hiç yaşlanmayan insanlar

1 /
estravanza estravanza
uzun yaşamın sırrını bulmuş insanlardır. mesela bilen bilir, bakırköy'de galleria'ya giden alt geçitte insanın etini kemiğini ayrı tartan huzurlu bir adam vardır. şapkalı... artık 24 saat aletin çıkardığı o alarm sesinden midir bilinmez sürekli yüzünde bir tebessüm, huzur ve stabil ifade ile dört mevsim elleri cebinde on yıldan beri hep aynı gözükmektedir. bir rivayete göre mesaisi sona erdiğinde göğe yükseliyormuş...
aylakmadam aylakmadam
arsız kadının tekiyim başlığıyla internette bulduğum, yonca tokbaş imzalı yazıda bahsedilen ruh halindedirler kuvvetle muhtemel.
bayıldım. net.

"arsız kadının tekiyim…
makyajımı yapmadan sokağa çıkmamak,
saçlarımı her zaman bakımlı tutmak,
ahım gitmiş vahım kalmışken bile kendimi kadın gibi hissetmek istiyorum.

tırnaklarım her zaman kırmızı ojeli, dudaklarımda nar kırmızısı rujum,
en şişko halimde bile kot giymek istiyorum.
arkadaşlarımla komşuculuk oynamak istiyorum.
kahkaham yeri göğü inleten, ağzımın kenarındaki çizgiler artık gülmekten ve konuşmaktan iyice belirginleşmişken bile mimikleri abartılı, eli kolu hiç durmayan bir kadın olmak istiyorum.
mitinglere elimde bastonum, kolumda torunum katılmak,
eşin dostun yardımıyla pankart açmak,

yağmur altında bacak ağrıları içinde kıvranarak konser izlemek istiyorum.
kar yağınca torunlarımı çağırıp düşüp kalçamı kırmadan karla oynaşabilmek için, “koşun kar getirin, kartopu atalım evi batıralım, sonra temizlersiniz!” demek istiyorum.
en yakın arkadaşımın aldığı güzelim dut ağacımın altında, dizlerimizde kareli battaniyelerimiz,
fonda u2,
elimizde en sevdiğimiz ve bir türlü vakit bulup okuyamadığımız kitaplar,
sehpamızda rakı, meze ve balıklar,
gözlerimizde burnumuzun ucuna düşmüş kırmızı kemik gözlüklerimizle,
iki sayfa okuyup kıkırdayarak dedikodu yapmak,

hayatı kutlamak,
erkekleri çekiştirmek,
yakalanınca da kızaran yanaklarımızdan makas alınmasını istiyorum.

camları kalınlaşmış gözlüklerimle, hala kendi arabamı kullanmak, hatalı sollama yapan yaramazlara camı açıp el kol hareketleriyle kızmak istiyorum.
torunlarımın aşk hikayelerini dinlerken, onlara acayip fikirler vermek istiyorum.
onların en afacan sırdaşı ben olayım istiyorum.
kendi yaramazlıklarımı anlatıp anlatıp “siz de yapın çok eğlenceli, anne babanız kızarsa bana yollayın!” diyerek onları şımartmak istiyorum.
o yaşımda erik ağacının tepesine çıkıp erik toplamak istiyorum!
çağlayı tuza banıp yemekten dilim her bahar yara olsun istiyorum!
arkadaşlarıma en olmadık şakaları yapıp, çocuklarımı utandırmak istiyorum.
ellerim titrediğinde klavyede rahatça yazabilmek için, apple’ a mektup yazıp her bir klavye tuşunu kafam kadar yapmalarını talep eden, ilk türk kadını olmak istiyorum.
gece vakti dalgalı denize girip boğulacak olduğum için zar zor kurtarılıp kocamdan azar işitmek,
gecenin köründe uyanıp “uykum kaçtı, midemde gaz var kalk yürüyüşe gidelim!” deyip uykusunu böldüğüm için, şap şup öpülmek istiyorum.

en pörsük halimde bile bana baktığında hayat arkadaşımın,
kendimi her halimde güzel hissettiren o afacan aşık gülüşünü görmek,
anında yaramazca gözlerim dolu bir cevap vermek istiyorum.
en geç yaşımda, bugünkü kadar aşık olmaya devam etmek istiyorum.
büyüyünce ben,
hala küçücük bir çocuk gibi,
içimden geldiği gibi yaşamak istiyorum."

arsız kadının tekiyim - hürriyet makyajımı yapmadan sokağa çıkmamak... hurriyet
ağyar ağyar
bir de bunu kendisine söyleyen insanlar vardır ki, başka kimseden duymadıkları için her uygun ortamda belki birini ikna ederim diye tekrar tekrar söylerler, "ya bana da herkes hiç yaşlanmıyorsun sen diyor", uzak durulması gerekir.
1 /