
#2582078 ·
· 117
türkiye'de çok sık rastlanan bir durumdur.
"gerçek kesit" tadında, çok basit bir örneğini vermek gerekirse...
çalıştığım şantiyede başında bulunduğum 12 tane inşaat işçisi var. yaşları 20 ila 55 arası değişen bu inşaat işçilerinin günlük yevmiyesi* 25 yeni türk lirası; ayın her günü çalıştıklarından dolayı kazandıkları para ise 750 yeni türk lirası.
bu işçilerden bir tanesinin adı ahmet. annesi felçli, babası ise rahmetine kavuşalı iki sene olmuş. ailenin tek erkek çocuğu olan ahmet'in okuyan iki kız kardeşi var. ailesine ahmet bakıyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı mustafa. yanımızda işe başlayalı iki ay olan mustafa'nın başından bundan üç ay önce kötü bir olay geçmiş, kirasını ödeyemediği için ev sahibi tarafından evinden atılmış, eşyaları yine ev sahibi tarafından borçları karşılığı haciz edilmiş. üç çocuk babası olan mustafa, yeni bir eve yerleşmiş, evini baştan kuruyor. bir yandan eski ev sahibine olan borçlarını öderken, bir yandan da ailesini geçindirmeye çalışıyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı zeki. beş yıl önce severek evlendiği eşinden bir türlü çocuk sahibi olamamış zeki. annesinin "boşa bu kızı, sana çocuk veren biriyle evlen" baskılarını göğüslemek adına çok sevdiği karısını tüp bebek merkezine yolluyor. tüp bebek merkezine olan borcu dağları aşmış, borçları senetlendirilmiş. aldığı maaşın yarısından fazlasını daha cebine koymadan bu senetlere veriyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı yusuf. muzaffer adından dalyan gibi bir evlat sahibi olan yusuf, muzaffer'in kalp krizi geçirdiği haberiyle yıkıldı iki ay önce. daha 20 yaşında olan muzaffer'in kalbe giden damarlarından bir tanesi tıkalı olduğundan muzaffer iş göremiyor, yatağa bağımlı yaşıyor. yusuf oğlunun ilaç parasını denkleştirebilmek adına, şantiyedeki işi bittikten sonra geceleri taksicilik yapıyor; fakat yine de yetiştiremiyor.
bu işçilerden bir diğerinin de adı ahmet. henüz iki senelik evli olan ahmet'in bir yaşında bir oğlu var; oğlunun kalbi doğuştan delik. ahmet oğlunu tedavi ettirebilmek, yaşatabilmek adına saati 5 yeni türk lirasından her akşam üç saat mesaiye kalıyor şantiyede.
bu işçilerden bir tanesinin adı ekrem. yaşı şantiyede ağır iş yapmak için oldukça geçmiş olan ekrem, seksen küsür yaşındaki hasta annesini biraz daha yaşatabilmek için her sabah 55 kilometre yol yaparak, ankara'nın bir ucundan diğer ucuna üç otobüs değiştirerek yolculuk yapıyor. yaşı onu tembel göstermesin diye en ağır işleri bir dakika dahi dinlenmeden saatlerce yapıyor, üstelik günün en sıcak saatlerinde!
işte bu inşaat işçileri, işçilerim, maaşlarını bir hafta içinde bitiriyorlar. har vurup harman savurdukları için değil, ihtiyaçları kazandıklarını kurtarmadığı ve başka çareleri olmadığı için. bir hafta içinde maaşları eriyince ekmek parası için,yol parası için, para kazandıkları yere gelebilmek için para ödünç isteyebilecekleri tek kişiye başvuruyorlar: şantiye şeflerine, yani bana. kazandığım her kuruşun içinde kendi emeğim kadar onların da emeği olduğunu bildiğimden hiçbir borç isteklerini geri çevirmiyorum, çeviremiyorum. çünkü ne kadar zor durumda olduklarını biliyorum.
işte benim maaşım da bu yüzden bir hafta bile dayanmıyor.
* *
edit: imla.
"gerçek kesit" tadında, çok basit bir örneğini vermek gerekirse...
çalıştığım şantiyede başında bulunduğum 12 tane inşaat işçisi var. yaşları 20 ila 55 arası değişen bu inşaat işçilerinin günlük yevmiyesi* 25 yeni türk lirası; ayın her günü çalıştıklarından dolayı kazandıkları para ise 750 yeni türk lirası.
bu işçilerden bir tanesinin adı ahmet. annesi felçli, babası ise rahmetine kavuşalı iki sene olmuş. ailenin tek erkek çocuğu olan ahmet'in okuyan iki kız kardeşi var. ailesine ahmet bakıyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı mustafa. yanımızda işe başlayalı iki ay olan mustafa'nın başından bundan üç ay önce kötü bir olay geçmiş, kirasını ödeyemediği için ev sahibi tarafından evinden atılmış, eşyaları yine ev sahibi tarafından borçları karşılığı haciz edilmiş. üç çocuk babası olan mustafa, yeni bir eve yerleşmiş, evini baştan kuruyor. bir yandan eski ev sahibine olan borçlarını öderken, bir yandan da ailesini geçindirmeye çalışıyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı zeki. beş yıl önce severek evlendiği eşinden bir türlü çocuk sahibi olamamış zeki. annesinin "boşa bu kızı, sana çocuk veren biriyle evlen" baskılarını göğüslemek adına çok sevdiği karısını tüp bebek merkezine yolluyor. tüp bebek merkezine olan borcu dağları aşmış, borçları senetlendirilmiş. aldığı maaşın yarısından fazlasını daha cebine koymadan bu senetlere veriyor.
bu işçilerden bir tanesinin adı yusuf. muzaffer adından dalyan gibi bir evlat sahibi olan yusuf, muzaffer'in kalp krizi geçirdiği haberiyle yıkıldı iki ay önce. daha 20 yaşında olan muzaffer'in kalbe giden damarlarından bir tanesi tıkalı olduğundan muzaffer iş göremiyor, yatağa bağımlı yaşıyor. yusuf oğlunun ilaç parasını denkleştirebilmek adına, şantiyedeki işi bittikten sonra geceleri taksicilik yapıyor; fakat yine de yetiştiremiyor.
bu işçilerden bir diğerinin de adı ahmet. henüz iki senelik evli olan ahmet'in bir yaşında bir oğlu var; oğlunun kalbi doğuştan delik. ahmet oğlunu tedavi ettirebilmek, yaşatabilmek adına saati 5 yeni türk lirasından her akşam üç saat mesaiye kalıyor şantiyede.
bu işçilerden bir tanesinin adı ekrem. yaşı şantiyede ağır iş yapmak için oldukça geçmiş olan ekrem, seksen küsür yaşındaki hasta annesini biraz daha yaşatabilmek için her sabah 55 kilometre yol yaparak, ankara'nın bir ucundan diğer ucuna üç otobüs değiştirerek yolculuk yapıyor. yaşı onu tembel göstermesin diye en ağır işleri bir dakika dahi dinlenmeden saatlerce yapıyor, üstelik günün en sıcak saatlerinde!
işte bu inşaat işçileri, işçilerim, maaşlarını bir hafta içinde bitiriyorlar. har vurup harman savurdukları için değil, ihtiyaçları kazandıklarını kurtarmadığı ve başka çareleri olmadığı için. bir hafta içinde maaşları eriyince ekmek parası için,yol parası için, para kazandıkları yere gelebilmek için para ödünç isteyebilecekleri tek kişiye başvuruyorlar: şantiye şeflerine, yani bana. kazandığım her kuruşun içinde kendi emeğim kadar onların da emeği olduğunu bildiğimden hiçbir borç isteklerini geri çevirmiyorum, çeviremiyorum. çünkü ne kadar zor durumda olduklarını biliyorum.
işte benim maaşım da bu yüzden bir hafta bile dayanmıyor.
* *
edit: imla.