
#2926735 ·
· 261
belli bir kıvama ulaşamamış bireylerin, karşı tarafa kendini afedersiniz yüksek maliyetle pazarlama arzusudur.
başımdan geçen en yakın tarihli olayı örnek vermek isteyip defterimdekileri aynen aktarıyorum.
''şehirlerarası otobüste yolculuk yapıyorum günlük. yan tarafımda bulunan kızı pek beğendim. daha otogarda bu kız benim otobüsüme binmeli, yan tarafıma oturmalı demiştim ilk gördüğümde. ailesiyle konuşmalarına şahit olmuş x kültürü ve edebiyatı bölümünde okuduğunu öğrenmiştim. şansım ilk defa yaver gitmiş, yan tarafıma oturmuştu. işte o zaman anladım can dündar'ın belgesellerine konu olacağını aşkımızın. kendimi bir şekilde farkettirmem gerekiyordu kıza ama bu pek mümkün değildi. taktik üzerinde baya çalıştım ilk 45 dakika. sonrada kulaklık dağıtan hostesi görünce bu iş tamamdır dedim. kız 5 no'lu istasyonu dinliyordu. kız klasik müzik dinledi yol boyunca. filmi bile izlemedi. zaten bende sevmiyordum monica belluci'yi. bende bir biçimde 7 no'lu radyo istasyonunu dinlediğimi onun farkına varmasını sağlamalıydım. mola bana bir imdat gibi yetişti. beraber indik otobüsten. markete doğru yöneldi kız. bir kutu marlboro ve cumhuriyet gazetesi aldı. birinin sigara içmesine ilk defa memnun olmuştum. o durumda tabii ben 2.75 tl'lik west ve her gün okuduğum fotospor'u alamazdım. sırf montumun rengine uysun diye bana da bir davidoff bir de radikal demiş bulundum markette çalışan personele. çok iyi bir seçim olduğunu düşünüyordum. ilk adım için mükemmeldi. sonra ise kafeterya bölümüne geçti, bende arkasından çaktırmadan gidip bir yan masasına oturdum ve hemen annemi aradım.
-anne ben iyiyim. yolculuk çok güzel gidiyor. yol boyunca hep jazz dinledim. 7 no'lu istasyon. siz olsaydınız babamla birlikte 5 no'lu istasyonu dinlerdiniz biliyorum o klasik müzik sevdası banada sizden geçti. ama biraz farklı dinleyeyim demiştim. filmi ise izlemiyorum. hiç sevmiyorum çünkü o kadını...
annem neye uğradığını şaşırmış tepki bile veremiyordu. sonrasında jazz diyince kardeşimi istedim hemen...
-kardeşim nasılsın. beni merak etme. senden bir ricam var dün geceki utah jazz maçı ne oldu?
utaz jazz diye teleffuz etmedim tabi. bir murat murathanoğlu edasıyla 'yuteaah jeaaz' dedim. teleffuzumu da farketmiştir. murat murathanoğludur ki bizim nesle, rüçhan tamsöz'ü 'richıınn teamseaz' diye telaffuz edip yıllarca onu amerikalı zannettiren....
kardeşimin cevabını beklemeden, çok güzel diye yanıtladım. ilgisini yine çekememiştim. kararlıydım ta ki o cep teli çalana sevgiliyse birbirine sevgilerini arz edene kadar. üzülmüştüm. bir aşk maceram yine başlamadan bitmişti. hata yapmamıştım halbuki bu sefer. kısmetim dedim ve geçtim günlük...
üstü kalsın...''
olaydan yaklaşık bir gün sonra gelen;
edit 1:dinlediğim müzik jazz'la alakası yokmuş
edit 2: o kadın monica belluci değil, carrie anne moss'muş...
başımdan geçen en yakın tarihli olayı örnek vermek isteyip defterimdekileri aynen aktarıyorum.
''şehirlerarası otobüste yolculuk yapıyorum günlük. yan tarafımda bulunan kızı pek beğendim. daha otogarda bu kız benim otobüsüme binmeli, yan tarafıma oturmalı demiştim ilk gördüğümde. ailesiyle konuşmalarına şahit olmuş x kültürü ve edebiyatı bölümünde okuduğunu öğrenmiştim. şansım ilk defa yaver gitmiş, yan tarafıma oturmuştu. işte o zaman anladım can dündar'ın belgesellerine konu olacağını aşkımızın. kendimi bir şekilde farkettirmem gerekiyordu kıza ama bu pek mümkün değildi. taktik üzerinde baya çalıştım ilk 45 dakika. sonrada kulaklık dağıtan hostesi görünce bu iş tamamdır dedim. kız 5 no'lu istasyonu dinliyordu. kız klasik müzik dinledi yol boyunca. filmi bile izlemedi. zaten bende sevmiyordum monica belluci'yi. bende bir biçimde 7 no'lu radyo istasyonunu dinlediğimi onun farkına varmasını sağlamalıydım. mola bana bir imdat gibi yetişti. beraber indik otobüsten. markete doğru yöneldi kız. bir kutu marlboro ve cumhuriyet gazetesi aldı. birinin sigara içmesine ilk defa memnun olmuştum. o durumda tabii ben 2.75 tl'lik west ve her gün okuduğum fotospor'u alamazdım. sırf montumun rengine uysun diye bana da bir davidoff bir de radikal demiş bulundum markette çalışan personele. çok iyi bir seçim olduğunu düşünüyordum. ilk adım için mükemmeldi. sonra ise kafeterya bölümüne geçti, bende arkasından çaktırmadan gidip bir yan masasına oturdum ve hemen annemi aradım.
-anne ben iyiyim. yolculuk çok güzel gidiyor. yol boyunca hep jazz dinledim. 7 no'lu istasyon. siz olsaydınız babamla birlikte 5 no'lu istasyonu dinlerdiniz biliyorum o klasik müzik sevdası banada sizden geçti. ama biraz farklı dinleyeyim demiştim. filmi ise izlemiyorum. hiç sevmiyorum çünkü o kadını...
annem neye uğradığını şaşırmış tepki bile veremiyordu. sonrasında jazz diyince kardeşimi istedim hemen...
-kardeşim nasılsın. beni merak etme. senden bir ricam var dün geceki utah jazz maçı ne oldu?
utaz jazz diye teleffuz etmedim tabi. bir murat murathanoğlu edasıyla 'yuteaah jeaaz' dedim. teleffuzumu da farketmiştir. murat murathanoğludur ki bizim nesle, rüçhan tamsöz'ü 'richıınn teamseaz' diye telaffuz edip yıllarca onu amerikalı zannettiren....
kardeşimin cevabını beklemeden, çok güzel diye yanıtladım. ilgisini yine çekememiştim. kararlıydım ta ki o cep teli çalana sevgiliyse birbirine sevgilerini arz edene kadar. üzülmüştüm. bir aşk maceram yine başlamadan bitmişti. hata yapmamıştım halbuki bu sefer. kısmetim dedim ve geçtim günlük...
üstü kalsın...''
olaydan yaklaşık bir gün sonra gelen;
edit 1:dinlediğim müzik jazz'la alakası yokmuş
edit 2: o kadın monica belluci değil, carrie anne moss'muş...