instela yazarlarından şiirler

1 /
baharda geldim baharda geldim
aynadaki ben miyim, yoksa aynanın kırık yüzümü?
saçları beyazlamış ruhumun, kan görüntüsü
gözyaşları, çizgilerde ırmaklaşarak çağlayan, deli fırtına gibi.
tarak dişleri gibi, kırılmış ifadeler.
boşlukta uçuşan düşünceler balon misali.
oysa,
sen değil miydin sevgi ve hoşgörülü, seni üzenlere karşı kulağı tıkalı.
değil miydin hayata hep gülen gözlerle bakan,
arkasını dönüp gidenlere kırılmadan.
ey aynadaki yüz,
sen değil miydin yüreği parçalı.
ağır kalkan elim,
hadi, kır aynadaki görüntüyü, bırak yüzündeki hayal kırıklıklarını,
hadi değiştir artık çehreni, bakan gözlerinin rengini,
gör, siyahla beyaz arasındaki güzellikleri.

bak erguvanlar açtı, bahar mevsimi.
sevmenin zamanı artık hayatı ve kendini…
neva neva
tek derdim seninle ,görüşebilmekti bebeğim
istedim ki sor bana saat kaçta geleyim
ne umutlar besledim bugün için seninle
çikolata bile alcaktım, yeter ki kal benimle

anadoludayım dedin ,ben gelemem oraya
bittim işte o an, başladım ağlamaya
hanfendi geçemezmiş bugün bu yakaya
gittim yem aldım omuzumdaki sakaya

hay azına sıçaydım, ben kahpe dünyanın
33 lük sise bira, yanında da patates kızartması bile vardı be biriciğim
neden ama ya, var ya, üff be
biter benim şiğirim, ağlayarak uzaklaşır ve giderim...
syntaxerror syntaxerror
şöyle tanıtayım size kendimi
sözlükte yazarım, şiir yazarım
bazen usluyum da, bazen bendimi
hiç düşünmeyerek çiğner aşarım

son zamanlarda hiç yazamaz oldum
derdimi kağıda dökemez oldum
o bilmeceyi hiç çözemez oldum
neden böyleyim ben, bilmem şaşarım

girilerim artık bir kaç bakınız
ya da kısacıklar, eksi basınız
oy veren ibneyi, hiç takmayınız
elbet düzelirim, elbet coşarım

haftanın kralı iki girim var
iki değil yirmi olsa ne çıkar
insan dediğin tek kendine zarar
ben benle evlenip beni boşarım

syntax oldum yine derdi söyledim
bazen müslüm, orhan, ferdi söyledim
ben kahpeyi sildim, merti söyledim
düşe kalka bazen aşka koşarım
buğday ambarındaki aç tavuk buğday ambarındaki aç tavuk
(tamamlanmamış bir şiir)
kalintilar

kaç bahar, geçti sensiz
kaç kış seni aradım,yağan karda
kaç gün doğuşu gözlerim,düştü yollara
sen gelmedin...

hangi şarkıya feda etmedim ki göz yaşlarımı oysa?
hangi tabuta girmedi ki bedenim yokluğunda?
hangi hane barındırdı seni gizliden gizliye?
hangi rüzgar dağıttı tel tel saçlarını?
benden uzakta...

yâr neredesin, ne haldesin
ne bülbülde ne de güldesin
artık ne hayalin yetiyor ne de solgun resmin,
hece hece dilimdeyken ismin
dayanmıyor yüreğim bu ızdıraba
gel diyor ıslak kirpikleriyle gözlerim,
ve kifayetsiz kalıyor derdimi avutmaya
kalıntıları kalmış sözlerin.

akşam sahici bir yağmur iner gökyüzünde
damla damla yağar gönlüme.
dalgalar hoyratça sahile vururken,
ben seni düşünürüm;
ellerimde bir avuç hüzün ile.
her köşesi tutulmuş kafeslerden
kurtulacak dermanım kalmadı artık;
gel dedikçe kaçan yüreğin,
her gurbeti bir zindan eyliyor.
sen olmadıkça.....
koyumavi koyumavi
ben değildim hayattı
pasaklı olan ben değildim anne, hayattı,
ne kadar süpürmeye çalışsam da bu süprüntülüğü olmadı!
yanlış olan ben değildim anne, hayattı,
yaptığım tüm yanlışlar doğru sandığımdandı!
değişen ben değildim anne, hayattı,
kime kapılsa yüreğim hataydı, hatalarım aşka sevdamdandı!
büyüdüm anne!
” acaba okula başladığı günü görecek miyim? ” diye sabırsızlanırken sen,
ben hayata başladım anne...
hayata başladığm günü görünce yıkıldın anne
çünkü sen yüreğimin de büyüyeceğini hiç hesaba katmamıştın.
büyüdüm anne ve farkedemeden yüreğimi de büyüttüm anne!
yenildim anne!
yıkıldım... dizlerimin üzerine düştüm,
avuçlarım kanadı anne ama düştüğüm yerden kalkmayı öğrendim.
hayat kendi doğrularıyla zımparalıyor insanın yanlışlarını anne!
doğruları öğrenirken çok şey alıyor insandan...
çok şey öğrendim anne ve ne çok şey kaybettim bu oyunda!
büyüdüm anne;senden gizli büyüttüm ruhumu
çünkü senin istediğin gibi değildi içimdekiler anne.
ne kadar ayıp, yasak, söylenmez, yaşanmaz varsa içim gidiyordu anne,
yaşamak istiyordum, söylemek ama hep içimde tuttum anne.
öldüm birgün anne... öldürüldüm... öldürüldü ruhum anne,
açtığımda gözlerimi içimde durmuyordu ruhuma sakladıklarım, taşıyordu.
söylemedim anne ama birgün sen duydun,
kaldıramadım fikirlerimi, intihar ettin anne derin susuşlarla...
o zaman anladın ki küçük kızın büyümüş,
seni ezdiğimi sandın anne,
seni ezen ben değildim anne, bizi ezen hayattı
ve ben ne yapsam olmadı anne.
doğru kararlar almak zorunda kaldım hep,
oysa hayatın kendisi koca bir yalan değil miydi anne?
unutmayı öğrettin bana, unutmam gerektiğini!
susmayı öğrettin anne, oysa söyleyecek ne çok şeyim vardı benim!
yok olmayı öğrettin bana anne hayatı öğretiyorum sanarken,
silik kalmayı, farkedilmemeyi oysa yapacak çok şeyim vardı anne...
sen omuzlarıma ağır bir yük bindirirken her umut dolu bekleyişini,
ben ezildim sana veremediklerimin ağırlığı altında.
gidemedim anne, kalamadığım gibi...
sıkışıp kaldım hayatta anne,
ne senin istediğin gibi olabildim anne ne de kendi istediğim gibi yaşayabildim!
i̇yi ki doğdun anne ama beni doğurmamalıydın,
i̇çine düştüğü ilk günden acı veren ve
tükettiği günler boyunca acı verecek olan beni doğurmamalıydın anne.
yanlış olan ben değildim anne, hayattı...
sıkışıp kaldım anne, ne gidebiliyorum ne de kalabiliyor!
mina harker mina harker
önce gözlerim ister gözlerini
sonra dudaklarım çağırır
cennet zehrinin tadını
her seferinde kandırdığını
kandırdığında güldürdüğünü
güldürürken öldürdüğünü..

yazar notu : bu şiir hayatımın iki senesini benden aldı.
aysigma aysigma
önce kendimi anladığımı anlayıp
sonra sıradanca anlatabildiğimi..
korktuğum , kendim - içim - değil aslında,
seçtiğim sözcüklerin sırıtkanlığı.....
herkes önüne bakar bakar da ,
ben sadece içime.....
diyor montaigne.

al biraz herkesten,
biraz da montaigne'den ;
budur, önce içine,
sonra önüne bakan ben.

içimde hep yeşilimsi duygular,
adeta özgürlüğümün podyum provası.
önüme düştüğünde pembeye çalar kahrolası!..
esince toz bulutunun toz pembesi
ondandır cazgırlığımın öfkesi.
ahhhh ah..

bir iç özgürlüğüm derdim,
bir de dış özgürlüğüm.
içim beni yakmadı ama,
dışımdaki kundaklama sistemli.

görmediğim her ,
ilkinde ilginçtir bana.

bilmediğim her konu,
ya enayiliğimin ya da
mülayimliğimin dikenli yolu.

gördüğünüz gibi
hiç bir şey anlatamadım cancağızım
benim,
seni anlatmak değil yaşamak lazım.
(diyordu sevgilim.)



bir zamanlar kendimi anlatan bir şiir yazmak istemiştim...işte bu o şiir..
berkcel berkcel
bitti bir aşk, başladı yenisi
söyleseler inanmazdım, zaman yüce makyöz
boyar boyar boyar
bir bakmışsın yalan olmuş
bir bakmışsın tek gerçek
ulan zaman sen ne çakalsın
şimdi burada olsan seni bir kavanoza hapseder
bir güzel sallardım

suçlusun suçlusun suçlusun işte
yeter artık sus
tek düşmanım
tek sevgilimsin

kırılsa kavanoz çıksan içinden
işte o zaman
nasıl hızlı geçersin
boşlukları doldurmak için
boşluklar öyle dolmaz
ben biliyorum, gördüm
ben doldurdum boşlukları

her şeyi sen eskitirsin
sen olmasan eskimez mp3 çalarım, cep telefonum
salaksın sen zaman
sen eskitiyorsun aşklarımı da
beni de
salaksın işte
angina pectoris angina pectoris
gecenin bir yarısı feribotta denizi seyrederken ifade bulan dizeler:

bekleyiş

denizin tam ortasında bir ben
bütün gece ufku gözleyen...
öyle bir umut ki bu;
bekledikçe gelmeyen,
gelmedikçe bekleten...
gelmeyişlerin kadar gerçek,
bekleyişlerim kadar yalan,
sensizliğim ve ben...
1 /