2004 yılında askerlik yaptığım birliğimdeki askerlerin yaklaşık yüzde 10u okuma yazma bilmiyordu. önemli bir kısmı kürttü tabi, bir iki tane de türk vardı. 1983-84 doğumlu çocukların okumasının olmaması bambaşka bir soruna işaret ediyor tabi ama hadi neyse, şimdi mesele bu değil.
iki dil bir bavuldaki çocuklar önce türkçe konuşmayı, ondan sonra okuma yazma öğrenecekler gibi görünüyor. zaten 5 yılda ancak türkçe ve bir iki matematik işlemi öğrenebiliyorlardır. belki temel bazı tarih ve coğrafya bilgileri falan. ama cumhuriyet eşit yurttaşlar yetiştirmek için kurulmuş bir rejimdir. hatta kürtler cumhurbaşkanı bile oldulardı bu ülkede! ve ismet inönüde bile vardı değil mi bir taraftan kürtlük.
iki dil bir bavul, bazı gerçekleri bize sinema aracılığıyla anlatma derdinden başka bir dert taşımıyor.
nefes nasıl insanın bir dramını askerlik dolayımıyla bize anlatıyorsa, iki dil bir bavul da ülkenin içinde bulunduğu ama içinde bulunmuyormuş gibi davrandığı bir durumu bize anlatıyor; bu sefer askerlerin değil, çocukların vasıtasıyla...
çünkü türkiyede bazı insanların ana dilleri türkçe değildir ve biz gerçeği bazen beğenmesek de gerçek maalesef öyledir. dillerine her ne kadar kart, her ne kadar kurt ve de onlara her ne kadar dağ türkü desek de, onlar aramızda birtakım bağların ama bazen de dağların olduğu, başka tür özellikler taşıyabilen insanlardır. bize bazen bizden daha yakın, bazense çok uzak. ama aynı okula gittiğimiz, aynı bakkaldan sanayağı aldığımız, aynı doktorda tedavi olduğumuz ve aynı takımı tuttuğumuz insanlardır.
birbirimizi öldürmekten de pek çekinmiyoruz yıllardır. umarım iki dil bir bavul gibi eserler yaygınlaşır ve birbirimizi anlama yolunda bazı mesafeler kat edilir. birbirimizi öldürüyor olmaktan utanırız belki böylece.