iyi ahlaklı patron yok mu hiç

1 /
azraili bekleyen adam azraili bekleyen adam
patron derken orta sınıf sayılabilecek emekçilerle aynı tasa ve endişeleri paylaşan esnaf hakkında konuşmuyorum, daha ziyade dört beş son model mercedes alabilecek, üretim araçlarına çökmüş, işçi sınıfından ölesiye nefret eden ve her türlü mevzuatta hileye başvuran godomanlardan bahsediyorum.

bu godomanlar arasında şerefli bir insana rastlamak keranede bakire bulmaktan daha zor.

bunları savunan mekke müşrikleri arasında namuslu bir müslümana rastlamaksa imkansız, her gün yeni bir dolandırıcılık vakalarıyla karşılaşıyoruz zaten. namuslu müslümanların hepsi emekçi, ve öteki toplumsal sınıflara mensup olanlarına da hiç rastlamadım.
sona sona
türkiye de ticaret, ahlaksızlık üzerine kurulduğu için işin başında ahlaklı olan da bir süre sonra yitiriyor bence. bilirsiniz bizim ülkede birbirine kazık atmak, tuttuğunu sikmek, uyanıklık "ticari zeka" olarak adlandırılır ve takdir görür. hal böyle olunca bu özellikleri bünyesinde barındırmayan da piyasada varlığını sürdüremiyor.
ctrlaltdelete ctrlaltdelete
i̇şveren işçiye, işçi patrona hırsız der. açık kollar.
bahçıvan aşçının, uşak şoförün aldığı ücreti kendi ücretiyle kıyaslar. haksızlığa uğradığını düşünür. kuyu kazar.
öğretmen öğrencinin, müdür öğretmenin ahlakını sorgular. yargılar ve hüküm verir.
dindar laike, laik mülteciye parmak sallar. toptan çuvala sokar. elinde olsa bir kaşık suda boğar.

örnekler uzar da uzar.
hulâsa; o, bu, şu hepsinin ortalaması biziz aslında.
biziz toplumun yansıması ve ortalama çıktısı...
pisco pisco
iyi ve ahlaklı kavramları göreceli olduğundan, kimine göre çok, kimine göre az olduğu kanaatine varılabilecek sorgudur. iyi ve ahlaklı patronun olup olmaması demek ahlaki norm ve değer yargılarının ve iyi-kötü kavramlarını sabit ve objektif bir tanımı olması demek. günümüzde ahlaki normlar ve iyi-kötü kavramları bireylerin dini inancına göre ayrıldığından, tam bir cevabı yoktur. şahsen ahlaklı ve iyi bir patron, patron değil abi/abla ifadelerini hak edecek, çalışanlarıyla samimi fakat patron-işçi arasında ki sınıf farkını da dengeli bir biçimde yansıtabilecek, tüm parayı kendine çekip, çalışanları illalah etmeyecek olan patrondur. zaten bu dediklerimde lider patron katagorisine girer. aşırı zengin olamaz ama berbatta bir patron olmaz.
bol şekerli kahve bol şekerli kahve
bu instela çok garip bir yer. paran varsa küfür ediliyor. patronsan ahlaksızsın veya kendi sermayen, emeğinle kurduğun işin başarısı senin sayılmıyor. tüm işverenler adi küppek, tüm işçiler alın teriyle kazanan, ahlaklı insanlar...

acaba siz çok mu eski türk filmi izleyip, kendinizi yaşar usta zannediyorsunuz ddjdjdjd eğer öyleyse gerçek hayatta yaşar ustalar değil malzeme çalan, işi yarım bırakan onca karaktersiz çalışan nereden geliyor?

(bkz:hiç mi yok)
çulkaturin çulkaturin
i̇şçi bir gün şansı yaver gidip patron olduğunda iyi patron mu olur ? hayır, çünkü iyi patron , iyi i̇şçi, iyi insan yoktur. eninde sonunda sadece çıkarlar vardır. çünkü insan menfaatini düşünen bir canlıdır. bu yüzden bana göre iyi falan değildir. ama şirinler köyünün gelecekteki hayalini kurabilirsiniz tabiki. kimse bunu hayal etmenize engel olmaz.

- " insanlık sosyalizm ve sonraki aşaması olan komünizmle çağlar geçirdiğinde , sonunda öyle bir noktaya ulaşacak ki sosyalizm töreleşecek ve insanlığın devlete ihtiyacı kalmayacak "

mübarek, kehanet koymuş ortaya.

bu zırvalıkları çok eskiden felsefenin başlangıç ilkeleri, felsefenin temel ilkeleri, ve sosyalizmin alfabesi gibi kitaplarda okumuştum.
uykum gelir uykum gelir
diyordum uzun zamandır ama tanımını da oturtmaya çalışıyorum. i̇yi para veren mi, iyi davranan mı, kendini üstün görmeyen mi gibi şeyler. sonra bir müşterimi tanıdım ki hepsi var. çok da sorguladım bir sıkıntı var mı diye ama yok, tertemiz.

genelde patronların bahaneleri olur böyle olmazsan düzgün çalışmazlar, yok işler yürümez gibi. onlar da bazen o kadar haklı oluyorlar ki. ama bazen.
elas elas
ben benimkini ahlaklı sanıyordum bugün diğer çalışanlarından bahsederken gerizekalı kelimesini kullandı. ben de gerizekali mi? dedim

pardon falan filan lafı geveledi ben de benim arkamdan da bu tarz şeyler söylicekseniz gerizekalıya muadil aptal der misiniz dedim?

derim dedi
dumrul dumrul
lan bu milletin iyi - kötü, ahlaklı - ahlaksız, çürük yumurta - gezen tavuk yumurtası zırvaları hiç bitmiyor.

iyi, kötü, ahlaklı, ahlaksız gibi yargılar boştur. bomboştur. bu dünyadaki hiç kimse iyi ya da kötü değildir. özellikle iş ilişkisinde ahlaki bir yön yoktur. o nedenle de ahlaki yargılarda bulunamazsınız. yani bulunursunuz ama bu yargılar sadece sizin kolayca oltaya gelebilen bir keko olduğunuzu gösterir. sen işe girmeden evvel bir "sözleşme" yapacaksın, sonra da o sözleşmeye uyacaksın, karşındaki de bunu yapacak. biri sözleşmeyi ihlal ettiğinde de diğeri ona bir bedel ödetecek. patron iyi olsa ne olur kötü olsa ne olur?

kafası basan ve yeterince paralı olan patron işçisini doyurur ve rahat ettirir ki rahatça sağabilsin. verimlilik üstüne yığınla çalışma var. ama ekonomik koşullar stabil değilse diğer giderler yükseldiyse aynı patron bütün faturayı sana çıkarıp hayatını cehenneme de çevirebilir. çünkü eleman o iş yerini seni rahat ettirmek için kurmadı.

çünkü işçi - işveren ilişkisinde olay budur. adam ya da kadın kar edebilmek için seni tutuyor. patron hammadde, ürün ya da lojistik giderlerini kontrol etme şansına genellikle sahip değildir. onun kontrol edebileceği tek unsur sensin. senin çalışma tempon, süren ve ücretin. yani karın ortaya çıkmasını sağlayan en önemli unsurların başında işçinin sömürülmesi gelir. bu da patronun iyiliğinden kötülüğünden, yani kişiliğinden ve ahlaki pozisyonundan tamamen bağımsızdır. işin doğası bu. sistemin işleyiş biçimi bu. bir sürü embesil bunları boş tekerleme sanıyor.

her türlü insan ilişkisinde üç temel ilişki biçimi vardır:

1- rekabet
2- iş birliği
3- ittifak

bunların tamamının rasyonel temelleri vardır. toplumlar bu ilişki biçimlerinin üzerine kurulur. rekabet farklı kamplardaki, farklı çıkarlara sahip insanlar arasında olur. patron - işçi ilişkisi bu kapsamdadır. iş birliği aynı kamptaki, benzer çıkarlara sahip insanlar ve topluluklar arasında görülür. ittifak ise çıkarları geçici olarak kesişen insanların ilişki biçimidir.

mesela devletler arasında bu ilişki biçimleri asla mutlak olarak ortaya çıkmaz. bugün rekabet halinde olduğun, düşman olduğun bir devlet yarın müttefikin olabilir. tersi de olur. bireyin ömrü daha sınırlı olduğu için bu üç biçim arasındaki geçişkenlik daha azdır. sizin yaşam koşullarınız ve çıkarlarınız bir noktada eşitlenecek ki siz patronunuzla ya da işçinizle ikinizin de çıkarına olan bir ilişki geliştirebilesiniz. sizin koşullarınız eşit olsa zaten aranızda patron - işçi ilişkisi olmaz. bu nedenle o iyimiş, bu kötüymüş muhabbeti boş muhabbettir. sınıflar arasında uzlaşmaz bir çelişki vardır. karşımdakinin çıkarı beni sağmayı gerektiriyor.

ilişki dinamiklerini, mekanizmaları, şeylerin işleyiş biçimlerini anlarsan hayatta ne yapıp ne yapmayacağına daha kolay karar verirsin. her mevzuyu saçma sapan ahlaki yargılara bağlarsan hayatına dair kararların da duygusal iniş çıkışlarına göre dalgalanıp durur. bütün hayatın ordan oraya sürüklenmekle geçer.
kovac kovac
yok...

kapitalist düzende patron kâr etmek zorundadır. kârının temel sebebi ise ne zeka ne de yaptığı projeleridir. emektir.

artı-değer, rekabet, kullanım değeri gibi terimleri burada anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. ancak bir örnekle özetlemek gerekirse...

bir işçi günde 50 adet süpürge üretiyor ve süpürgenin fiyatı 1000 tl diyelim. bu işçinin maaşı 12.000 tl ise o süpürgeyi alabilmek için 3 günlük ücretini vermek zorundadır.

ve ne yazık ki bu ihtiyaç ürünlerinden almak isteyen bir işçi, eksiğini gidermek için mesai yapmak zorundadır. bu da günleri, belki ayları bulacak bir düzensizlik, sosyal yaşamın bitimi demektir.

yine, patron emek dışında yine işçilerden faydalanır. hem işçilerle aynı oranda vergi verir ancak milyonları bulan teşvik alır. fakat işçinin payına yine bir hiç kalacaktır. bu ülkede bilmiyorum gününde maaşıni alan var mı? bu da yine, işçiler üzerinden faiz kazanmak içindir.

hesaplama işi bittiyse, insani olarak hiç mi iyi değillerdir mesela?




bianet.org

https://www.diken.com.tr/soma-katliami-magdurlarina-haciz-haklarini-vermediler-simdi-de-eziyet/

bunlar aklıma gelen birkaç örnek. eğer patronlar iyi mi, kötü mü öğrenmek isterseniz bir işçi yakınınıza fabrikadaki çalışma koşullarını sorun. bu soru için illa kapitali okumaya, marksizmi çözmeye gerek yok.
1 /