kırık camlar teorisi, wilson ve kelling adında iki amerikalı teorisyen tarafından 1980'lerin başında ortaya atıldı. bu teori, wikipedia'da aşağıdaki örnekle anlatılıyor:
"bir kaç camı kırık olan bir bina düşünün. eğer camlar tamir edilmezse, kimi insanlar başka camları da kırmakta bir sakınca görmeyecektir. bu şekilde devam ettiği görüldüğünde, binaya daha büyük zararlar zereceklerdir, ve sonunda bina ve devamında o sokaktaki diğer binalar, yaşanmaz hale gelecektir."
bu teoriye dayanarak, en küçük sorunlara ve kural ihlallerine öncelik vererek çok daha büyük sorunların çözülebileceğini öngören yetkililer, sonraki 20 yılda new york gibi kimi büyük şehirlerde suç oranının sıfıra yakın bir seviyeye inmesini sağladılar.
kırık camlar teorisi, iş yaşamımızda da bir çok büyük soruna çözüm oluşturabilir. "kırık camlar, başarısız i̇şler" kitabının yazarı michael levine, iş dünyasında kırık camları "güzel bir mağazanın boyası çıkmış duvarı, ya da bir müşteri hizmetleri telefon görüşmesinde yirmi dakika boyunca tekrarlayan bir müzikle bekletildikten sonra hattın kesilmesidir" diye özetliyor.
kendi işinizde ya da çalıştığınız şirkette, önemsiz görünen sorunları hızla çözmeniz, benzeri hataların tekrarlanmasını, ve bu ufak sorunlardan güç alan daha büyüklerinin oluşmasını önleyecektir.
eğer bir binada bulunan tek bir kırık cam tamir edilmezse, o kırık camın tamir edilmediğini gören insanlar, binanın sahipsiz olduğunu düşünecek ve diğer camları da zamanla kıracaklardır. teorinin çıkış noktası buna dayanır.
bunu suça ve suçluya uyarladığımız vakit, dilencilere, ışıklarda araba camlarını silenlere, sarhoş halde sokakta yürüyenlere kolluk kuvvetlerinin müdahale etmemesi halinde, nispeten önemsiz görülen bu eylemlerin, zamanla daha büyük suçlara neden olacağı öngörüsü yatar.
küçük suçlara karşı önlem alınmaması, daha büyük suçları işlemeye meyilli insanları cesaretlendirir.
"
james q. wilson ve george kelling tarafından ortaya konulan kırık pencereler teorisi (broken windows theory) ufak tefek suçlar veya suç olarak tanımlanmayan fakat çevreyi ve toplumu rahatsız edici davranışların önüne geçilmezse, bu davranışları yapanların, kimsenin müdahale etmediğini veya çevrenin ilgilenmediğini düşünerek bu davranışların miktarını ve şiddetini giderek arttırarak toplum genelinde bir düzensizlik oluşturacağıdır. bunun sonucunda ise daha ciddi suçlara ortam sağlanmış olur. kırık pencereler teorisi, toplumdaki düzensizliğin ve suçun birbiri ile olan ilişkisini ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. bir binanın pencere camlarından birisi kırıksa ve tamir edilmeden bırakılıyorsa diğer kalan pencere camları da yakın zamanda kırılacaktır. o kırık tek cam o çevrede kimsenin ilgili olmadığının ve ortamın diğer camları da kırmaya müsait olduğunun işaretidir. wilson ve kelling teoriyi newark yaya devriye deneyi ve psikolog philip zimbardonun yaptığı test ile tekrar incelemeden geçirmiştir ve önemli sonuçlar alınmıştır. 1994 yılında new york belediye başkanı seçilen rudolph guiliani kırık pencereler teorisini esas alarak new york polisine sıkı uygulamalar yaptırmıştır. uygulama sonucunda new yorkta genel suç oranında ve ciddi suçlarda önemli bir düşüş olmuş ve bu başarı abdnin gündemine gelmiştir. kolluk kuvvetleri meydana gelen ciddi suçları aydınlatma, olay yerinden delilleri toplama ve faili meçhul ise suçluyu bulma ve yakalama gibi görevler üzerine odaklanmış durumdadır. toplum ve çevre düzeninin sağlanması, düzensiz davranışlarda bulunanların engellenerek suç korkusunun azaltılması aslında kolluğun öncelikli görevidir. unutulmamalı ki, düzensizlik daha ciddi suçlara zemin hazırlar ve tetikler.
"
kırık pencereler teorisi, wilson ve kelling tarafından amerikanın new jersey eyaletindeki 28 şehirde güvenli ve temiz çevre programı adı altında yapılan uygulama sonrasında ortaya çıkan sonuçların atlantik dergisinde 1982de yayınlandığında başlık olarak kırık pencereler (broken windows) ifadesinin kullanmasından dolayı bu isimle tanınır olmuştur. kırık pencereler teorisi, toplumdaki düzensizliğin ve suçun birbiri ile olan ilişkisini ifade etmek amacıyla kullanılmıştır; bir binanın pencere camlarından birisi kırıksa ve tamir edilmeden bırakılıyorsa diğer kalan pencere camları da camları kırmaktan hoşlanan tarafından yakın zamanda kırılacaktır ve binada kısa sürede kırılmayan pencere camı kalmayacaktır. o kırık tek cam, çevrede bina ile kimsenin ilgili olmadığının ve ortamın diğer camları da kırmaya müsait olduğunun bir işaretidir. teoriye göre insanlar sadece suçtan korkmaz, düzensizlikten de korkarlar ve endişe duyarlar.
wilson ve kelling (1982 ve 1989), kolluk kuvvetlerinin kanunları uygulamada gösterdiği önceliğin genel olarak düzenin sağlanmasında olması gerektiği üzerinde düşünmüşlerdir. kırık pencereler olarak bilinen teoriye göre toplum düzeninin sağlanması ve korunması açısından kolluk sadece işlenmiş ciddi suçlarla ilgilenmemelidir; aynı zamanda toplum düzenini bozan sarhoşlar, uyuşturucu bağımlıları, gürültücü ve kavgacı gençler, sokaklardaki fahişeler, amaçsızca aylak aylak gezinenler, zihinsel bozukluğu olan insanlar vb. için de önlemler almalıdır. çünkü düzensiz insanlar olarak ifade edilen bu kişiler, toplumda ve çevrede suça maruz kalma korkusu ve endişe yaratır. ayrıca hayat kalitesini ve standardını düşürür. genel olarak birçok suç önleme stratejisi bu teoriden faydalanmıştır. bu teori, new york polisi tarafından uygulamaya konulmuş ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
sosyal psikologlar ve polislerin ortak görüşü de kırık pencereler teorisinin tanımladığı şekildedir. eğer bir binadaki kırık ilk cam tamir edilmiyorsa ve cam kırmaktan hoşlanan insanlar, kimsenin bu bina ile ilgilenmediğine kanaat ederlerse çok yakında bu binada kırılmayan cam kalmayacaktır. burada bina toplum ve çevre, kırılan pencere camı ise toplum düzeninin bir parçası ve toplumu rahatsız eden düzensiz davranışlardır ki, bunun ileri boyutu toplumsal çözülme ve toplumu korkutan suçlardır.
psikolog philip zimbardo, kaliforniyada yaptığı araştırmada plakasız olarak iki arabadan birini bronxta ve diğerini de palo altoda cadde kenarına bırakmıştır. bronx bölgesindeki araba on dakika içinde tahrip edilmeye başlanmıştır. ilk olarak anne-baba ve çocuktan oluşan bir aile arabanın aküsünü ve radyatörünü sökmüştür. 24 saat içinde arabada para değeri olan hiçbir şey kalmamıştır; arabanın camları kırılmış ve kısa sürede çocukların oyun oynadığı bir yer haline gelmiştir. burada dikkati çeken bu davranışları yapanlar iyi giyimli beyazlardır. palo altoda bırakılan arabaya ise bir haftadan fazla bir süre dokunan olmamıştır. bunun üzerine çalışmayı yapan zimbardo çekiçle arabanın bir kısmına zarar vermiştir. birkaç saat içinde araba ters çevrilmiş ve harap edilmiştir. bu davranışları yapanlar da iyi durumda görünen beyazlardır.
bu çalışmada arabanın terkedilmiş izlenimi, vandallara kimsenin ilgilenmediği mesajını verdiğinden dolayı rahat bir şekilde arabayı tahrip etmişlerdir. zimbardonun yaptığı araştırma sonuçları; insanların bir yerde düzen olmadığına veya düzenin zayıf olduğuna inanmaları onların suç işlemek için bir sakınca görmemelerine ve sorumlu tutulmayacaklarını düşünmelerine sebep olmaktadır.
sosyal olarak düşünüldüğünde, toplumun huzurunu kaçırıcı, medeniyetsiz, kaba ve tehdit edici davranışların özellikle şehirleşmiş yerlerde yaygınlaşmasıyla düzensizlik oluşmaya başlar. bir bahane ile para isteyen kişilerin olması, sokak fahişeliği, vandalizm ve duvar yazıları, çiş yapma seyyar satıcılar, ışıklarda araba camlarını yıkama ve benzer hareketler düzensizliğe sebep olan davranışlara örnek gösterilebilir. bunlar genelde para cezası veya küçük cezalar gerektiren fakat toplumun genelini rahatsız eden davranışlardır. düzensizlik sonucu o çevrede yaşayan insanlar suç korkusuyla sosyal ilişkilerini azaltırlar ve dışarıda daha az vakit geçirmeye yönelirler.
wilson ve kellingin ifadesiyle şehrin merkezinde bir cadde veya sokakta sizden telefon etmek veya otobüse binmek için kaba bir tavırla para isteyen bir kişi kırılan ilk penceredir. aynı şekilde kapkaççılar, gaspçılar, çevrede para isteyen kişilerin var olmasını orada yeterli bir güvenlik olmamasından kaynaklandığını düşünebilir ve cesaret alabilir. dennis nowioki, metrolarda bilet parası isteyen gençlerin, kişilerin o esnada kendilerinden korktuklarını fark ettiklerinde soygun yapabileceklerini de düşündüklerini ve bundan cesaret alarak soygun yapmaya karar vermelerinde ilk davranışlarının etkili olduğunu belirtmiştir.
kolluk kuvvetleri genelde olmuş ciddi suçları aydınlatmayı veya bu suçlara müdahale etmeyi kendine görev kabul etmektedir. düzensizliğe neden olan ufak tefek suçlara şikâyet olmadan müdahale etme eğilimi yoktur.
kolluğun asli görevi düzeni sağlamak olmalıdır. günümüzde kolluk işlenmiş suçları çözme, delil toplama, gözaltına alma gibi görevleri benimsemiş durumdadır. ciddi suçlar işlenmeye devam etse de, ki bu suçların gelişiminde düzensizliğin etkisi büyüktür, toplumda düzen sağlanmışsa ve düzen korunuyorsa (dilencilerin, serserilerin, sarhoşların, uyuşturucu ve madde bağımlılarının, taşkın gençlerin vb. davranışlarının engellenmesi) vatandaşlar kendini daha güvende ve huzurlu hissedeceklerdir. kolluk yalnızca suç mağduru olan bireylerle ilgilenmemelidir; toplumun genelinin suça maruz kalma korkusu ve kendini güvende hissetmeme sorunu ile de ilgilenmeli ve bunu görev kabul etmelidir.
wilson ve kellingin kırık pencereler teorisine göre suçu önlemek için suça neden olan ve suç işlenmesine zemin hazırlayan düzensiz davranışların da kontrol altına alınması gerekir. insanlar sadece suçtan değil düzensizlikten de korkarlar. düzensizlik, toplum kontrolünün zayıf olduğunu göstermesinden dolayı kişileri kendini daha az güvende hissetmeye ve suç korkusu duymaya iter.
kırık pencereler teorisinin toplumun huzurlu ve güvenli bir toplum için genel ve sistemli olmasa da imkânlar dâhilinde uygulanması şüphesiz faydalı olacaktır. ve sade vatandaşların düzensiz davranışlarda bulunanlardan daha fazla düşünülmesi doğal olmalıdır. teori düzenin sağlanmasında faaliyet gösterecek resmi ve özel tüm birimler tarafından benimsenirse uygulanması açısından tüm olumsuzluklara rağmen suçun gelişmesini engellemesi açısından faydalı olacaktır.
jandarma dergisi sayı:111, eylül 2006, sayfa: 26
17 şubat patlaması ile doğruluğu bir kere daha görülen teori.organize araba hırsızlığı var , aynı renk ve model satışta ki bir arabanın plakasının kopyalanması var , insan kaçakçılığı var ve hiç biri engellenmemiş.
ülkenin kolluk kuvvetleri bir şirketin güvenlik birimi haline getirilir, teröristler yerine muhalifleri izler ve makam aşığı islamcıları korumaya mesai harcarsa , vatandaşa yönelik suçlar ,hırsızlıklar vb önemsenmez ise ,daha bu şekilde çok acı olay yaşayacağımız ortada.
(bkz:
17 şubat 2016 ankara da patlama)
(bkz:
cengiz inşaat)
(bkz:
artvin cerattepe direnişi)
savunulabilir alan teorisi (defensible space) ile birlikte ele alınması gereken bir teoridir. çevresel faktörlerin bir suçun işlenmesine olanak sağlayabileceği görüşünden yola çıkılmaktadır.
bu teorilerde suçu işleyenden ziyade, bir suçun işlenmesine olanak sağlayan çevresel faktörlere dikkat çekilmektedir. çevresel faktörlerin iyileştirilmesi ile bireylerin suç işlemesinin önüne geçilebileceği görüşü benimsenmektedir.
tüm bunlar bizi bir üst başlık olan "durumsal suç önleme stratejileri"ne götürmektedir. (situational crime prevention strategies)
özetle, eğer bir soruna, zamanında çare bulmazsanız, sonrasında olay büyür ve artık sorunlar silsilesinin önünü alamazsınız dolayısıyla bugünün işini yarına bırakmayın, hemen halledin der.
yukarıda uzun uzun açıklanmış olsa da kısaca özetleyeyim dedim.
sosyolojik araştırma yapan iki araştırmacı tarafından ortaya atılmıştır. esas itibariyle kriminoloji teorisi olmamakla birlikte kriminoloji derslerinde kısaca bahsedilerek ayrıntısına girilmeden geçilir. fakat nazarımda suçun önlenmesi ve suçluların dizginlenmesi açısından çok önemli bir teoridir.
teorinin orijini; bir apartmanın bir camı kırılmış ve hızlıca tamir edilmemiş ise, insanlar çok yüksek ihtimalle diğer camları da kırıyor ve bunun bir suç olduğunu düşünmüyorlarmış. yani temelde bir şeye taviz verilmesi durumunda bu kartopu gibi büyüyerek diğerlerine de imkan tanıyor.
new york'un bir suç kenti haline gelmesi akabinde efsane başkan
rudy giuliani tarafından new york'un temizlenmesi amacıyla bir takım çalışmalar yapmış. o dönemde bu teoriyi ortaya atan
james q wilson ve
george l kelling başkanın dikkatini çekmiş ve suçun kendi şehrinde önlenmesi bakımından bu iki araştırmacı ile birlikte çalışmıştır. giuliani suçu önlemek adına
sıfır tolerans isimli bir proje başlatmış ve en ufak kabahatin dahi cezasız kalmaması için elinden geleni yapmıştır.
-anti parantez belirtmek gerekir ki ki bu proje 2005 yılında yanlış hatırlamıyorsam ülkemizde de ileri atılmış, hatta türkiye'de mafyanın bir dönem için bitmesine sebep olmuş fakat son yıllarda nedense bu sıfır tolerans sisteminden tamamen vazgeçilmiştir. -
yani özetle bu teoriyi bir çok alana uyarlamak mümkündür. misal; birinin sizi ufak da olsa kırmasına imkan tanırsanız, aynı yerden sizi kırmaya devam edecektir. misal ; bir mahallede bir yere hafriyat dökülmesine göz yumarsanız, diğer insanların da oraya hafriyat dökmesine imkan tanırsınız, misal ; çocuğunuzun küfür etmesine ilk seferinde izin verirseniz, o bunu yapmaya devam edecektir. misal ; bir şirketin dahi vergi kaçırmasına göz yumarsak, diğerlerinin de bunu yapmasına imkan tanımış oluruz.
o yüzden bir çok düzensizliğin, kötülüğün baştan önüne geçilmesi, yayılmasını ve artmasını engelleyecektir.
ayrıca;
(bkz:
philip zimbardo)
(bkz:
bir kereden bir şey olmaz)
twitter.com
cumhur ittifakının hakkında pek bilgi sahibi olmadığı teori olabilir. eğer yönettikleri ülkedeki insanların huzur ve güvenliğini düşünselerdi böyle davranmazlardı.
belki de tam tersidir. ne olduğunu gayet iyi biliyorlar ve buna göre hareket ediyorlardır. toplumun maruz kaldığı dehşeti arttırıp daha fazla travmatize etmek falan filan.
(günde 45 dk ekstra karanlık, suç işlemek isteyenleri cesaretlendirecek, onlara avantaj sağlayacaktır)
bunu anlatabilecek en güzel hikaye şuymuş diyorlar:
"bir gün yaşlı bedevinin hindisi çalınır.
bedevi oğlunu çağırır:
-"çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır. eğer bulamazsan başımıza büyük felaketler gelir."
oğlan güler:
- "baba delirdin mi? bir hindimiz çalındı diye başımıza ne felaket gelecek?"
baba bedevi kızar:
- "hindi önemli olmayabilir. ama çalınmış olması önemli. dediğimi yap, hindiyi çalanı bul."
bedevinin oğlu, babasını ciddiye almaz. "bir hindi için uğraşmaya değmez" diye düşünür.
aradan bir süre geçer.
bu kez bedevinin devesi çalınır. oğlu koşarak çadıra gelir:
- "baba devemiz çalındı."
baba,
- "sen hindiyi çalanı buldun mu?" diye sorar.
oğlan:
- "baba deve gitti, sen hâlâ hindi diyorsun."
- "sen hindiyi çalanı bul" der baba.
oğlan gider. deveyi çalan da bulunmaz.
aradan biraz zaman geçer.
oğlan yine heyecanla babasının çadırına dalar:
- "baba bu kez de atımız çalındı."
bedevinin en değerli varlığıdır arap atı. ama bedevi, oğluna:
- "sen hindiyi çalanı buldun mu?" der.
oğlan gider. at da, çalan da bulunamaz.
ve bir süre sonra oğlan ağlayarak babasının çadırına girer:
- "baba ablama tecavüz etmişler."
baba deliye döner:
- "sana demiştim hindiyi çalanı bul diye. o gün onu bulup cezalandırsaydık bugün başımıza bu felaketlerin hiçbiri gelmeyecekti. hindimizi çalabileceklerini görünce her şeyimizi kaybettik"
der.
"itme mir'atı şikeste seni yüz surete kor"
diyerek şair, çok eskilerden bu duruma temas etmiş.
"o sarı öküzü vermeyecektik teorisi" var bizde de.