martin bernal'in olay yaratan kitabı,alt başlığı, eski yunanistan uydurmacası nasıl imal edildi? yıllarca dinlediğimiz pekçok bilimsel ve tarihi "gerçeğin" ne kadar götten sallama ve ideolojik olduğu üstüne güzel bir kitap
kara athena

#9123543 ·
· 9
"avrupamerkezci tarih anlayışı, batı uygarlığını, kendine özgü ve tarihsel gelişmenin ürünü olarak görür. buna göre, bugünkü batı uygarlığı, insanlığın genel gelişim çizgisinden ayrılmış, daha verimli bir yola sapmış ve diğer uygarlıklar karşısında üstün bir konuma gelmiştir. diğer uygarlıklarda kuşkusuz kendine özgü bir tarihsel gelişmenin ürünüdür. her uygarlık ayrı ayrı yollardan giderek bugünkü yerine gelmiştir. gidilen yollar farklı olduğu için, varılan sonuçta farklıdır. yani, avrupamerkezci görüş, insan uygarlığını bütünsel bir süreç olarak görmeyi reddeder.
oysa, bütün bir tarih anlayışı, insan toplumlarının ortak gelişme yasalarına tabi olduğu öngörüsünden hareket eder.
toplumlar arasındaki öze ilişkin farklılıklar, ancak tarihsel gelişmenin farklı evreleri arasında görülebilir.
avrupamerkezciliğin batı uygarlığı için çizdiği yol, batı uygarlığının tarihi diye bir modele dönüştürülmektedir. bu modelin iki bileşeni bulunmaktadır. bileşenlerin birine göre, batı uygarlığı yunanistanda doğmuş, roma üzerinden ortaçağa ve oradan da bugüne ulaşmıştır. dinsel bileşen ise yahudi-hıristiyan hattını izlemektedir. bu iki bileşen rönesansta yeniden buluşmuş, yahudi-hıristiyan mirası rönesansta klasik köklerine dönerek yunan-roma mirasıyla birleşmiştir.
avrupamerkezci teoriler, asya ve afrikalı toplumları dünyanın tarihsel gelişme yatağının dışına itmektedir. böylece avrupa toplumu insanlığın biricik gelişme yatağı ve öncüsü olmaktadır. doğu toplumları ise, gelişme dinamiğine yapısal olarak sahip değillerdir; sosyoekonomik kuruluşları nedeniyle tıkanmışlardır. sonuç olarak, geri üçüncü dünya halklarının bu tıkanıklığı aşacak olan batı emperyalizmi ve sömürgecilik haklı kılınmaktadır.
bu avrupamerkezci teoriler, eşitsiz gelişmenin belli bir döneminde, 19. yüzyılda, avrupanın öne geçtiği bir zamanda imal ediliyor. kanıtlarını son birkaç yüzyıldan topluyor. bu nedenle bütün bir insanlık tarihinin bilançosu üzerine kurulmuş değillerdir. geleceğe düşürdükleri gölge de, avrupa hakim sınıflarının çıkarlarının gölgesidir.
martin bernal, bu kitabında eskiçağ modeli adını verdiği tarihsel kültürel modelin 19. yüzyılın başına kadar geçerliliğini koruduğunu; oysa, yunan tarihinin okullarda öğretilen versiyonun ancak 1840-1850lerde geliştirildiğini; 19. yüzyılda kuzey avrupa ırkçılığının patlamasıyla birlikte özgün avrupa uygarlığının beşiği yunanistan efsanesinin ortaya atıldığını ve yunanistanı oluşturan avrupa dışı unsurların yok sayılmaya başlandığını belirtmektedir.
avrupamerkezci modelin yunan-roma ve yahudi-hıristiyan şeklindeki iki bileşen hattan oluşan kurgusunun gerçekle bir ilgisinin olmadığının batının ideolojik ihtiyaçlarına göre oluşturulduğunun ortaya konması, ezilen dünyada emperyalizme karşı yürütülen mücadele bakımından büyük önem taşıyor. çünkü avrupamerkezciliğe karşı mücadele, emperyalizme karşı mücadelenin bir parçası. ezen kuzeyin, ezilen güneye karşı ideolojik saldırısının en önemli araçlarından biri olan ırkçılık, artık üstün ırk yok, üstün kültür var diye özetlenebilecek bir hat izliyor. üstün kültür, tabii ki ifadesini batı uygarlığında buluyor.
bu ideolojik çarpıtmalar, zamanla batı toplumbiliminin ve tarihçiliğinin bir dalı haline getirilmiş ve adına oryantalizm denmiştir. bilimin sınıfsallığını kanıtlayan, bu kadar çarpıcı bir örnek az bulunur. oryantalizmin uzmanları, doğu toplumlarına sürekli olarak, kendi kültürel geriliklerini ve çıkmazlarını öğretmişlerdir. ve öğretmeye devam ediyorlar. batının üstünlüğü ve ileriliği, geçmişin derinliklerine kadar görülerek, bir tarih malzemesiyle desteklenir. batı kapitalizmi, sahip çıktığı yunan ve roma mirasını, meta ekonomisinin biricik uygarlığı gibi gösterir ve ezilen dünya üzerindeki kültür hegemonyasının araçları haline getirir. alafranga aydın, bu hegemonyanın kapıkulu olarak, fransızcadan sonra latince ve yunanca dersleri sürdüredursun; eski yunanlılar, doğu dünyasının kültür alanı içinde olduklarını, kültürlerinin mısırlı ve fenikeli kaynaklarını biliyorlardı. dahası batı kapitalizmi, bu kültür mirasına, islam diye anılan ortadoğunun gelişmiş feodal uygarlıkları aracılığıyla sahip olmuştu.
batı burjuvazisi, insanlığın doğusu ve batısıyla ortak bir gelişme yatağına sahip olduğunu gözlerden kaçırmak istemiştir. sanki batı ve doğu toplumlarının aynı kaderleri vardır. oysa tarih, toplumların gelişme yatağının ortak olduğunu kanıtlıyor. insanlığın serüveninde, çeşitli toplumlar, değişik zamanlarda akışın önüne geçmişler veya arkasında kalmışlardır. ancak bütün toplumların hayatında belli üretim ilişkilerinin belli kültürlere denk düştüğünü görürüz.
avrupamerkezciliğin bu çarpıtılmış bilinci, kuşkusuz sadece batılı insana verilmiyor, hatta ondan daha fazla ezilen dünya insanını hedefliyor. üniversitelerinde, gazetelerinde, basınında bu bilinçle itibarlı mevkilerden topluma pompalanıyor. ülkemizde de, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak hedefi batılılaşmak olarak çarpıtılıyor. her sorunumuza, oysa batıda denerek çözüm gösteriliyor. o nedenle, avrupamerkezci tarih anlayışının yanlışlığını kanıtlayan, bu modelin kurgularının geçersizliğini gözler önüne seren çalışmaların önemi ne kadar vurgulanırsa vurgulansın, yine de aşırıya kaçılmış olmaz.
bernal, işlediği temayı on yıldan fazla süren bir çalışmayla geliştirmiş. çalışmalar kitabın yazılış sırasında daha da genişliyor. kitap tamamlandığında çok kapsamlı bir çalışma olacak. fakat daha birinci cildi yayımlandığında geniş yankılar uyandırdı. bu yankılar hem olumlu hem olumsuz. örneğin oryantalizm kitabıyla tanınan edward said, kitabı anıtsal ve yol açıcı diye nitelendirdi. samir amin avrupamerkezcilikte çok olumlu bir şekilde söz etti. perry anderson göz alıcı bir proje dedi. olumlu yankılar daha çok uzatılabilir.
aynı şekilde bir çok olumsuz tepki de geldi. tahmin edileceği gibi en şiddetli saldırılar. özellikle avrupamerkezciliğn kalelerinden yönetildi. atina ulusal araştırma vakfı bünyesindeki antik roma ve yunan merkezinde görevli garth fowden, bernale saldıranlardan biri. abd ve ingilteredeki kimi kitapçılarda, kara atenanın tezlerini çürütmek amacıyla, kitabı alanlara bir kitap da ücretsiz verilmektedir. black athena revisited adlı bu kitap, yunanistan tarafından finansa ediliyor."
martin bernal'in "kara atena" kitabının sunuş yazısından alıntı.
oysa, bütün bir tarih anlayışı, insan toplumlarının ortak gelişme yasalarına tabi olduğu öngörüsünden hareket eder.
toplumlar arasındaki öze ilişkin farklılıklar, ancak tarihsel gelişmenin farklı evreleri arasında görülebilir.
avrupamerkezciliğin batı uygarlığı için çizdiği yol, batı uygarlığının tarihi diye bir modele dönüştürülmektedir. bu modelin iki bileşeni bulunmaktadır. bileşenlerin birine göre, batı uygarlığı yunanistanda doğmuş, roma üzerinden ortaçağa ve oradan da bugüne ulaşmıştır. dinsel bileşen ise yahudi-hıristiyan hattını izlemektedir. bu iki bileşen rönesansta yeniden buluşmuş, yahudi-hıristiyan mirası rönesansta klasik köklerine dönerek yunan-roma mirasıyla birleşmiştir.
avrupamerkezci teoriler, asya ve afrikalı toplumları dünyanın tarihsel gelişme yatağının dışına itmektedir. böylece avrupa toplumu insanlığın biricik gelişme yatağı ve öncüsü olmaktadır. doğu toplumları ise, gelişme dinamiğine yapısal olarak sahip değillerdir; sosyoekonomik kuruluşları nedeniyle tıkanmışlardır. sonuç olarak, geri üçüncü dünya halklarının bu tıkanıklığı aşacak olan batı emperyalizmi ve sömürgecilik haklı kılınmaktadır.
bu avrupamerkezci teoriler, eşitsiz gelişmenin belli bir döneminde, 19. yüzyılda, avrupanın öne geçtiği bir zamanda imal ediliyor. kanıtlarını son birkaç yüzyıldan topluyor. bu nedenle bütün bir insanlık tarihinin bilançosu üzerine kurulmuş değillerdir. geleceğe düşürdükleri gölge de, avrupa hakim sınıflarının çıkarlarının gölgesidir.
martin bernal, bu kitabında eskiçağ modeli adını verdiği tarihsel kültürel modelin 19. yüzyılın başına kadar geçerliliğini koruduğunu; oysa, yunan tarihinin okullarda öğretilen versiyonun ancak 1840-1850lerde geliştirildiğini; 19. yüzyılda kuzey avrupa ırkçılığının patlamasıyla birlikte özgün avrupa uygarlığının beşiği yunanistan efsanesinin ortaya atıldığını ve yunanistanı oluşturan avrupa dışı unsurların yok sayılmaya başlandığını belirtmektedir.
avrupamerkezci modelin yunan-roma ve yahudi-hıristiyan şeklindeki iki bileşen hattan oluşan kurgusunun gerçekle bir ilgisinin olmadığının batının ideolojik ihtiyaçlarına göre oluşturulduğunun ortaya konması, ezilen dünyada emperyalizme karşı yürütülen mücadele bakımından büyük önem taşıyor. çünkü avrupamerkezciliğe karşı mücadele, emperyalizme karşı mücadelenin bir parçası. ezen kuzeyin, ezilen güneye karşı ideolojik saldırısının en önemli araçlarından biri olan ırkçılık, artık üstün ırk yok, üstün kültür var diye özetlenebilecek bir hat izliyor. üstün kültür, tabii ki ifadesini batı uygarlığında buluyor.
bu ideolojik çarpıtmalar, zamanla batı toplumbiliminin ve tarihçiliğinin bir dalı haline getirilmiş ve adına oryantalizm denmiştir. bilimin sınıfsallığını kanıtlayan, bu kadar çarpıcı bir örnek az bulunur. oryantalizmin uzmanları, doğu toplumlarına sürekli olarak, kendi kültürel geriliklerini ve çıkmazlarını öğretmişlerdir. ve öğretmeye devam ediyorlar. batının üstünlüğü ve ileriliği, geçmişin derinliklerine kadar görülerek, bir tarih malzemesiyle desteklenir. batı kapitalizmi, sahip çıktığı yunan ve roma mirasını, meta ekonomisinin biricik uygarlığı gibi gösterir ve ezilen dünya üzerindeki kültür hegemonyasının araçları haline getirir. alafranga aydın, bu hegemonyanın kapıkulu olarak, fransızcadan sonra latince ve yunanca dersleri sürdüredursun; eski yunanlılar, doğu dünyasının kültür alanı içinde olduklarını, kültürlerinin mısırlı ve fenikeli kaynaklarını biliyorlardı. dahası batı kapitalizmi, bu kültür mirasına, islam diye anılan ortadoğunun gelişmiş feodal uygarlıkları aracılığıyla sahip olmuştu.
batı burjuvazisi, insanlığın doğusu ve batısıyla ortak bir gelişme yatağına sahip olduğunu gözlerden kaçırmak istemiştir. sanki batı ve doğu toplumlarının aynı kaderleri vardır. oysa tarih, toplumların gelişme yatağının ortak olduğunu kanıtlıyor. insanlığın serüveninde, çeşitli toplumlar, değişik zamanlarda akışın önüne geçmişler veya arkasında kalmışlardır. ancak bütün toplumların hayatında belli üretim ilişkilerinin belli kültürlere denk düştüğünü görürüz.
avrupamerkezciliğin bu çarpıtılmış bilinci, kuşkusuz sadece batılı insana verilmiyor, hatta ondan daha fazla ezilen dünya insanını hedefliyor. üniversitelerinde, gazetelerinde, basınında bu bilinçle itibarlı mevkilerden topluma pompalanıyor. ülkemizde de, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak hedefi batılılaşmak olarak çarpıtılıyor. her sorunumuza, oysa batıda denerek çözüm gösteriliyor. o nedenle, avrupamerkezci tarih anlayışının yanlışlığını kanıtlayan, bu modelin kurgularının geçersizliğini gözler önüne seren çalışmaların önemi ne kadar vurgulanırsa vurgulansın, yine de aşırıya kaçılmış olmaz.
bernal, işlediği temayı on yıldan fazla süren bir çalışmayla geliştirmiş. çalışmalar kitabın yazılış sırasında daha da genişliyor. kitap tamamlandığında çok kapsamlı bir çalışma olacak. fakat daha birinci cildi yayımlandığında geniş yankılar uyandırdı. bu yankılar hem olumlu hem olumsuz. örneğin oryantalizm kitabıyla tanınan edward said, kitabı anıtsal ve yol açıcı diye nitelendirdi. samir amin avrupamerkezcilikte çok olumlu bir şekilde söz etti. perry anderson göz alıcı bir proje dedi. olumlu yankılar daha çok uzatılabilir.
aynı şekilde bir çok olumsuz tepki de geldi. tahmin edileceği gibi en şiddetli saldırılar. özellikle avrupamerkezciliğn kalelerinden yönetildi. atina ulusal araştırma vakfı bünyesindeki antik roma ve yunan merkezinde görevli garth fowden, bernale saldıranlardan biri. abd ve ingilteredeki kimi kitapçılarda, kara atenanın tezlerini çürütmek amacıyla, kitabı alanlara bir kitap da ücretsiz verilmektedir. black athena revisited adlı bu kitap, yunanistan tarafından finansa ediliyor."
martin bernal'in "kara atena" kitabının sunuş yazısından alıntı.