istanbul da yaşanılası semtler

1 /
azwepsa azwepsa
bu semtler de artık eskisi kadar yaşanılası olmamaya başlıyor. cebine parayı koyan adam "yaşanılası semtte biraz da biz yaşayalım" demeye başlıyor. desin, hakkıdır. ama o semte gittiğinde parasıyla o semtin yaşanılasılığını da satın aldığını, kiraladığını düşünerek geliyor. o semti yaşanılası yapan niteliklere müşteri olarak geliyor ve tüketmeye başlıyor. halbuki o semti yaşanılası yapan özellikler, o semtte yaşayanların buna katkıları ile oluşan bir atmosferin parçası.

insanlar yaşadıkları semte hoşgörü, komşuluk, anlayış, temizlik, düzen, saygı kattığı için "yaşanılası" oluyorlar. e bunu katabilmek için kendisinde de bunlar olmalı ve içtenlikle bunu paylaşıyor olmalı. insanlar hoşgörü, komşuluk, anlayış, saygı görmek için; etraflarının temiz ve düzenli tutulması için bir yere gittiklerinde bunu hep karşı taraftan bekler durumda oluyorlar ve o topluluğa muhite de aynı şeyleri sunmuyor, sunamıyor. ev sahibine ödediği paranın bunu ikame edebileceğine inanıyor. sonuç olarak:

"buralar da bozdu artık"
en tipsiz ördek yavrusu en tipsiz ördek yavrusu
semt yaşanası oldukça maliyeti yaşanmaz kılıyor. ataköy konakları, florya sahil tadından yenmez ama gel gör ki, daire fiyatları milyonlarca liradan başlıyor. bu durumda ağzında gümüş kaşıkla doğmamış veya çok iyi bir mesleği olmayan biri için buraları imkansız kılıyor.
topalkırkayak topalkırkayak
doğaya, etrafa, insana saygısız orospu çocuklarının yaşamadığı yerler. bu şerefsizler olmasa istanbul'un en boktan dediğiniz yerinde bile yaşanır. gittikleri yeri bok ediyorlar koduğumun yavşakları. yok yere sinirlendim, bi sürü küfür ettim ama hakediyorlar bence.
semper paratus semper paratus
i̇stanbul'a sonradan gelmiş insanların öncesi ve sonrası düşüncelerini dinlemeyi seviyorum. nasıl bir düşünce ile geldi ve ne buldu ya da daha doğrusu ne kaybetti.

bir de istanbul'dan giderek kaybedenler var tabi. doğma büyüme basınköylüyüm. istanbul'da doğup büyüyen 40 yaşındaki adamlar bile bilmez basınköy'ün nerede olduğunu. ayrıldığımdan beri hep oraya geri dönmek istedim. hayat bizi zaman içerisinde koordinatları arasında 20 40 60 derece fark olan yerlere attı.

şimdi dönüp baktığımda o 2 katlı köşkler ve atatürk ormanı duruyor tabiki ama çevresine kocaman kocaman binalar yapılmış. sonradan zengin olan hepimizin malumu kitle orayı da mahvetmiş.

bir tek kuruçeşme kaldı elimizde. bakalım ne zaman döneceğiz...
pony stark pony stark
(bkz: yeşilköy)

vaktiyle istanbul halkının tatil yaptığı yazlık konseptli semti. çok yüksek katlı binalara sahip olmadığı için gittiğimde huzurlu hissettiğim, fırsat buldukça sandalyemi kapıp, soluğu sahilinde aldığım sevdiğim bir yer. izgara sistem yerleşimi, köşkleri, farklı kültürlere ev sahipliği yapması da sevgimi pekiştiriyor. bir evim olsun ve burada yaşayayım çok isterdim.
ancak atatürk havalimanının ağırlıklı boşa çıkmasıyla birlikte kat izinlerinde değişiklikler olabilir gibi geliyor. maalesef..
siyahojesürebilenkız siyahojesürebilenkız
i̇stediğiniz kadar diretin i̇stanbul'da yaşanacak semt falan yok. i̇stanbul'un bu nüfusuyla hiçbir yerinde yaşanmaz.
neden?
-hava kirliliği
-trafik
-pahalı yaşam şartları
-güvensiz ve tehlikeli oluşu
-her çeşit insan barındırması
i̇şim dolayısıyla birkaç sene içinde oraya yol alacakmışım gibi gözüküyor ve bu canımı çok sıkıyor. keşke az nüfuslu bir yer olarak kalsaydın be konstantinopolis...
dumrul dumrul
bağcılar, esenler, sultanbeyli...

şaka lan. sırasıyla büyükdere, rumelihisarüstü, ömürtepe (kireçburnu'nun üstü), bebek, abbasağa.

kanlıca, beylerbeyi, bostancı, kadıköy ve yeşilyurt'u da çok severim ama yaşanacak yerler olduğunu düşünmüyorum.
1
1 /