bundan 15-20 sene önce (yaş itibariyle en eski o zamanları hatırlayabildiğimden dolayı) gıda, deterjan vb. tüketim mallarının ambalajının üstüne içindekiler bölümünün yazılmasını zorunlu kılan tüketici hakları kanunu yürürlüğe girmemişken (ya da girmiş fakat uygulanmaya % 100 başlanmamışken) sıkça kullanılan bir sıfattı. özellikle şekerleme, çikolata gibi gıdalarda karşımıza çıkan gavurcadan devşirme bu sözcük, kaliteli/ağzınıza layık/triple distilled/genuine draft-vari tüketiciye diğer benzer ürünlerle mukayesede üstün olduğunu belirtirdi. standart şeffaf ambalajının üzerinde sadece lüks gofret yazan (marka, içindekiler vs yazmazdı) generic sütlü gofret en akılda kalıcı örneklerinden biriydi. zaman içinde yerini
ithal ibaresine bıraktı.
gönül gözüyle göz göze gelmek zor.
gelsen de aklındakiler uçup gidiyor.
sevmek gereksinimimi karşılıyorum; ama
sevilmek çoğu zaman lükstür bana.
çok güzel gülen birisini tanıyorum.
o günden beri gülerken çok çirkin oluyorum.
güldürmek gereksinimimi karşılıyorum; ama
gülmek çoğu zaman lükstür bana.
gözümü kapayınca bir yolculuğa çıkıyorum.
yolculukta da yolculuğa çıkmak garipmiş diyorum.
derin nefes alıyor ve şükrediyorum.
teşekkürü de bir borç biliyorum; ama
borçlu kalmak çoğu zaman lükstür bana.
eskiden kullanılan bir çeşit lamba.
aklına eseni yapmak ve bunun sonucu oluşabilecek negatifliklerden de kolayca ve sorunsuz sıyrılabilmektir. dünyada çok çok az kişiye kısmet olan bir lükstür. güce, bağlantılara ve tabii ki paraya bakar.
oscar wilde için çok önemli olan
şey.
"bana lükslerimi verin, gereksinimlerim olmadan da yaşarım."
oscar wilde
bir şarkıya hüzünlenmek, bir film sahnesinde hüngür hüngür ağlamaktır.
derdi tasası olmayan yoktur, lakin lüks işte böyle şeylere ağlayabilmektir...
sıçmak, işe başladığım günden beri. nerde bir fincan çay alıp krem kutularının arkasını okuyarak, bilim tekniği bok kokutarak sıçtığım günler... gönül rahatlığıyla osurduğum günler... bir insanın en doğal hakkı değil midir sıçmak, osurmak. o kadar umumi yerde olmuyor işte. tuvaletten çıkınca sıradaki muammer ustayla göz göze gelip, sonra nasıl iş yapıcam ben arkadaş? ben kimim, burası neresi?
ihtiyaç duyulmayana duyulan ihtiyaç.
"hayatta en büyük lüks yarına dair cümleler kurmaktır. o cümleler yarına ulaştığında ise tek gerçeğin dündür. "
before sunset
oldukça göreceli bir kavram. şu anda sahip olduğumuz çoğu şey başkaları için oldukça lüks.
çok tehlikelidir. dünyanın sonu gelecekse bundan gelecek. evler, arabalar, yemekler, içmekler, kıyafetler... baş döndürücü bir israf. nereye kadar?
boşuna dememişler lüksün sınırı yoktur diye. lüks yaşamayı herkes sever ve ister.
lükse düşkünlük kibir getirir. kibirli insanda hayattaki en gıcık alınan insan tipidir.
kişiden kişiye değişen şeyler silsilesi. benim için şu şartlar altında 1+1 bir eve çıkmak lüks mesela. hatta istediğim 3 tane kitabı almak da lüks. kimine haftada 3 gün okula gidebilmek lüks, kimine mangodan alışveriş yapmak, kimine bir saatlik uyku, kimine altın tuvalete sıçmak, kimine portakal...okula yol parasını bulan portakalı istiyor, sonra kitap sonra ev. hepimizin nihai hedefi altın tuvalete sıçmak. çünkü lüks öyle bir şey ki sonu yok. ve insan öyle tamahkar ki hepimizin allah belasını versin. evet yüzüklerin efendisi.
her lüksün bedelinin ödenmesi gerekir ve başta dünyaya gelmek olmak üzere her şey bir lükstür.