kezban

kezman isimli futbolcuyu ne zaman izlesem aklıma gelen serbest çağrışım

bir bayan ismi; yalancı anlamına gelmektedir.

parislere bile giden hülya koçyiğit karakteri

1989 yılında çıkan darısı başınıza adlı barış manço albümünden bir şarkı. ilginç bir de klibi vardır. düşündüren sözlere sahiptir. dinleyince dile dolanan türden eğlenceli bir şarkıdır.

ateş sadece düştüğu yeri yakar
nedir bu dünyanın hali
bir sana bir bana al gülüm ver gülüm
sev beni seveyim ki seni
dünyanin hali böyle
al gülüm ver gülüm
bir bakışın yeter
düşerim yollarına
dünyalar güzeli kezban
sarı sarı bileziği
takarim kollarina
dünyalar güzeli kezban
babası yıllarca didinip çabalamış
oğluna bir bağ bırakmış
hayırsız evlat üzümünü yemiş ama
merak edip de sormamış
kitabına uyduran kervanı yükleyip
yüksek dağlardan aşırır
beceriksiz kişi sağa sola bakınıp da
düz ovada yolunu saşırır
dünyanın hali böyle...

en meşhurunun soyadı hatemi olan kadınların ismi.

sözlüğün kaliteli yazarlarından biri olmasının yanısıra. çok da muktedir* bir karakter olma olasılığı yüksek bir homo sapiens.

gece uyumalarıyla beni deli eden insan

yeşilçam sayesinde(!), zihinde direk "köylü" motiflerinin uçuşmasını sağlayan isimdir.
halbuki zehra'dan, mine'den, buse'den veya aslı'dan geri kalır bir güzelliği yoktur. (güzeldir yani).

kelime seçimleri sıradışı ve anlatımı çok kuvvetli bir itü sözlük yazarı. üçüncü nesil. lâkin pek az yazıyor sözlükte. baktım; an itibariyle iki ay olmuş, yeni giri yazmamış. halbuki daha çok yazsa yeni bir tarz yaratacak. şöyle bir abansa kezban gibi yazmak başlığını açıp da ilk giriye methiyeler düzmezsem ne olayım...

shemale'dir kendisi.

kâhyanın kadın olanı demektir.

kendisini tanımıyorum ama bir yerden böyle gözüm ısırıyor mu desem ne desem; işte öyle bir şey. kendisiyle sohbet ederken sanki senelerdir tanıdığım biriyle sohbet ediyormuşum gibi rahat hissediyorum kendimi.

efendim, zaman zaman farklı girilere imza atmakla beraber bu giriler bazı bünyelerce fazlaca ciddiye alınır; bu kişinin kendini güçsüz hissettiği zamanlar elbise dolabına yaslandığı, hatta zaman zaman aynı dolaba sığındığı zannedilir. halbuki sordum kendisine; "nedir bu yahu" dedim, "saçmalama" dedi, "evimde her öğrenci evinde olan yap-boz bir elbise dolabı var en adisinden, nesine yaslanacağım ki, göçüyor meret" dedi. "ama işe girer girmez ilk iş ceviz masiften bir dolap yaptıracağım böyle kocaman, heybetli" dedi.

bunun haricinde, sözlükte online olduğum zaman mesaj butonumun ne zaman yanacağını beklerim ya da ben mesaj atarım. çünkü güzel sohbetin, inceliğin adresidir kendisi. zıpır ve fırlama girilerinin ardında düşünceli, hayatı sorgulayan bir insan yatar.

girilerinde da vinci'nin şifresi gizli değildir. girilerinden hayat tazrını çözmeye çalışmak yerine ifade gücüne, mizah ile ironinin harmanlandığı cümlelerine bakarsanız haz alırsınız, bünyenizi boşa yormadan keyifli keyifli okursunuz.

buradan saygılar sunarım kendisine...

not: vakt-i zamanında "sözlüğe daha çok yazsa kezban gibi yazmak başlığını açıp da ilk giriye methiyeler düzmezsem ne olayım" demiştim. halen geçerlidir.

(bkz: yenge)

kendisinin yedi tane gölü* olduğu ve her birinden diğerine karaya ayak basmaksızın hoplayabildiği ve balıklama dalabildiği yönünde rivayetler mevcuttur. insan bu kadar mı su canlısı olur kardeşim...
(bkz: deniz şakayığı)

yetmişli yılların türk filmlerinde; saf ve temiz, uzun saçları iki yandan örgülü, çilli köylü kızlarımıza çokça verilen ad. şöyle bir diyaloğa sebebiyet vermişliği vardır:
her sabah saçlarını iki yandan örüp okula gelen arkadaşımızın etrafını karagümrük'de çete halinde dolaşma alıştırmalarına şimdiden başlamış ilkokul ikinci sınıf civarı veletler sarar, bir yandan da kendi aralarından konuşmaktadırlar "yok sen sor, hayır sen" diye. sonunda biri öne çıkar ;
- ablaa, senin adın kezban di mi??
+??!#/!