liyakat

digital militia digital militia
sadece türkiye'de değil, dünyada olmayandır. özellikle de sayısal alanların dışındaki bölümlerden mezun olanlar veya teknik bilgi sahibi olmayan ara elemanlar liyakatın olmamasından ötürü yıllarını ya işsiz geçirir ya da siktir boktan işler yaparak harcar.

günümüzün kapitalist dünyasında fancy tabir "referans" olmakta, bu olayın türkçe'si tanıdıktır. özellikle de ilk girilen işlerde ortaya çıkar.

bir mühendisin, bir doktorun mesleğini icra edebilmesi için asgari düzeyde bilgisinin olması gerekiyor konuyla ilgili, bunu da o veya bu şekilde okulda alıyor. yani teknik borulama yapan bir makine mühendisi sanıyorum ki akışkanlar mekaniği görüyordur okulda. aynı şekilde uçak tasarlayan bir uçak mühendisi aerodinamik konusunda ders almıştır okulda. programlama yapan bir bilgisayar mühendisi, okulda öğrendiği programlama dilleriyle mesleğinde varolur. saydıklarımın hepsi kendini geliştirir zamanla, ama ilk tutunuşları öğretim dönemlerinde edindikleri bilgilerle olur. iş işte öğrenilir, buna itirazım yok.

evet, gel gelelim sözel ve eşit ağırlık bölümlerine, yani iktisadi ve idari bilimler fakültesi başta olmak üzere iletişim fakültesinin diğer bölümlerine. ben uluslararası ilişkiler mezunuyum, öğrenciyken de, onun öncesinde de bu alanda bolca okuma yapıyordum, ama şu an back office alanındayım, çünkü iş alanlarını ikiye ayırdığımızda komik bir şey ortaya çıkıyor. ya devlete giriyorsun ya da özele. özelde yaptığın hiçbir işte de okulda öğrendiğin (okulda öğrenenler için söylüyorum, ben bir sik öğrenmedim) bilgileri kullanmıyorsun. geçiyorsun birinin yanına, ona baka baka öğreniyorsun, sonra uygulamaya geçiyorsun, birilerinin kontrolünde yapıyorsun işi, sonrasında kendi ayaklarının üzerinde duruyorsun. o açıdan götten sıkmaya gerek yok; size jeoloji mühendisliği mezunu "sosyal medya uzmanı" getiririm, göt gibi kalırsınız. bu amına koduğumunun torpil ve tanıdık işleri biz sözelcilerin, eşit ağırlıkçıların tarafında daha çok oluyor, zira sektör buna uygun. elbet okulda öğrendiklerini kullanan, alan bilgisi gerektiren işler vardır, ama medya, finans, bankacılık, alım-satım, ithalat-ihracat, bu alanlar için hiçbir sike gerek yok, bir adet tanıdık hâriç.

özelde de işler ikiye ayrılıyor. tanıdık kullanmayı ilkelerine ters bulduğu için siktir boktan işlerde çalışanlar, sistem böyle diyerek tanıdık kullanan ve geleceği olan işte çalışanlar. ben asgari ücret ve dil tazminatı alıyorum, çalıştığım yerde kaldığım sürece yıllarca böyle devam edecek. oysa ki tanıdık kullanarak 1. sınıf bir işe giren insanın giriş maaşı benim maaşımın iki katına yakın, artı olarak imkanları ve şartları daha iyi.

üniversitedeki tiplere bakıyorum, kimileri ulusal, kimileri yerel imkanları kullanarak bir yerlere girmiş. az önce söylediğim gibi; yarım yamalak ingilizce konuşan ve jeoloji mühendisi olan kız thy'nin ingilizce twitter sayfasını koşturuyordu meselâ, şimdi başka bir yere geçmiş. aynı şekilde "anlıyorum ama konuşamıyorum" tayfasına dahil bir kız gebze'de dış ticaret bölümüne geçmiş. sözün özü, üniversitede bana gelip "ya digital militia, nasıl yaptın bu ingilizce'yi, kaç kere yurtdışına çıktın?" diyen pleblerin hepsi, şu an kazandığımın iki katını kazanıyor. bu beni rahatsız ediyor mu? zerre kadar ediyorsa bokta boğulayım. aksine, hiç kimseye minnet etmeden bulduğum ve sürekli milletin "ya sen buralarda harcanıyorsun ehehe." dediği siktir boktan asgari ücretli işte çalıştığım için huzurluyum. beni esas rahatsız eden bütün. evet, bu bütün. liyakatın olmadığı, yağcılığın, saksoculuğun, adam kayırmacılığın artık bir ilke hâline gelmesi. yoksa para hırsından da, kariyerizmden de nefret ederim.

işin en acı tarafı şu; benim gene çalışan birtakım yakınlarım var, yaşam mücadelesini en zor seviyede yaşamıyorum, geri çekilebileceğim cephelerim var. amma ve lâkin, bütün zorluklara rağmen it gibi çalışarak (hem işte, hem derslerde) okulu bitiren, erkekse askere giden insanlar sırf referansları olmadığı için bok gibi işlerde çalışıyor veya işsiz dolaşıyor, şarküterilerde peynir kesiyor, kasalarda mal okutuyor, işin en acı kısmı bu.

söyleyeceğim son şey şu; sistem böyle, işler böyle yürüyor diye bir şeyin içeriği değişmez. bunu sürekli söylemenizin sebebi, zamanında şeytana sattığınız ruhun boşluğunu gidermek. daha kendinizi buna inandırmamışken bir de etrafa kanıtlamaya çalışmıyor musunuz bunun kötü bir şey olmadığını, bayılıyorum. çok güzel fırsat eşitliği, çok güzel adalet gerçekten de.

sikimi yiyin, amcıklar.
bu başlıktaki 24 giriyi daha gör