gerçekten
yaşamış olan adam.
yani eğer "yaşıyosun bu heyaatıı" diyeceğimiz biri ya da birileri varsa, o çok nadir kişilerden biri
marcus antonius'tur.
ben tarihten bazı insanlar seçip hayatlarına dalıp gezmeyi, kafalarına girmeyi severim. o kişilerden biri de aha bu marcus herifi. hakkında yazılan yerli-yabancı neredeyse her şeyi okudum. 53 yıllık hayatına oldukça çok şey sığdırmış, tarihin çok ikonik karakterleriyle yakın ilişkilerde bulunmuş kilit bir herif bu.
zira asil denebilecek bir ailede doğdu ama kendisi pek de asil karakterli değildi. yavuşağun önde gideniydi ama prensiplerine de oldukça bağlıydı. her türlü torpil, yalan dolan, hile hurda ya başvurmuş, olayı kendi lehine çevirmek için tüm piçlikleri yapmıştır.
marcus antonius, mö 14 ocak 83'te doğmuş, mö 1 ağustos 30'da hayatına son vermiştir.
doğuştan piç, sıfatı tipi düzgün, oldukça şeytanî bir zekâya sahip, işini çok iyi bilen, eğlenmek nedir kitabını yazmış, alemlerden alemlere akmış, iyi bir asker ve komutan, arkadaş dediği kişilere asla ihanet etmeden sadakatini sürdüren, kadınlara ayrı bir vakit ayıran, dışarıya karşı acımasız ve gaddar biriydi.
daha gençliğinde bile "evli kadınlara üfleyen adam" olarak adı çıkmıştır kendisinin.
hızlı ve çok dolu bir gençlik döneminden sonra roma ordusunun
süvari birliğine katılıp yükselmiştir. daha sonra
galya'da
sezar'a katılmış, dostu ve sağ kolu olmayı başarmıştır. geri roma'ya geri döndüklerinde kontrolü ve has gücü ellerine geçirir geçirmez, marcus,
pompey magnus'un villasını zapt edip orada yaşamaya başlamıştır. kendince dekore etmiş, içini fahişelerle, cıbıl hanımlarla, cüceler ve türlü tuhaf kişiliklerle doldurup şarap meclisleri kurmuştur. marcus antonius'un arkadaşıysanız eğer, sizi de yaşatırdı.
bu tarz düşkünlüklerinden dolayı çok borcu olan biriydi amma oldukça da bonkördü.
sonraa, kendisi borçlarını pompey ve sezar'ın paralarından ödeyerek kapatmıştır. öyle de bir uyanık dalyaraktır. sezar'ın cenazesinde müthiş bir konuşma yaparak halkı katillere kışkırtmış onları roma'dan uzaklaştırarak yönetimi eline geçirmiştir.
bu arada
oktavyan büyümüş, sezar'ın evlat edindiği oğlu olduğundan hakkını aramaya başlayıp antonius'un canını sıkmaya başlar.
olaylar olur falan filan, burası uzuun bir muhabbet. geçelim.
velhâsılı kelam efenim, bu marcus beyciğim güzel yaşar.
tüm zamanların en iyi hatiplerinden olan
cicero'yla bizzat senatoda atışmış, laf yarışına girmiş, sonra onu öldürtmüş;
roma'da mucuklamadığı hatun kalmadığı gibi triumvirlik sonrası doğu eyaletlerini ve mısır'ı aldığından dolayı
kleopatra'yı kaptığı gibi kendisinden birkaç çocuk dahi yapmış;
doğuda sefer üstüne sefer düzenleyerek savaşın ve kanın tadın almış;
triumvirlik öncesi bizzat roma'yı yönetmiş;
hepsinden önemlisi askerlerinin sadakatlerini daima kazanmıştır.
onları anlar, onlarla yemek yer, konuşur, aralarında dolaşır ama mesafesini daima korurdu. bu yüzden sancağı altında savaşan hiçbir yakın iletişim kurduğu askeri marcus antonius'a ihanet etmemiş, onunla ölüme yürümüştür.
kleopatra'ya aşkından ona kütüphaneler hediye etmiş, sırf kadın endişelenip gitti diye
actium savaşı'nı kazanabilme potansiyeli varken onun peşinden gittiği için kaybetmiş, kleopatra'ya yangınlar gibin bağlanmıştır. bu onu kurtaramamış, ölümüne sürükleyen en büyük hatalardan biri olmuştur. oktavyan'a teslim olmamış, birlikte intihar ederek terk-i diyâr eylemişlerdir.
hatalarından veya yanlışlarından pişman olduğunu sanmıyorum;
bu orospu çocuğu çok iyi yaşadı, gözü arkada kalmamıştır.
her neredeysen, selam olsun marcus baba.
yengeyi göt.. ee.. gözünden öperim. kıps.