ergenekondan tutuklu namı diğer levent albay'dır...
şöyle bir efsaneside bulunmaktadır;
""""size levent albayla ilgili bir hikaye anlatayım o zaman..
artık herşey deşifre oldu madem..
kutuyu açalım artık..
o zamanlar ismi mete' ydi..
yarbaydı..
asıl sınıfı tankçıdır..
eski özel harp geleneğinden gelir..
bazı salaklar ji̇tem le levent albayı karıştırır alakası yoktur oysa..
1997 de kuzey irak'a girildi..
çıkmamak üzere..
batufa, begova, kani masi, duri, malakta ve baloka köyleri üzerinde
bir üs bölgeleri hattı oluşturuldu sınıra paralel..
sonra hem kuzeyine hem de güneyine yine paralel kuşaklarda
operasyonlar yapıldı,
pkk görüldüğü yerde öldürüldü,
yüzer, yüzer, binlerle ifade edilen sayılarda..
levent albay o sıralarda silopide özel kuvvetlerin komutanıydı..
1997 nin sonlarına doğru büyük bir grup kurdu.
yaklaşık 150-200 kişilik özel kuvvetlerden subay astsubay,
400-500 tane de peşmerge, barzani kuvvetlerinden, talabani bize düşman
o aralar..
velhasıl 500-600 kişik bir gruba komuta ediyor..
kuzey iraktaki unsurlara da nejat müldür paşa emir komuta ediyor..
o esnada komutan duri köyünde, duri köyünün 6 km .
güneyinde üstü dümdüz olan bir tepe vardır,
onun üstüne de levent albayın grubu yerleşti..
tepenin doğusunda bir boğaz var, o boğaza da şharifa boğazı denir..
gece saat 01:00 sularında, çatışma başladı,
pkk nın sözde taburlarından 4-5 tanesi birleşerek tepenin etrafını sarmıştı.
bizzat karayılan ve bayık da orada bu birliğe emir komuta ediyor...
duride de bir itirafçı var bütün konuşmaları dinleyip, kim kimdir, kim
kime ne talimat verdi anlatıveriyor yaesu dan nejat paşaya..
bu aralar tarafgiller yeni bir söylem geliştirdi ya,
adamlar komando birliğini basıyor,
tsk kendini savunamıyor diye nemalanmaya çalışıyorlar ya,
bakın burada 200 kişilik özel kuvvet ve 400 kişilik peşmergeden oluşan
muaazzam bir birliği, pkk nın 4-5 taburu çeviriyor..
nasıl oluyor::
çünkü adamlar onlar gelmeden biz gidelim dediler..
pirbela kampı dağıtılmış,
zap kampına mesafe, 20 km .,
hakurka 40 km .
kandile 80- 90 km . kalmış,
artık olay bitme noktasında..
çatışma dehşetlidir..
mesela internete düşen aktütün baskını görüntülerini siz de izlemişsinizdir,
öyle birşey değil..
yüzlerce namlu tepeye ateş ediyor, yüzlerce namlu aşağıya,
üst üste iki pasta kalıbı şeklinde izli mermilerden oluşan kubbe düşünün...
havai fişek gösterisi gibi, o kadar çok roket atılıyor ki,
sadece roket sesleri bazen arka arkaya denk geliyor,
seri halde atış yapan bir piyade silahı efekti oluşturuyor..
2 dakika sonra levent albay telsize girdi..
çok fena geldiler, şöyle böyle anlatıyor..
normalde levent albay abartmayı ve satışı sever..
eski tabirle kovalaklık yapar ama bu sefer az bile söylüyordu..
zaten patlamalardan dolayı konuşamıyordu bile..
155 liklerden ikisine koordinat verdi, sürekli aydınlatma, diğer ikisi
sürekli ihtiraklı attı sabaha kadar..
levent albay 10 kez mevzi değiştirmek zorunda kaldı..
sabaha kadar ne numaralar döndü..
pkk sızmaya çalıştı, sızan grubu göğüs göğüse durduran subaylarımız oldu..
25-30 metreden temasa geçenler, karşıdan atılan el bombasını alıp geri
atanlar...
etraftaki birliklerin hepsi komutana baskı yapıyor bırakın şuradan
arkadan gidelim,
bari bırakın şu tepeye kadar gidip arkadan ateş desteği sağlayalım
teklifleri...
hiçbir yardım istemedi levent albay..
sabah olunca pkk lılar katırlarla leş taşımaya başladılar...
telef olmuşlardı..
ister inanın ister inanmayın özel kuvvetlerden bir yaralı dahi yoktu..
bizim peşmergelerde ise 6 yaralı vardı, hepsi de yaşadı..
bitti mi,
yok daha yeni başlıyordu..
levent albay hemen 2-3 alt gruba böldü ana grubu ve takip başladı..
zapa kaçtılar zapı dağıttı..
yüzlerce leş..fotoğraflandı devam..
hakurka kaçtılar, hakurku dağıttı,
yüzlerce leş, fotoğraflandı devam...
hergün yüz leş alınıyordu..
pkk bitme noktasına geldi..
levent albay kudurmuştu bir kez..
hedef kandildi..
teması hiç kaybetmedi..
kıstırdığı yerde kobra çağırıyor 10-20 leş,
kıstırdığı yerde f16 çağırıyor, 20-30 leş,
pkk artık leş toplamaktan bile vazgeçmişti..
hepimiz dedik bu olay bitiyor artık..
ve birgün tam kandile ulaşmak üzereyken,
2 adet f16 geldi,
herkes levent albay yine küçük bir grubu kıstırdı
f16 çağırdı,
indirecek şimdi diye beklerken,
telsizden sesi duyuldu,
bu f16 ları siz mi çağırdınız diye,
biz çağırmadık, ee ben de çağırmadım kim çağırdı derken,
herkes f16 ları izlemeye başladı,
tam gidilen istikametin önünde dik bir hatta uçuyor,
sonra ileriden manevra yapıp geri geliyor tekrar aynı şekilde alçak
uçuş yapıyordu..
derken f16 ların kuyruk işaretleri gözüktü nihayet..
uçaklar bizim değil, amerikan uçakları idi..
herkes gördü..
daha önceden de şehir efsanesi gibi anlatılırdı,
pkk ya yardım indiren helikopterler filan ama bu öyle değildi..
binlerce insan gözleri yukarıda abd uçaklarını izliyordu..herkes
gerçek düşmanını nihayet görüyordu..
4014 telsizin 7 nci kripto seviyesinde kimsenin duyamadığı görüşmeler yapıldı,
uydu telefonları ile görüşmeler yapıldı,
ve levent albay kandilin eteklerinden küfürler ederek geri çevrildi...
levent albay için, özel kuvvetler için dönüm noktası o andır..
kaynak yok, alıntı linki yok..
orada askerdim gözlerimle gördüm, ordaydım bire bir yaşadım.
levent albay;
1. özel kuvvetler komutanlığı'nın en seçkin subaylarının eğiticisi ve
bir çok birliğinin kurucusudur
2. yüksek atlama serbest paraşütçü, dağ ve sualtı komandosu olan ilk
ve tek subaydır.
3. erken terfisi olan ender subaylardan biridir.
4. yalnızca bir seferde, yaklaşık 40 askeriyle irak'taki terör kampına
girip 240 civarında teröristi etkisiz hale getiren bir komutandır.
bu tip operasyonların sayısını kendisi de hatırlamaz.
5.arazide pusuya düşen ve kuşatılan askeri birlikle teröristler
arasına tek başına girip, elindeki makinalı tüfekle teröristlere göz
açtırmadan askeri birliğin pusudan çıkmasını sağlayan cesur bir
askerdir.
6. onun vücudunda et ve kemiğe ilave olarak metal de (ameliyatla
çıkarılamayıp halen vücudunda bulunan kurşunlar ve kırık kemikleri
birbirine tutturmak için kullanılan metal parçalar) bulunur.
7. barzani ve talabani'nin, adını duyduklarında kaçacak delik
aradıkları tek türk'tür.
8. ulkemizi ziyarete gelen makedonya genelkurmay başkanı'nın;
uluslararası bir ortamda, "benim hocam (özel kuvvetler), hayran
olduğum ve örnek aldığım subay'dır" dediği türk subayı'dır.
9. eşi yargıtay'da görevli bir hukukçudur.
e.albay levent göktaş ergenekon tutuklusu.
*** en çok üstün cesaret ve feragat madalyası ve takdirname sahibi asker
***kara harp okulu i̇şletme bölümü mezunu.
***gazi üniversitesi i̇şletme ana bilim dalı üretim yönetimi-planlama
yüksek lisansı sahibi.
***marmara üniversitesi hukuk fakültesi mezunu.
***üç tane "üstün cesaret ve feragat madalyası" sadece onda var. başka
hiçbir subayda yok.
***ayrıca altı tane "üstün birlik yetiştirme beratı" sahibi.
***180 tane "takdirname" sahibi
***sayısı bilinmeyen şerit rozeti.
*** kuzey irak'ta yapılan bütün operasyonlara katılmış.
***i̇ngilizce, rusça, arapça biliyor.""""
anılan kahraman subay yargılandığı malum davanın mahkeme tutanaklarında kendisini ve geldiği noktayı şu şekilde açıklamaktadır:
"ben 8 haziran 1959 tarihinde tokat niksarda doğdum. aslen tokatın erbaa ilçesine bağlı osman köyündenim. babamın subay olması ve sık tayinleri nedeniyle; ülkemizin farklı il ve ilçelerinde yer alan okullarında okudum. 6 kardeş olmamıza karşın; büyüğüm kubilay göktaşı babamın 3 yıl görev yaptığı niksarda, kız kardeşim serpil göktaşı yine babamın 6 yıl görev yaptığı tunceli/hozatta elektrik, doktor, yol ve hastane olmaması sebebiyle kaybettik. 1976 yılında sınavlarına girerek kazandığım kara harp okulundan 4 yıllık i̇şletme eğitim ve öğrenimini tamamladıktan sonra 30 ağustos 1980 yılında, teğmen rütbesi ile mezun oldum ve mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum kahraman türk silahlı kuvvetlerine katıldım.
ankara etimesgutta özel tabur, bitlis tatvanda zırhlı grup komutanlığı ve edirne karaağaçta türk silahlı kuvvetlerinin en stratejik ve en güçlü hudut tank bölük komutanlığı görevlerimin ardından seçilerek, türk silahlı kuvvetlerinin göz bebeği ve en seçkin birliği olan özel kuvvetler komutanlığına tayin oldum. bu birlikte seçkin özel tim, seçkin özel timlerden teşkil edilmiş özel tabur, bilahare dünyada bir eşi daha bulunmayan seçilmişlerin seçilmişi subay ve astsubaylardan oluşturulmuş muharebe arama kurtarma tabur, muharebe arama kurtarma alay komutanlığı ve özel kuvvetler komutanlığına bağlı okul komutanlığı eğitim öğretim başkanlığı görevlerini asil türk milletine, asil bayrağımıza, mustafa kemal atatürke ve bizlere emanet ettiği güzel ülkemize, güzel vatanımıza layık olacak şekilde icra ettim.
hayatımın büyük bir bölümünü terörle mücadelede geçirdim. terör örgütü ile girmiş olduğum 1000 ya da daha fazla çatışmadan; şu ana kadar 750 bin mevcutlu türk silahlı kuvvetlerinde, hiçbir subay ve astsubayda bulunmayan ek1i açar mısınız? kendisine tevdi edilen muharebe görevlerini, ülkesi ve milleti için, hayatını tehlikeye atarak, ölümü göze alarak, sadece çok büyük kahramanlık gösteren kişilere verilen, 3 adet kahramanlık madalyası. özellikle bölücü terör örgütüyle girdiğim silahlı çatışmalarda, ek2 gösterdiğim, üstün cesaret feragat, kahramanlık, özveri ve disiplinli çalışmalarım nedeniyle, sıralı üst komutanlarımdan verilmiş 180 adet takdirname, üstün birlik ek3, ek3e geçelim. üstün birlik yetiştirme, muharebe harekâtı, üstün cesaret ve feragat, komando harekatı, yüksek irtifa serbest paraşüt atlayışları, dalış ve özel kuvvet harekatlarında gösterdiğim üstün başarılarım nedeniyle verilen 23 adet şerit rozet ve bröve sahibiyim. akranlarım arasında gösterdiğim özverili çalışma, üstün disiplin anlayışı ve yaptığım akademik kariyer nedeniyle 3 kez mümtaz terfi aldım.
ülkeme, yurtdışında, dünyanın en güçlü özel timleri arasında yapılan ve içeriğinde ek4, tüfekli teçhizatlı sırt çantalı muharebe paraşüt atlayışı, tüfekli teçhizatlı sırt çantalı 27 kilometre koşu, askeri pentatlon, muharebe ağırlıklı elbiseli yüzme, gece gündüz tabanca, makineli tabanca ve tüfekle atış, gece hedef bulma gibi konuların yer aldığı, yarışmalarda 3 kez dünya birinciliği, spor dalında 1 kez avrupa birinciliği getirerek, asil türk bayrağını, tüm dünya yabancı ülke bayrakları arasında, en üst gönderde, onurla ve gururla dalgalandırdım. devletimiz tarafından, milli menfaatlerimizin korunması ve ülkemize içten ve dıştan gelebilecek tehditlerin bertaraf edilmesi maksadıyla özel yetiştirilmek üzere seçilmiş, türk silahlı kuvvetlerinde çok az subay ve astsubaya nasip olan ek5, komando kursu, muharebe paraşüt kursu, kurbağa adam kursu, gayri nizami harp kursu, iç güvenlik kursu, yakın muharebe kursu, hayatı idame kursu, özel harekat kursu, uzak mesafeli keşif harekatı kursu, yer ekibi ve atlatıcı öğretmen kursu, serbest paraşüt öğretmenlik kursu, spor kursu, 30 bin feet yüksek irtifa serbest paraşüt kursu gibi 27 adet çok önemli kursa gönderilerek yetiştirildim.
ülkemizi, gittiğim yurt içi ve yurt dışı görevlerde özellikle türk silahlı kuvvetlerinde sadece bir subaya nasip olan ve 70 milyon nüfusa sahip milletimizi temsilen gönderildiğim suriye adana mutabakatı görevinde, azerbaycan ve kuzey irak gibi yurtdışı tüm görevlerde üstün başarılarla temsil ettim. ek6, 1980 yılında bitirdiğim kara harp okuluna ilaveten, 1987 yılında gazi üniversitesinde yüksek lisans yaptım ve 1989 yılında girdiğim marmara üniversitesi hukuk fakültesinden 1996 yılında mezun oldum.
silahlı terör örgütlerinin ülkemizdeki mevcut üniter yapıyı bozma eylemlerine karşı yaptığım, tüm mücadele, muharebe ve hizmetlerime karşın, silahlı terör örgütü üyesi olduğum iddiasıyla, 07 ocak 2009 saat 10.40da avukatlık büromuzun, ankara terörle mücadele polisince aranmasından sonra gözaltına alındım. 12 ocak 2009 saat 05.20de, yani 4 gün 19 saat sonra mahkeme huzuruna çıkartıldım. avukatlık büromuzda birlikte çalıştığımız 4 avukattan biri olan, avukat özge evcinin odasında, masası üzerinde, bir mahkeme dosyası içinde bulunduğu polis tarafından iddia edilen, ancak kesinlikle; büromuza, bana yada avukat özge evciye ait olmayan, i̇çeriğinde olduğu iddia edilen bir kısım doküman başlıklarını, hayatımda ilk kez, cumhuriyet savcılık makamındaki bilgisayar ekranında, ifadem alınırken gördüğüm, 51 numaralı bir dvd nedeniyle, terör örgütü üyesi olduğum iddiasıyla, 12 ocak 2009 tarihinde tutuklandım. "
özel kuvvetler komutanlığı'nın en seçkin subaylarının eğiticisi ve birçok birliğinin kurucusudur.
yüksek atlama serbest paraşütçü, dağ ve sualtı komandosu olan ilk ve tek subaydır.
erken terfisi olan ender subaylardan biridir.
yalnızca bir seferde, yaklaşık 40 askeriyle irak'taki terör kampına girip 240 civarında teröristi etkisiz hale getiren bir komutandır.
barzani ve
talabani'nin, adını duyduklarında kaçacak delik aradıkları tek
türk'tür.
makedonya genelkurmay başkanı'nın; uluslararası bir ortamda,hayran olduğum ve örnek aldığım subay'dır" dediği türk subayı'dır.
en çok üstün cesaret ve feragat madalyası ve takdirname sahibi asker,
kara harp okulu i̇şletme bölümü mezunu.
gazi üniversitesi i̇şletme ana bilim dalı üretim yönetimi-planlama yüksek lisansı sahibi.
marmara üniversitesi hukuk fakültesi mezunu.
üç tane "üstün cesaret ve feragat madalyası" sadece onda var. başka hiçbir subayda yok.
ayrıca altı tane "üstün birlik yetiştirme beratı" sahibi.
180 tane "takdirname" sahibi.
sayısı bilinmeyen şerit rozeti.
kuzey irak'ta yapılan bütün operasyonlara katılmış.
i̇ngilizce, rusça, arapça biliyor.
(bkz:
ergenekon terör örgütü üyesi)
kime göre;
akp,
abd,
barzani,
talabani,
pkk,
nagehan alçı,
şamil tayyar vb.
21 acm tarafından tahliye edilmiştir.
necip hablemitoğlu cinayeti soruşturmasında gözaltına alınmış. üstüne bir de fetöcü denmiş.
kendisi aynı zamanda akp ve fetö'nün birlikte yaptığı ergenekon operasyonunda da tutuklanmıştı. çünkü o zaman akp'nin dilinde fetö değil, ergenekon vardı.
fevkalade değil mi?
necip hablemitoğlu cinayetini organize etmiş olabilir mi? olabilir. türkiye'de her şey olur. öyle çok büyük gerekçelere bile gerek yok. bu ülkede kimler ne cinayetler işleyip üzerini kapattılar.
necip hablemitoğlu cinayeti gibi yıllar boyunca orta yerde kalmış cinayetlerin aydınlatılmamasının tek nedeni üstünün örtülmesidir. bu olayların üstünü örten de bütün bir güvenlik ve istihbarat yapılanmasıdır. bu yapılanma da bildiğiniz gibi homojen bir yapılanma değil. içinde akp'lisi, fetöcüsü, ulusalcısı, amerikancısı, rusçusu var. bunlardan biri bir bok yediğinde diğeri ortaya döker. yeni değil. açın google'dan 1. mit raporu, 2. mit raporu filan diye değişik değişik arama terimleriyle bakın. hiçbir şey olmazsa sedat peker gibi bir mafyacı çıkar olan biteni ifşa eder. bunlar bu ülkede hep olmuştur. hiçbir cinayet tamamen boşlukta kalmaz. ama bunun istisnaları da vardır. onlar da bu grupların belli sebeplerle ortak hareket ettiği olaylardır. çoğunuza acayip inanılmaz gelecek ama böyle şeyler oluyor.
şimdi levent göktaş'a bakalım. kendisi fetöcü mü? fetö adamı aldı ergenekon davasında baş hedeflerden biri olarak içeri attı. net mi? net. levent göktaş bu ülkede ulusalcıların kahraman saydığı adamlardan biri miydi? öyleydi. pekii levent göktaş başka kimdi? nuri gökhan bozkır'ın avukatıydı?
o kim? fetöcü diye daha yeni yurtdışından getirdiler. biz nuri gökhan bozkır'ı nereden tanıyoruz? fetö'nün 2005'te yaptığı sauna çetesi operasyonundan.
www.gazetevatan.com
bu operasyon ergenekon'un hemen bir tık öncesidir. onun hazırlığıdır. olaylar gerçek miydi? gerçekti. fetö bu operasyonları yaparken önce açığını bulduğu adamları topluyordu. çünkü yargıyı ve polisi tamamen ele geçirememişti o dönem. ama şu net: nuri gökhan bozkır fetöcü metöcü değildi. fetö'nün özel kuvvetlerde subay örgütleyip sonra bu adamları içeri atma lüksü yoktu. nuri gökhan bozkır başka neler yaptı? akp adına ışid'e ve el kaide'ye kamyon kamyon silah gönderdi. elemanın fetöcü ilan edilmesi de işte tam bu yüzden. işin ucu uluslararası savaş suçları mahkemesine kadar gidiyor. suriye'yi kurcalayan kim? ışid'e, el kaide'ye o silahları gönderten kim? bu işte kullandıkları adamı serseri mayın gibi ortalıkta mı dolaştıracaklardı? ışid'e el kaide'ye silah gönderdi diye mi yargılayacaklardı?
hah işte. buradaki mevzu bu.
pekii bütün bunlar bu adamların necip hablemitoğlu cinayetine bulaşmadığını gösterir mi? göstermez. akp'nin bunları bu olayla ilişkilendirmesi bu adamların bu olaya karıştığını gösterir mi? onu da göstermez.
işte tam da bu yüzden burada mevzu ikisinin de ulusalcı olduğunu bildiğimiz bu şahısların gerçekten bu cinayeti organize etmiş olması ya da olmaması değil. bu ülkede bu işlerin nasıl yürütüldüğünün şu an ayan beyan ortaya çıkmış olması. akp kimi paketlemek istiyorsa o günün trendine uygun bir etiket yapıştırıyor. dün ergenekon diyordu, bugün fetö ya da pkk diyor. işte bazısı da hem fetöcü hem ergenekoncu, hem fetöcü, hem pkk'lı ilan edilebiliyor.
işte anlaşılması gereken şey bu. hedef alınan kişinin herhangi bir suça bulaşması bulaşmaması tamamen önemsiz. akp senden bir sebeple rahatsız oluyorsa paketleniyorsun, akp'ye yanlıyorsan tepemize çıkarılıyorsun. bunların bazıları bazı suçlara gerçekten karışmış oluyor bazıları da karışmamış oluyor. bu noktada akp yargısı, polisi ve istihbaratının kimi neyle suçladığının bir önemi yok. çünkü biz bu şahısların gerçekte niçin tutuklandığını dahi asla bilemeyiz. oysa adalet dediğin şey kesinlik gerektirir. misal ben ergenekon operasyonuna toptan karşıydım. buralarda yine benzer şeyleri yazıp çizdim. biz bilmiyor muyuz o operasyondaki her şeyin toptan balon olmadığını? veli küçükleri filan bilmiyor muyuz? ama akp'nin yürüttüğü operasyonşlarda, davalarda mevzu hiçbir zaman o suçlar olmuyor. "ya ne olcak sonuçta adam suçlu" deyip geçtiğin zaman yarın piyango herkese çıkabiliyor... çünkü bunlar bir tane gerçek suçlunun yanına on tane alakasız adamı da yapıştırıyorlar. bir küçük doğrunun yanına kırk tane yalan ekliyorlar. amaç gerçekten adaleti sağlamak değilse ordan adalet çıkmaz. tesadüfen bir tane suçlu cezalandırılacak diye koca ülke açık hava hapishanesine döner. bu ülkedeki asıl mesele de budur.
ama türkiye'de sen bir tipe gıcık oluyorsan akp onu hedef aldığında alkışlamaya başlıyorsun. işte bizim kurtulmamız gereken zihniyet sadece akp zihniyeti değil. bir de böyle acayip bir güruh var... kalıbımı basarım levent göktaş'ın ergenekon davasında birlikte yargılandığı adamlar bile sanki böyle bir şey hiç olmamış gibi bu elemana fetöcü diye sallamaya başlayacaklar şimdi. çünkü nuri gökhan bozkır olsun, ne hikmetse onun avukatlığını üstlenen levent göktaş olsun birilerine itelenmek zorunda. başka türlü davranırlarsa hangi ipin ucunun nereye uzanacağını biz kestiremesek de onlar biliyorlar.
çünkü eski devlet ve yeni devletin kuyrukları bin tane yerde birbirine dolanmış durumda. bunlar devletin dümeni için birbirleriyle ölümüne kavga etseler de senin kafana vururken hiç ayrıları gayrıları yoktu. açın bakın türkiye'de hiç yol alınamayan, aydınlatılamayan olaylar neler? hepsinde, hepsi, hep birlikteydi. biz bunları biliyoruz. bunların akp'den sonra da aydınlatılmayacağını biliyoruz ama bunları söylediğimizde herkes birden oflayıp poflamaya başlıyor. niye aga? sizin tepenizdeki çobanlara ne borcunuz var? bu kavga gürültü içinde çalınan sizin yaşamınız. hiç mi göremiyorsunuz bunu?
"efsanevi gomutan" diye gaz verilen tiplerden biriydi, fetö ve akp'nin ortak ergenekon davasında tutukluydu. dava diyoruz ama bu orduya yapılmış apaçık bir darbeydi. daha önce yazdıklarımı tekrarlamaya gerek yok. nasıl ki 17 - 25 aralık operasyonu tamamı gerçek suçlar üzerinden tezgahlanan bir yargı darbesiyse ergenekon operasyonu da içinde pek çok gerçek olayın olduğu bir yargı darbesiydi. darbenin amacı eski rejimi yıkarak akp - fetö ortaklığında yeni bir rejimin kurulmasıydı. ortaklar devasa pastanın kremasını kapmak için birbirlerine girdikten sonra beklenen (en azından benim beklediğim) oldu ve akp eski koalisyon ortağını eleyerek yeni rejimi başka stepnelerle birlikte kurdu.
işin gülünç tarafı o stepneler arasında ergenekon darbesine maruz bırakılan eski rejim unsurlarının da olması.
neyse, bir önceki girimde görüleceği üzere levent göktaş'ın necip hablemitoğlu suikastı nedeniyle gözaltına alındığını yazmıştım ama meğer alınmamış. operasyon başlayınca firar etmiş ve halen aranıyormuş.
işin daha ilginç tarafı operasyonu başlatan ifadelerin ergenekon operasyonundan hemen önce yine fetöcüler tarafından tutuklanan başka bir ulusalcı subay olan nuri gökhan bozkır'ın türkiye'ye getirilmesiyle başlaması. levent göktaş firar etmeyi başarırken gözaltına alınan diğer 8 eski tsk mensubu da ulusalcı ya da türkçü olarak biliniyor. içlerinde fikret emek de var. fikret emek de ergenekon sanıklarındandı ve cumhuriyet gazetesine dönük bombalı saldırıları organize etmekle suçlanıyordu. aldığı 41 sene ceza akp - fetö dalaşı başladıktan sonra erdoğan'ın emriyle bozuldu.
olayın çokomelli tarafına şimdi geliyoruz. necip hablemitoğlu'nun eski yol arkadaşı olan ergenekon sanığı ümit özdağ'dan da diğer ulusalcı çevrelerden de gık çıkmıyor. bu konuya dair tek kelime etmiyorlar. insan çıkar "yağ fetö komplo kuruyor" filan der. sonuçta akp medyası bu yakalananlara da fetöcü diyor. kimse de demiyor ki aga bunlar fetöcüyse fetö ergenekon operasyonunda niye kendi sızdırdığı elemanları terörist diye tutuklayıp ıskartaya çıkardı. hadi orada da aşırı derin bir planları vardı ergenekon operasyonunda tutuklanan başka kaç fetöcü vardı. ortalıkta "ulusalcı" diye dolanan diğer fetöcü "efsanevi subaylar" kimler?
yok işte... nereden tutsan elde kalıyor. ortalığı o kadar bok götürüyor ki eski ergenekon tutuklularının hepsi ölü taklidi yapmak zorunda kalıyorlar.
necip hablemitoğlu denen adam mhp'nin 40 yıllık türk-islam çizgisinden çıkarak yeniden atsızcı türkçülük akımının dirilmesine ön ayak olan üç beş kişiden biri. 90'ların sonunda bu çizgide çıkarılan yeni hayat dergisinin başındaki kişilerden biri de oydu. bugün herkesin tanıdığı diğer kişi de işte ümit özdağ. sen niye susuyorsun aga. bunlar yaptıysa bunlar yaptı de. bunlar yapmadıysa bunlar yapmadı de. her şeyi biliyorsun da tamamını çok yakından tanıdığın bu adamların yine çok yakından tanıdığın necip hablemitoğlu ile bir alıp veremedikleri olup olmadığını mı bilmiyorsun?
adam resmen kim vurduya gitti ve niçin öldürüldüğünü muhtemelen asla öğrenemeyeceğiz. çünkü kimin eli kimin cebinde belli değil.
mevzuyu anlatmaya
necip hablemitoğlu başlığında devam ederim.
yıllar boyunca bunun için "efsane gomutan efsane gomutan" diye ortalıkta dolaşanlar hala sus pus. hangi cenahtan olursa olsun otorite götü yalayıcıların ölü taklidi huylarına bayılıyorum. bunu muazzam beceriyorlar doğrusu.
başlıktaki iki girimi okursanız mevzuları biraz özetlemeye çalışmıştım. bunlardan sonra ortaya çıkan bir şey var. operasyonu önceden haber alan levent göktaş ortadan kaybolmadan önce
kıraç holdinge gitmiş.
"kıraç holding ne alaka?" diyenler de şu girimi okuyabilirler.
tr.instela.com
giriler uzun diye "durumum yoktu okuyamadım" diyenler sıkça çıkıyor. sevgili yarrak kardeşim. okuyamadığın için böyle cahil kalıyorsun zaten. sonra her skim hıyar diyene tuzla koşuyorsun.
neyse levent göktaş da "konuşmaya başlıyorum" demiş nihayet. sonra demiş ki "ben şöyle kahramanım böyle kahramanım ama kullanıldığım durumlar oldu. mahpus damına da ben ikinci kez girmeyeceğim. beni kullananlar girecek."
kıyaslama yapacak olursak
sedat peker,
levent göktaştan bin kat daha güvenilir bir tiptir. sonuçta bize hepsi düşman ama düşman var düşman var. sedat peker en azından kendi arkadaşlarını öldürüp bir de arkasından ağıt yakmıyor. o nedenle
levent göktaşın anlatacağı şeyleri peşin bir güvensizlikle karşılıyor ama yine de çok merak ediyorum.
dökülün agalar. dökülün ki bu millet kimlerin peşinden koştuğunu bir görüversin artık.
yanlış anlamadıysam yakında pekergate benzeri bir aksiyonla karşımıza çıkacak olan ergenekon sanığı emekli asker.
bahse konu twitter hesabı kendisine aitse çok yazık lan. tamam çeteci olduğunuzu, katil olduğunuzu, haydut olduğunuzu zaten biliyoruz ama azıcık kaliteli haydutlarla, azıcık kaliteli çetecilerle, azıcık kaliteli şerefsizlerle karşı karşıya olalım istiyoruz.
çok mu şey istiyoruz lan? sonuçta devlet dediğimiz şeyin, tsk'nın filan bir adabı olmalı. asgari bir kalite görebilmeliyiz.
neyse "yarın video ile anlatacağım" diyor. hesap kendisine ait mi değil mi yarın anlarız.
yalnız topa sedat peker de girmiş.
twitter.com
bu arada teşbihte hata olmaz ama çek senet benzetmesi yersiz, adam emekli asker maaşı ile değeri 7 milyar tl olan karsan'ın yüzde 28 hissesine sahip olabiliyor.
son olarak şunu hatırlatayım: ortada iki tane rakip çete varken bizim millet illa bunlardan birinin arkasında hizaya girmeye bayılıyor ama ikisinin birbiriyle dalaşması birinin iyi, birinin kötü olduğunun göstergesi değildir. biri pastanın tamamını yutma peşinde, diğerleri de "hani bana hani bana" diyorlar. akp - fetö kavgası da, akp'nin eski rejim unsurları ile kavgası da bundan öte bir bok değildi. ama işlerine geldiğinde nasıl el ele olabildiklerini görebildik değil mi? şimdi hem levent göktaş hem de sedat peker suriye mevzularını deşmeye başladıklarında akp - fetö - eski rejim unsurları arasındaki, suç ortaklıklarını daha rahat görebileceğiz. üzücü olan ise şu: türkiye tarihinde pislikler hep bu gibi it dalaşlarıyla ortaya serildi. bir tanecik şerefli bir tip çıkıp da "aga burada yanlış işler dönüyor" diye ortaya çıkmadı. nasıl verimsiz bir ortam lan burası.
necip hablemitoğlu suikasti ile ilgili olarak aranan emekli özel kuvvetler kıdemli albay. twitter'dan kendisini savunmaya başlayacağını iddia ediyor. bu arada bir dönem avukatlığını yaptığı inan kıraç'a uzanma ihtimali var işin.
atıp tuttuktan sonra topun kendisinde kalacağının son anda farkına varıp takla atacak olan kirli işler elemanı eski subay.
tabii öncelikle karsan hisselerine nasıl ve hangi parayla ve kaça sahip olduğunu açıklamalı, yoksa boş atıp boş tutan teneke olarak saha dışında top toplayıcılığı işiyle meşgul olacaktır.
avukatlarından biri açıklama yapmış ve "söz konusu twitter hesabı müvekkilimize ait değil" demiş. twittera başvurup hesabı askıya aldırtmışlar. müvekkilleriyle görüşme imkanları yokmuş. hesabın ona ait olmadığını da müneccime sormuşlardır o zaman.
yalan söylüyor da diyemiyorum çünkü hiçbir avukat kaçak durumdaki adamla görüştüğünü açıklamaz.
öte yandan hesabın açıldığı saatlerde yığınla gazeteci levent göktaşın avukatı ve arkadaşı olan
celal ülgene "hesap onun mu" diye somuşlardı. o da "bir açıklama yapmasını şahsen bekliyordum. nasıl olsa birkaç gün içinde anlarız" demişti.
celal ülgen dururken son açıklamayı başka avukatın yapması filan da ilginç geldi bana.
necip hablemitoğlunun eşi şengül hoca ise şöyle düşünüyor:
"leşler aralarında anlaşırlarsa; "fake deriz, buna hazırlayalım herkesi" demişler. allah belanızı verebilir mi artık bir an önce. hukuk ve adalet de maymun edildiğine göre…"
twitter.com
sonuç olarak bir pazarlık döndüyse ve anlaşmaya vardılarsa onu anlamamız çok uzun sürmez. dosya kapatılır, göktaş da nasıl bir anda firari duruma düştüyse öyle aniden ortaya çıkar.
bakalım sedat peker sözünün arkasında durup "para ile ortadan adam kaldırma teklifleri" videosunu çekecek mi?
twitter.com
sedat peker başlığına yazacaktım ama başlık açılmıyor. onun için buraya yazayım.
peker diyor ki: "ben
levent göktaşın ekibiyle telefonda konuştum, onlara dedim ki bu işi düzeltmezseniz dünya bu konuları değil farklı cinayetleri konuşur."
twitter.com
fevkalade, dört dörtlük bir itiraf. yalan söylemenin binbir türlü yolu var. en etkili yolu ise gerçeklerin bir kısmını söylemektir. ağzınızdan çıkan sözlerde yalan yoktur ama eksik bıraktıklarınız aracılığıyla yalan söylemiş olursunuz. niye? çünkü sen bir hikaye anlatırken fotoğraf çekiyorsun, bir tablo oluşturuyorsun. oraya koyduğun her şey gerçekten var ama oradan çıkardığın şeyler görülmediğinde gerçeği kavramak mümkün olmaz.
aga, dünyanın konuşacağı cinayetleri biliyorsun ve bu cinayetlerin failleri ancak senin hakkında olumsuz konuştuğu zaman bu cinayetlerin varlığını şöyle bir anıyorsun. eee o iş düzeltilince dünyanın konuşacağı cinayetlerin üstü rahatça kapatılabilir yani...
türkiyeye dair bilmeniz gereken ilk gerçek bu. sedat peker
mehmet ağarın pisliklerini ne zamandan beri biliyor? en az 30 senedir değil mi?
süleyman soylunun pisliklerini ne zamandır biliyor? ya binalinin pisliklerini?
bunların hiçbiri yeni olaylar değil. her seferinde bir parçasına tanık olduk. devlet içinde bir kavga çıkıyor, birileri çıkıp bazı gerçekleri söylüyor. kimse bir işlem yapmıyor, kimse bir bedel ödemiyor. sonra taraflar uzlaşıyor ya da konuşan susturuluyor ve biz de hayatımıza devam ediyoruz.
sözüm size... gerçeklere biraz sadakatli olun. gerçeklerin peşine düşün. açığa çıkan gerçekleri unutturmayın. bakın binalinin istanbuldan 1,5 milyar dolar çaldığını 2012de
yeni şafak sürmanşetlerden duyurmadı mı? 1,5 milyar dolar lan... kişi başına vurun; beşikteki bebek dahil hepimizin cebinden çalınan 18,7 dolar eder bu. tek bir şirket üzerinden yaptığı vurgun buydu. açıklayan da akpli bir paçavra. ne oldu? bunun peşine düşen oldu mu?
mehmet ağarın pislikleri 90lardan beri ara ara ortaya dökülür sonra unutulur gider... bu ülkede
ahmet cem ersever çıktı. gerçeklerin bir kısmını anlattı ve öldürüldü. bunun karşılığında kim, ne bedel ödedi? pkk itirafçısı olarak
jitem faaliyeti yapan
abdülkadir aygan çıktı konuştu. yığınla cinayet anlattı ama herkes kulağının üstüne yattı. özel harekatçı
ayhan çarkın çıktı "ben 1000 kişiyi bizzat öldürdüm" dedi, cinayetleri anlattı. bir tane cinayetin peşine düşülmedi vıttırı zıttırı işlerden cezaevine konulup susturuldu. adam
uğur dündara dedi ki "bir siyasetçi sizin infaz edilmenizi istedi, cinayeti abdullah çatlı engelledi." herkesi bırakın uğur dündar bile "o siyasetçi kimdi" demedi.
şimdi sedat peker diyor ki "ben sedat pekere benzemem diyorsun, sözünü geri almazsan cinayetlerini açıklarım" aferin lan. çok iyi ya...
türkiyede faili meçhul cinayet diye bir şey yok. herkes her boku biliyor ama kimse bir şey anlatmıyor. bugünkü iktidar biliyor. dünkü iktidarlar biliyorlardı. yarının iktidarları da biliyor olacaklar. bu ülkede binlerce savcı var ama biri de çıkıp "ben adaleti arıyorum" diyemiyor. niye yaşıyoruz oğlum biz. sorun şunu kendinize.
bu olayların aydınlatılmamasından senin bir çıkarın var mı? siktiriboktan siyasi aidiyetlerinize yaslanarak gerçeğin bütününü görmeyi reddediyorsunuz. lan bir insan gerçeği bilmekten niye kaçınır?
burada tekrarlayayım: "insan, doğası gereği bilmek ister"
ama sen istemiyorsun. hatta gözünün önünde olan biteni bilmemek için çaba harcıyorsun.
sonra da diyorsun ki "niye biz böyle bok içinde yaşıyoruz"
niye acaba?