler?" gibi sorular
kaygı (vesvese) kaynaklıdır diyebiliriz.
insanların ne düşündüğüne odaklanmak yerine, "bu hayatı iyisiyle-kötüsüyle yaşarken ben ne hissediyorum? hayatıma neler katsam yaşamımı güzelleştirebilirdim? bunların kaç tanesini şimdi, şu anda yapmaya başlayabilirim?" diye düşünmek daha doğru bir seçim olacaktır.
mutluluk, ulaşılabilecek bir hedef değildir; hayattaki seçimlerimizin yan ürünüdür.
kendimizden ne kadar memnunsak, kendi kendimize dair beklentilerimizi ne kadar yaşayabiliyorsak o kadar mutlu oluruz.
bunu net bi şekilde söyleyebilirim.
hayat, başımıza gelenlerdir.
herkese bol şans.