kimssi pyoryugi

keyif pezevengi keyif pezevengi
tom hanks'in oynadığı cast away filmi bunun yanında lolipop, bok püsür kalmaktadır. kapitalizm eleştirisi, hafif romantizm ve ara ara komik kısımlar barındıran bir film. yalnız afiş işini kime verdiyseler bok etmiş resmen:

. bu afişi görüp sulu cıvık bir film olduğunu sanıp izlemeyen sanırım çok seyirci vardır.
diptekikum diptekikum
kapitalizmden uzaklaşma, hazıra ve kolaya alışmış bir bireyin, kendi üreterek bir şeyler yaratma çabası üzerine güzel bir kore filmi. mesajlarını kör gözüne parmağım şeklinde değil, ince ince işleyerek verir.
afişine aldanıp da uzak durmayın, ilk fırsatta izleyin.

(bkz: castaway on the moon)
sonejee sonejee
filmin senaristi ve aynı zamanda yönetmeni hey-jun lee her iki açıdan da mükemmel bir iş çıkarmış. başrol oyuncuları işlerini hakkıyla yapmış fakat erişte teslimatı yapan karakterin kısa süreli performansı apayrıydı. görüntüsü çok hoş olmasa da, börülce soslu erişte` nin tadını çok fazla merak ettim.
bütün iyi filmlerini izlediğimi düşündüğüm ve uzun süredir yeni filmler beklediğim güney kore sinemasında, aslında henüz keşfetmediğim daha nice cevherlerin olduğunu gösterdiği için, film ayrı bir yer edindi gönlümde.
(bkz: saibogujiman kwenchana)
(bkz: superman ieotdeon sanai)
seyfert seyfert
uzun zamandır gözüme kestirdiğim geçenlerde izleme fırsatı bulduğum film.saçma sapan tekrarlayan senaryolarla zamanını öldürmek istemeyenler için idealdir.aslında hepimizin bildiği şeyler, amaçsız ve tekdüze, tüketime dayalı hayatların, sanal ortamların insanları ne derece etkilediği.ama öyle bir tatla işlenmiş ki bu konu, açıkçası hayran kaldım.

--spoiler--

bir filmi senaryosu,işleyişi kadar güzel yapan bir başka şey ayrıntılardır bence.bu filmde de plastik şişeden terlikler, ördek ev, patlayan poşetlerden oluşan yatak gibi bir çok güzellik vardı.

ayrıca kum üzerine yazılan "hello" dan başlayan bir iletişim ne güzel bir fikirdir?

sonra kuş bokundan erişte yapabilmek nasıl bir azimdir?

i̇nsanlardan o kadar uzaklaşmak ve sadece yılda 2 kere dünyaya göz atmak nasıl bir psikolojidir?

bu senede 2 kere olan olayın çok kritik bir anda gerçekleşmesi nasıl bir tesadüftür?

bu iki insan birbirini hangi koşullar altında bulmuştur?

erişte taşıyan adamın "siz ne tuhaf insanlarsınız? tedirgin oluyorum." cümlesi beni güldürmüştür.

güzeldi evet.

--spoiler---
hadoop hadoop
insana yaşama sevinci aşılayan, içimi ısıtan önce acıma duygusu sonra kıskançlık duygularını bana yaşıtan çok özel bir film. dramı ve mutluluğu müthiş harmanlamış tam kıvamında bir yapıt. kore filmlerinden ara ara gerçekten çok güzel eserler çıkıyor biri de bu filmdir.
toshiro toshiro
"kişi için, yaşamakla ölmek arasında bir fark kalmayacağı zaman özgür olacaktır insanlık." (dostoyevski)

-- spoiler --

kim, acıktığı ve başka çaresi kalmadığı için ilk başta yerde biten mantarları yemeyi sonra da mantarların zehirli olabileceğini düşünür. ama buna rağmen kendi kendine : "ne olabilir ki, en kötü ihtimalle ölürüm" diye söylenir ve mantarları yer.

-- spoiler --
sakil sakil
ingilizceye "castaway on the moon", türkçeye "kim'in adası" ismiyle aktarılmış olan 2009 çıkışlı güney kore filmi. daha önce tekrar tekrar yazılmış ama afişinin fazla renkliliğine bakıp bir de "ağğğbi kore dizisi yaaa. kore filmleri bee." tayfayı göz önünde bulundurup sırt çevirmeyin. enfes bir film yapmış adamlar. çok orijinal bir fikri iyi bir senaryoyla harmanlayıp üzerine güzel oyunculukları serpiştirmişler. filme ne kadar büyük emek harcandığını her saniyesinde hissediyorsunuz.

peki nedir bu çok orijinal fikir? ekonomik (borç batağı) ve sosyal (sevgiliden ayrılma) sebeplerden dolayı intihar etmeye karar veren bir adam, şehrin ortasından geçen nehrin üzerindeki köprüye çıkıp kendisini salıyor aşağıya. gözünü açtığında ise kıyıda buluyor kendisini. ıssız bir adada. ama nasıl bir ıssız ada? şehrin ortasından geçen o nehrin ortasındaki bir ada. hatta köprünün ayaklarından birkaç tanesi bu adaya oturtulmuş. yani konum olarak hiç de ıssız değil ama kimse yok işte. bu adamın önce buradan kurtulmaya çalışıp sonrasında burada yaşayıp sadece yemek derdine düşmenin normal hayatından daha iyi olduğuna karar veriyor ve keyfine bakmaya başlıyor. film tekdüzeleşti derken az önce bahsettiğim "iyi senaryo" kısmı devreye giriyor. başka bir hayatla bu adamın hayatı bir noktada kesişiyor. burada ayrıntıya girmeyeyim de spoiler olmasın.

bir filmden beklediğiniz doyuruculuğu tam dozunda veriyor bu film. ne eksik ne fazla. gereğinden fazla büyük bir beklentiye girmeden izlemenizi öneririm.